Olay Gazetesi Bursa

Haklı mıyım haksız mıyım?

İngilizlerin ünlü yazarı William Shakespeare’nin çok anlamlı bir sözü vardır. İyileri bulacağız diye gayret ederken gerçek iyileri kaybediyoruz. Dünyada bunun örneklerini o kadar çok alanda görmekteyiz ki. Ben sadece buğday ile ilgili olarak binlerce yıldır yaşadığımız süreçte başımıza neler geldiğiğni sizlere aktarmaya çalışacağım. ​Milattan binlerce yıl önce insanoğlu doğada yabani bir şekilde bulunan buğdayı yemeklerine […]

İngilizlerin ünlü yazarı William Shakespeare’nin çok anlamlı bir sözü vardır. İyileri bulacağız diye gayret ederken gerçek iyileri kaybediyoruz. Dünyada bunun örneklerini o kadar çok alanda görmekteyiz ki. Ben sadece buğday ile ilgili olarak binlerce yıldır yaşadığımız süreçte başımıza neler geldiğiğni sizlere aktarmaya çalışacağım.

​Milattan binlerce yıl önce insanoğlu doğada yabani bir şekilde bulunan buğdayı yemeklerine katmaya başladı. Önceleri maya olmadığı için buğdayı ezip su ile karıştırıp lapa halinde tüketti. Daha sonraları mayalama yöntemleri çıktı ve insanoğlu ilk ekmek benzeri besinini üretti. Belli bir süre sonra ise bu buğdayı ekerek çoğaltmayı başaran insanoğlu böylelikle avcılık ile uğraşmadan daha basit yollarla karnını doyurmayı öğrendi ve eskiye göre hareket miktarı biraz azaldı. Ancak yediği buğday nisbeten sağlıklı idi.

Yıllar içinde çok az genetik değişime uğrayan buğday özellikle son 50 yıl içerisinde önemli genetik değişikliklere uğratıldı. ABD’de bulunan IMWIC (Uluslararası Mısır ve Buğday Geliştirme Merkezi) adlı merkez dünyadaki açlığın önüne geçmesi adına mısır, buğday ve soya da ürün miktarını artırmak için çalışmalar yaptı. 1980’lerde binlerce yeni buğday türü bulunmuştu. Bunların içinde en verimli olan tür, en gelişmişinden en az gelişmişine kadar tüm dünyadaki ülkelerde kabul gördü. Kansas Devlet Üniversitesi Beslenme Profesörü olan Dr. Allan Fritz’ göre cüce ve yarı cüce buğday bugün dünyada yetiştirilen tüm buğdayın % 99’undan daha fazla. Vay ki vay.

IMWIC’de çalışan genetik uzmanı (aynı zamanda Minnesota Üniversitesi Öğretim Üyesi) Dr. Norman Borlaug tarafından geliştirilen cüce buğday, dik durması ve daha çabuk olgunlaşması nedeni ile çok benimsendi ve Dr. Borlaug’a yeşil devrimin babası denildi. Pek çok ödül aldı. Bunlardan biri de 1970 Nobel Barış Ödülü idi, evet Barış Ödülü. 2009 yılında bu hekim öldüğü zaman koca Wall Street Journal onun için şöyle yazdı: Barlaug, dünyadaki herkesten çok daha başarılı bir şekilde doğanın şeklini biçimlemede insan yaratıcılığı ile başa çıkılamayacağını gösterdi. Bu o kadar iddialı bir sözdü ki…

Bugün bir hortumun, bir depremin, bir sel felaketinin nelere yol açtığını çok iyi gözlemliyoruz. Koca bir göktaşının dünyaya düştüğünü, eksenimizden bir miktar saptığımızda dünyanın buzlarla kaplanacağını bir düşündükçe bu sözlerin çok iddialı olduğunu kolaylıkla anlayabiliriz. Nitekim böyle bir buğday yaratanlar bu buğdayın insan yardımı olmadan, kendi halinde dünyada yaşayamayacağını da biliyorlar (ilaç ve diğer tarımsal destekler ile yaşatılabiliyor). Bu buğdayın genetik yapısının, gluten içeriği, enzim ve diğer protein içeriğinin insan ve hayvan vücudunda neler yapabileceği yeterince araştırılmadan tüketilebileceği varsayıldı. Ben buraya kadar olanını yazıp gerisini sizlere bırakacağım.

​Kıymetli okurlarım. Merhum Yaşar Kemal’in bir sözü var, diyor ki: ‘’İnsanoğlu bu dünyada neyi arar? Arasa arasa dostluğu, kardeşliği arar. Sözü uzatmak neye yarar’’. Sevgi, kardeşlik çok güzel de insanoğlu önce gıdayı arar. Barış, dostluk ancak insanın ya karnı ya da gözü doyduğu zaman gerçekleşir. İnsanlığın güzel ve sağlıklı gıdalar ile önce karnı sonra da gözünün doyması dileklerimle…