Dünyanın en büyük cezaevi cahil insanın kafasının içidir diyor Montaigne. Gerçekten de öyle. Tutulur, dışarı çıkamazsın. Küçük bir alandan dışarıyı seyredersin. Etrafında olan bitenden haberin olmaz. Çiçek göremezsin, ağaç, dağ, dere göremezsin. Senin haberin olmadan neler olur biter bilemezsin. Adı üstünde tutuklusun, tutulur kalırsın. Yıllar geçer olduğun yerde sayarsın.
Mağaralarda yaşadığı dönemlerden, kıtalar arası uçan uçakları bulan ve dünyaya yön veren insanoğlu beyninde bulunan hücreler ve bu hücreler arasında irtibatı sağlayan bazı nörokimyasal maddeler ile bu işleri gerçekleştirmiştir. Ne kadar garip değil mi? Birkaç kimyasal madde ve bir avuç hücre ile. Bu hücrelere nöron deniliyor. Nöronların aralarında işleyen kimyasal maddeler de serotonin, dopamin, epinefrin, norepinefrin, GABA, asetilkolin, adenozin, glutamat gibi isimler alıyor. Hem nöronların hem de kimyasal ileticilerin sağlıklı olması, beyin fonksiyonlarının derecesini belirler.
Hücrelerimizin duvarında bulunması gereken maddelerden biri de omega-3 yağ asitleridir (EPA ve DHA). Bu maddeler vücudumuzda yapılamadığı için dışarıdan almak zorunda olduğumuz maddelerin arasında yer alır. Trilyonlarca hücreye sahibiz. Kalpte, beyinde, ciltte, iç organlarımızda bulunan bu hücrelerimizin sağlıklı olması bedenimizin sağlıklı olmasını sağlar. Omega-3 yağ asitleri hücrelerimizin zarlarında yer alırlar. Bu nedenle hücrenin sağlam yapıda olmasının yanı sıra sinyalleşme sistemi ile hücrelerin hem kendi içinde hem de diğer hücreler ile irtibatlarının sağlanmasını sağlarlar. Bu olay genlerin düzgün işleyebilmesi için de gereklidir. Yani omega-3’ler adeta ülkemizin haberleşme, iletişim sistemi nasılsa onun görevini hücrede yerine getiren kimyasal maddelerdir.
Omega-3 yağ asitleri bağışıklık sistemin güçlü olmasına yardımcı olurlar. Damarların tıkanmasına neden olabilecek trigliserit ve okside olmuş kolesterol üzerine damar koruyucu etkilere sahiptirler. Kanın akışkanlığına yardımcı olurlar. Kansere karşı koruyucu etkileri vardır. Beyin, göz, cilt ve sperm hücrelerini daha güçlü hale getirirler. İnsülin hassasiyetini arttırarak kan şekerinin kontrolüne yardımcı olurlar. Antiiltihap etkileri nedeni ile bir takım romatizmal hastalıklardan koruyucu etkilere sahiptirler. Bebeğin anne karnında gelişimi esnasında çok gereklidirler.
Eksikliklerini anlamak için öncelikle omega-3 kaynaklarından yeterli yararlanıp yararlanmadığımızı değerlendirmeliyiz. Kuru, pul pul dökülen bir cilt, aşırı susama ve idrara çıkma (diyabet sanılabilir), unutkanlık, artmış kulak kiri, eklem ve kas ağrıları, kolay kilo alma, kırılgan ve ince tırnaklar, cansız saçlar, değişken ruh hali, sık hastalanma gibi belirtiler görülebilir. Laboratuvar tetkiki olarak her yerde yapılamayan ve maliyetli olan EPA ve DHA’nın iyi bir hekim sorgulaması ile eksik olup olmadığı rahatlıkla anlaşılabilir. Balığın adını duyunca ne kadar burun kıvırırsak beyin kıvrımlarının sayısının da bununla ters orantılı olacağını bilmeliyiz.
YAZIKLAR OLSUN…
Kız öldü diyorum, tek başına dışarda imiş diyor. Kız öldü diyorum, nasıl giyinmiş diyor. Kız öldü diyorum, soyunu sopunu, dinini, ırkını soruyor. Yahu kız öldü diyorum öldü… Umutları, hayalleri, geleceği öldü. Anne öldü, baba öldü, insanlık öldü… Bu küçük yazı Cerrahpaşa 87 grubu arkadaşlarımdan iletildi ve çok duygulandım.
Kıymetli okurlarım. 32 yıllık hekimim ve bu yazacaklarım size garip gelebilir. Ama bu satırları yazarken hem insanım hem hekim. Hekim toplumun yaşamını ve sağlığını korur. Varın yorumlayın. Saksınızdaki yabani otları yolup saksıdan atmadığınız zaman çiçeğiniz ne olur? O otu yok edeceksiniz.
Mekânın cennet olsun Ceren. Çiçek yüzlü kızım…