Kıymetli okurlarım. Hocalar namaz kıldırmaya başlamadan önce safları sıklaştıralım derler. Çoğunluk bunun anlamının herkes yer bulsun ve dışarıda kalmasın olduğunu zanneder. Camide yeterli cemaat olmadığı zaman da hocalar safları sıklaştırmak için uyarır. Ancak işin aslı öyle değildir. 2 kardeş arasına nifak girmesin, ayrılık girmesin, ikilik girmesin, benlik girmesin, düşman girmesin ve de şeytan girmesin diye bunu söyler hocalar.
Obezite uzun zamandan beri ciddi bir hastalık olarak tanımlanıyor. Yağın fazla olduğu vücut obez vücuttur. Her ne kadar halen obezite ölçümünde Vücut Kitle İndeksi denilen bir formül kullanılıyorsa da bunun yanlış olduğu artık kabul edilmeye başlanmıştır. Kişi zayıf görünümlü de olsa vücudunda fazla yağ bulunabileceği gibi çok iri de olup vücudunda yağ normal sınırlarda bulunabilir. Bu nedenle önemli olan vücuttaki yağımızın miktarıdır. Erkeklerde vücudun % 18 inden, kadınlarda ise % 22 sinden daha fazla yağ olması obezitenin başladığını gösterir ve yağın fazlalığına göre obezite de ciddi boyutlara ulaşır. Yıllar boyu obez hastaları takip eden bir hekim olarak şunu net bir şeklide söyleyebilirim ki, kanserin biraz daha sevimli bir formu gibidir bu hastalık. Büyüyen ve çoğalan yağ hücreleri sizlerin besinlerini çalar ve bir müddet sonra kontrolden çıkınca çok sayıda salgılanan bir takım maddeler ile sizi yer bitirir.
Duygusal boşluklarımız, gıda sektörünün iştahımızı arttırmak için uyguladığı bazı yollar, durağan yaşam tarzımız, içi boş kaloriler ile beslenmek, klasik yani atalarımızın sağlıklı yeme kültüründen uzaklaşmamız ve omega-3 yağ asitleri yerine trans yağları yaşantımıza sokmak bizleri farklı vücut kompozisyonlarına soktu. Daha önceleri de çok yazdım ancak obezitenin neler yapabileceğini bir kez daha yazayım. Şişman bireylerde kalbin iş yükünün fazlalığı, eklem, kas ve kemiklerimize binen yükün fazlalığı, karın içerisinde birikmiş yağların bizzat kendilerinin damar sertliği ve iltihap yapan maddeler üretmesi, karaciğer gibi hayati bir organın giderek yağlanıp işlerini yapamaması, solunum sistemimizin oksijeni iyi kullanamaması sonucunda, günlük hayattaki yorgunluk, uykusuzluk ve dikkatimizi toparlayamama nedenleri ile oluşan iş gücü kayıplarımız, beğenilmeme ve dışlanma korkumuz, çeşitli kanserlere yakalanma riskimizin fazla olması, bunama, kısırlık riskleri ile birlikte, sonuçta obezite, rahatsız bir yaşam ve erken öldüren bir hastalık olarak tanımlanabilir. Göbekte yağ birikimi karaciğer yağlanmasının başladığını ve artık vücudumuzda hakimiyetin yağların eline geçtiğini, bir an önce önlem alınmaz ise kaçınılmaz sona doğru yola çıkıldığını gösteren en önemli bulgudur. Bir diğer önemli ve hemen önlemini almamız gereken durum uyku apnesidir. Önlem alınmayan vakalarda gece uykuda ani ölümlerin nedenlerinden birisi de bu durumdur.
Son yıllarda özellikle tiroid hastalıkları ve kanserlerinin, meme kanserlerinin de obez kişilerde daha sık olduğu gösterilmiştir. Covid-19 pandemisi bize bir kez daha obezlerde bağışıklık sisteminin gücünü kaybettiğini ve özellikle insülin direnci gelişen kişilerde yoğun bakımlarda yatma oranının, ölüm oranının arttığını göstermiştir. Bunlara ilaveten obez bireylerde B,C, A vitaminlerinin ve bazı gerekli minerallerin daha az bulunduğu çalışmalar ile gösterilmiştir.
Tekrar tekrar hatırlatayım. Yağ dokusunu bir tümör olarak görebiliriz. Çünkü kontrolsüz büyür, diğer hücrelerin besinlerini çalar ve her zaman bağışıklık sistemimizin savaşçı hücrelerinin saldırısına uğrar. Fareler üzerinde yapılan bir çalışma obez fare hücrelerinin normal fare hücrelerine göre 30 kat daha hızlı öldüğünü göstermiştir.
Safları sıklaştıralım düşman çok, ölüm bir adım ötemizde.