Geçenlerde eski bir arkadaşımla sohbet ettik. Arkadaşım pasta, börek, çörek, fast food tarzı ürünleri satan ve bu işte de bir hayli popüler olan biri. Konu konuyu açtı ve sonunda bana niye bize o kadar vuruyorsun dedi? Onu yeme bunu yeme, dükkânları mı kapatalım? Ben de yılların verdiği samimiyet ile cevap verdim. Kuru fasulyeci, işkembeci, köfteci olsaydın keşke…
Arkadaşım ile aramda geçen konuşmalar şöyle:
-Mete ne var sattıklarımızda?
-Rafine un var, boyalar var, renklendiriciler, lezzet artırıcılar var, yapıştırıcılar var, gluten var, seni bilmem ama bazı ürünlerdeki etlerin kalitesinden şüphelerim var, içilen maddelerde asit var, fruktoz var ve bildiğim kadarı ile GDO lu ürünler var.
-Sen Amerika düşmanı mısın?
-Ben teknoloji devi, pek çok çalışmasını yakından takip ettiğim ve İngilizceden Türkçeye çevirip hastalarıma anlattığım bir ülkeye nasıl düşman olurum ki. En başta ABD’li bilim insanları zaten bu gıdaları sorgulayıp gerekli yerlere uyarılarını yapıyor. Konuşma daha uzayıp gidiyor ama sanki ömrünü beslenme ve obeziteye adamış adam ben değilim de arkadaşım olduğu için kendisine birkaç kitabın Türkçe çevirisini önerip sohbeti Rize’de çıktığımız alabalık avına yönlendirip işi kapatıyorum.
Kıymetli okurlarım. Antik dönemde insan eli ile yapılmış dünyanın 7 harika eserini ilköğretim yıllarında bizlere ezberletirler. Artemis Tapınağı, Babil’in Asma Bahçeleri ve diğerleri. Oysa dünyanın birinci harikası kim ne derse desin paradır. Maalesef para bazı insanlara olmadık şeyler yaptırabiliyor. Farklı sektörlerin oluşmasının önünü açıyor. Para kazanmak bu dünyanın kurallarından biri ise, bu pencereden baktığınızda gıda sektörünün bir kısmı da gerekeni yapacak. Ha bana bu konuda eleştiri gelecek olursa ben de şunu söyleyeyim: Doğal gıda, organik gıda kavramları son yıllarda hit oldu. Gıda gıdadır. Gıdaya doğal deme ihtiyacı hissediliyorsa demek ki doğal olmayanları da var da ondan.
Gıda mühendisliği biliminin konularından birisi de gıda katkı maddeleri üzerinedir. Renklendiriciler, şelat ajanları, tat artırıcılar gibi. Bu maddelerin bazılarının vücutta toksik etki yapabileceği hakkında Batı dünyası her geçen gün yeni bilimsel dokümanlar hazırlıyor. Eskilerden örnek vereyim. ABD’de sosis ve salamlara katılan bazı maddelerin bir dönem çocukluk çağı lösemilerine sebep olduğu bulunmuştur. MSG denilen (Çin tuzu) gıdaların lezzetini artıran bir maddenin beyin ve diğer sistemler üzerine toksik etki yaptığı bulunmuştur. Alüminyum ile temasın ve ağız yolu ile alınmasının ölümcül kan hastalıklarına ve bunamaya sebep olduğu bulunmuştur. Bunun gibi daha yüzlerce örnek vermek mümkündür.
Sevgili anne ve babalar. Normal yollardan üreme potansiyeli ülkemizde düşmektedir. Anne, gebeliğinde asitli içecekler, cipsler, besleyici maddelerden yoksun gıdalar, trans yağlar ile beslendikçe vebalini bebeği çekmektedir. Sütüm olmadı ve bebeğimi emziremedim diyen anne (bazı patolojik durumlar hariç) gebeliğinde gıdalarına dikkat etmediyse o çocuğun günahı nedir?
Ben yıllardır yazıyorum, elin oğlu yazıyor, televizyonlar bangır bangır bağırıyor, eskisinden farklı olarak günde 2 tane yumurta yedirebilirsiniz diye eğitilen beslenme uzmanları da söylüyor ama hâlâ dikine gidiyoruz. Oysa Mevlam İsra suresi 13. ayetinde buyuruyor: Biz her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık. Nokta.