Olay Gazetesi Bursa

Dilimde tüy bitene kadar

Bugünlerde televizyonlarda rafine yağlar ile ilgili haberleri izliyorsunuzdur. Özellikle palmiye ağacının tohumlarından elde edilen ve yaygın olarak kullanılan palmiye yağının sağlığımız üzerine olan etkileri çok konuşuluyor. Oysa yıllar önce pek çok gazete bu konuyu yine incelemiş ve sağlıklı olmadığı yönünde yazılar yayımlamıştı. Konu yeniden gündeme taşındı. Tohumlardan çıkartılan yağlar işlem görmediklerinde aslında sağlığımıza faydalıdırlar. Mısırda, […]

Bugünlerde televizyonlarda rafine yağlar ile ilgili haberleri izliyorsunuzdur. Özellikle palmiye ağacının tohumlarından elde edilen ve yaygın olarak kullanılan palmiye yağının sağlığımız üzerine olan etkileri çok konuşuluyor. Oysa yıllar önce pek çok gazete bu konuyu yine incelemiş ve sağlıklı olmadığı yönünde yazılar yayımlamıştı. Konu yeniden gündeme taşındı.

Tohumlardan çıkartılan yağlar işlem görmediklerinde aslında sağlığımıza faydalıdırlar. Mısırda, ayçiçeğinde, kabak çekirdeğinde, fındıkta doğal haliyle bulunan yağlardan söz ediyorum. Tohumdan çıkartılır çıkartılmaz bu yağlar gerek dayanılmaz kokusundan gerekse gün ışığına dayanıksız olmalarından dolayı kullanıma elverişli değillerdir. Bunların yemeklerde kullanılabilmesi için rafine edilmeleri gerekmektedir. Rafinerizasyon işleminde üründen mümkün olduğunca fazla yağ çıkartmak temel amaçtır. Bu işlem ürüne basınç ve ısı uygulamayı gerektirir. Bazı kimyasal çözücüler de bu işlem sırasında uygulanabilir. Bu uygulamalar esnasında ortaya serbest radikaller (kansere yol açabilen maddecikler) ve trans (normalinden farklı) yağlar çıkabilmekte, yağın içerdiği vitaminler ölebilmektedir. Oluşan bu tip yağlar da kanser gibi vücudun kimyasal yapısına olumsuz etkiler yapan birtakım sağlık problemlerine sebep olabilmektedir.

İnsanlara palmiye yağı sağlayacağım diye Uzakdoğu’da bazı alanlar ormansızlaştırıldığı için buralarda binlerce yıldır yaşayan bazı hayvanların nesli de tükenmektedir. Sadece bize ait olmayan bu dünyada bencilliğimiz nedeni ile yok ettiğimiz bu gariplerin vebalini bizlere ödetecek bir sistemin içinde yaşadığımızı unutuyoruz. Tükettikçe tüketiyoruz palmiye yağlarını.

Hücrelerimizin çevresi bazı gerekli yağların tuğla gibi döşenmesi ile oluşan bir kılıf ile kaplıdır. Bu kılıf hücreyi dışarıdan gelen saldırılardan korur ve hücreyi sağlıklı kılar. Omega-3, kolesterol, fosfolipid adı verilen bu yağ ve yağ benzeri maddeler ne kadar kuralına uygun döşenirse kılıf o derece sağlam olur. Ama sağlıksız (toksik) yağları da vücudumuz eğer siz almaya devam ederseniz mecburiyetten bu kılıfın yapısına koyar. Yani omega-3 yağından yapılacak tuğla duvarı trans yağlardan da örebilir hücremiz. Sonra bakın neler olur. Hastanede  sizin ve hastanızın sağlığı açısından ziyarete kapalı bir alan var. Kapıda ne yaparsanız yapın kural gereği sizi içeri almayan bir güvenlikçi de olabilir, cebine biraz para koyarak sizi içeri alan da olabilir. Sonuçta olay ya sizin, ya da ziyaret ettiğiniz hastanızın sağlığının olumsuz etkilenmesi şeklinde sonuçlanır. Trans yağları hücresel bazda birer vatan haini olarak düşünmemiz tam anlamıyla iyi bir örnektir.

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) 2014 verileri obezite açısından ABD ve İzlanda sonrası 3. sırada ülkemizi gösteriyor. Ülke ekonomisi açısından, gelecek nesillerimiz açısından tehlike çok büyük. Bu güzel ülkem zaten yüz yıllardır kem gözler ile izlenirken bir de sağlığımızı kaybedip bu izleyenlere çanak tutmayalım. Hem sağlam kafa sağlam bedende bulunur hem de Türk gibi kuvvetli lafı hep aklımızda olsun. Dilimde tüy değil saç bitene kadar ben bunları yazmaya devam edeceğim.