Olay Gazetesi Bursa

İçimizdeki canavar

Ünlü ABD’li korku ve bilim kurgu romanları yazarı Stephen King diyor ki; Canavarlar gerçektir, hayaletler de gerçektir. İçimizde yaşarlar ve bazen kazanırlar. Bugün bizleri yavaş yavaş öldüren ancak halen bir dirhem et bin ayıp örter mantığından uzaklaşamadığımız ve ciddiyetini kavrayamadığımız obezite adlı canavardan sizlere bahsedeceğim. Şu an bu yazıları bir tablet veya bir telefon veya […]

Ünlü ABD’li korku ve bilim kurgu romanları yazarı Stephen King diyor ki; Canavarlar gerçektir, hayaletler de gerçektir. İçimizde yaşarlar ve bazen kazanırlar. Bugün bizleri yavaş yavaş öldüren ancak halen bir dirhem et bin ayıp örter mantığından uzaklaşamadığımız ve ciddiyetini kavrayamadığımız obezite adlı canavardan sizlere bahsedeceğim.

Şu an bu yazıları bir tablet veya bir telefon veya bir bilgisayar ekranından okuyorsanız bunu bu cihazların işletim sisteminin bilgileri ekrana taşımasına borçlusunuz. Bu işletim sisteminin içindeki tüm aksamlar kuralına uygun bir araya getirildiğinde sistem çalışır ve iş görür. Ufacık bir yerdeki hata işletim sisteminde aksamalara neden olur ve cihaz herhangi bir anda canınızı sıkacak belirtiler vermeye başlar. Peki bizim gibi mükemmel bir işletim sisteminde ne hatalar oluyor da bizler de soluğu sağlık kuruluşlarında alıyoruz.

Kıymetli okurlarım yüzbinlerce yıldır hücrelerimizi yapılarına uygun gıdalar ile besledik. Bunların başlıcaları omega-3 yağ asitleri, vitaminler, amino asitler, magnezyum, iyot, çinko ve daha yazılabilecek ve hepsine başlıca denilebilecek maddeler sayabiliriz. Hiç dikkat ettiniz mi, son zamanlarda eczanelerde, internet ortamında, marketlerde bile vitaminler, probiyotikler, mineraller içeren ürünler neden dolup taşıyor. Oysa bu sayılanların hepsini biz gıdalardan alabiliyoruz. O zaman şu akla gelmiyormu? İyi beslenmiyoruz, bu nedenle vücudumuzda eksik olan şeyleri de bunlarla alma ihtiyacı duyuyoruz ve geçinip gidiyoruz. Bu kadar kısa bir paragraf bile suçun kabulü demektir. Canavarları bizler yaratıyoruz doğruymuş demek ki.

Hırvatistan topraklarında binlerce yıl öncesine ait insan iskeletleri bulunmuş ve üzerlerinde çalışmalar yapıldığında ne kemik erimesi ne de kansere ait bulgulara rastlanılmamıştır. Neden rastlanılsın ki, kalsiyumu, proteini, D vitaminini alıp kaslarını çalıştırdın mı ne işi var kemik erimesinin vücudumuzda. Aynı şekilde, işletim sistemimize uygun maddeleri katkılı boyalı eklentiler yapmadan alırsak, kimyasallardan, kirleticilerden olabildiğince uzak durursak kanserden korunmamız tıpkı o zaman yaşamış insanlar gibi mümkün olabilir. Uzun ve sağlıklı bir ömür sürmek hayal olmaz. Uzun yaşayan insanların ortak özelliklerini çoğu zaman yazarım. Kıymetli okurlarım bu 4 maddeyi her zaman hatırınızda bulundurur ve uygularsanız içinizdeki canavar ve hayaletler hiçbir zaman kazanamazlar.

1-Açlık insülin düzeyiniz 6 üniteyi aşmamalı: Bu durum genellikle şeker başta olmak üzere un ve bunlardan üretilen mamülleri fazla tüketenler için geçerlidir. Hızlı emilen karbonhidratları ne kadar çok tüketir, liften fakir beslenirsek insülin düzeyimiz de o derece fazla olur.

2-Her yaşta kas kuvveti iyi olmalı: Saatlerce tv karşısında veya hareket etmeden herhangi bir ortamda oturmak kaslarımızın giderek küçülmesine, yumuşamasına neden olur. Oysa kasların güçlü olması vücudu taşır. Bu da hareketli bir yaşam tarzı ile mümkündür.

3-Stres ile mücadele yeteneğiniz olmalı: Ölümlü dünyada sıkıntılardan bazen kurtulmayı becermeli ve karanlık odaların kapılarını kapatıp yeni kapılar açıp ışığın size gelmesini sağlamalısınız. Gün boyu peşinizi bırakmayan, sizi yoran durumlardan akşam evinizde kurtulma becerisini göstermelisiniz.

4-Şükran duygunuzu muhafaza edin, geliştirin: Dr. Murray’a göre şükran duygusu ve vefa özelliği bulunan insanlar uzun yaşıyorlar. Bunun en tipik örneği Uzak Doğu’da Japonya yakınlarındaki Okinawa Adası Yerlileridir. Birbirlerine destek olan, birlikte ağlayıp birlikta gülen ve birbirlerine karşı sevgi ve saygısını yitirmeyen bu bölge insanları çok uzun yıllar sağlıklı bir şekilde yaşıyorlar.

Kıymetli okurlarım. Nasıl doğduysak günü geldiğinde de yaşama veda edeceğiz. Bunu değiştiremiyoruz. Ancak yılların tecrübesine dayanarak şunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Çekmeden canımı al ey Allahım diye dua eder eskiler. Yoğun bakımlarda çile çekmeden, altından dışkısı alınmadan, felç geçirip yataklarda yıllarca yatmadan, şekere bağlı ayakları kesilmeden, çocuklarını görüpte kim bunlar demeden ölmek yaşamın en güzel hediyesidir.