Olay Gazetesi Bursa

Tansiyon tansiyon dedikleri

Dünya üzerinde yaşayan her 3 erişkinden birisinde yüksek tansiyon var. 65 yaş üzerinde ise 3 kişiden 2’si yüksek tansiyona sahip. Ülkemizde de benzer rakamlar var ve giderek sayı artıyor. Felçlere, koroner kalp hastalıklarına, böbrek yetmezliklerine sebep olan bu hastalık bütün ölümlerin yarısından sorumlu. Kalbimiz vücudumuzun yaşaması, beslenmesi için kanımızı en uç noktalara kadar pompalar. Kan, […]

Dünya üzerinde yaşayan her 3 erişkinden birisinde yüksek tansiyon var. 65 yaş üzerinde ise 3 kişiden 2’si yüksek tansiyona sahip. Ülkemizde de benzer rakamlar var ve giderek sayı artıyor. Felçlere, koroner kalp hastalıklarına, böbrek yetmezliklerine sebep olan bu hastalık bütün ölümlerin yarısından sorumlu.

Kalbimiz vücudumuzun yaşaması, beslenmesi için kanımızı en uç noktalara kadar pompalar. Kan, bu yolculuğunu damarlarımızın içinde yapar. Kanın kalp tarafından fırlatıldığı an damar duvarına yaptığı basınca büyük (sistolik) tansiyon, kanın kalbe dolması esnasındaki damar basıncına ise küçük (diyastolik) tansiyon denilir. Kalbin fırlattığı kanın damar duvarında yaptığı dalgalanmayı ise biz uç damarlarımızda vurma şeklinde algılarız ki buna da nabız demekteyiz. Kalbin fazla kan göndermesi, damarların bir şekilde elastik özelliklerini kaybedip sertleşmesi durumlarında kan basıncını yüksek olarak bulmaktayız ki bu duruma hipertansiyon diyoruz.

Tansiyonu ölçerken bazı kurallara uymamız gerekir. Dinlenmek, mesanenin boş olması ve kolu saran manşon dediğimiz bölümün uygun boyutlarda olması önemlidir. Hasta konuşurken tansiyon ölçmek, ayakta iken tansiyon ölçmek, kahve, çay, sigara içiminden hemen sonra tansiyon ölçmek yüksek değerler verebilir.

Günümüzde küçümsenmeyecek sayıda erişkin grubu tansiyonunun yüksek olduğundan habersiz. Genellikle hafif ve orta derecedeki tansiyon yüksekliği belirti vermeden tıpkı bir sessiz katil gibi işliyor. Oysa ciddi yüksek tansiyona ulaşıldığında başağrısı, kalp fonksiyonlarında bozulmalar, görme bozuklukları, burun kanamaları, bilinç bozuklukları ve hatta sara (epilepsi) belirtileri ortaya çıkar ve genellikle de hekimlere bu aşamada gidilir. Daha da ilerleyen durumlarda ise kafa içi kanamalar, komalar ve hatta ölümler ortaya çıkabilir.

Peki bu sessiz katilin cinayet işlemesini engelleyebiliyor muyuz? Evet. Beslenmemize dikkat ederek, mümkün olduğunca aktif bir yaşam sürerek hipertansiyonun gelişimini çok büyük oranda engelleyebiliyoruz. Günümüz dünyasında bile bazı topluluklarda 2 yaşındaki bir çocuğun tansiyonu ile 70 yaşındakinin arasında fark yok (Örn. Güney Amerika yerlileri bu konuda çok araştırılmıştır).

Çok ayrıntılı ve adeta bir uzmanlık dalı olan hipertansiyon için şimdilik sadece şunları söyleyelim. Tansiyon değerlerinize belli bir yaştan sonra belli aralıklar ile baktırın ve düşmanınızı erken fark edin. Balık başta olmak üzere, yoğurt, kefir, bol taze sebzeleri mutfağınızdan eksik etmeyin. D vitamin düzeyinizi ve açlık insülin seviyelerinizi belirli zamanlarda hekiminizle birlikte değerlendirin. İdrar renginizi kontrol ederek suyunuzu yeterli düzeyde için. Rafine edilmemiş tuz kullanın (abartmadan kullanın. Ama tuz eksikliğinin de tansiyonu artırabileceğini unutmayın). Un ve şekere çok dikkat edin. Yürüyüş başta olmak üzere haftanın en az 4 günü kültür fizik hareketleri yapın. Mümkün oldukça doğal ortamlara çıkın.

Çok daha söylenecek şey var ama sakın ve sakın sadece tansiyon haplarına bel bağlamayın. Faydaları kadar zararlarını da görebilirsiniz. Yalancı meme çığlığı geçici olarak keser.