Çoğumuz bilmiyoruz. Beyin, her biri kendine özgü özelliklere sahip farklı hücre tiplerinden oluşmuş bir mozaik gibidir. 100 milyarı aşkın nöron denilen asıl hücreler ve bunlara yakın oranda glia adı verilen hücreler geneli temsil eder. Özellikle nöronlar elektriksel ve kimyasal sinyaller alıp vererek kaslarımızın, organlarımızın çalışmasını, etrafımızda olup biteni anlamayı, hissetmeyi, düşünmeyi kısacası biz olmayı sağlar. Glial hücreler de nöronları destekleyip, beyin dokusunun bağışıklığına yardımcı olurlar.
Nutritional Neuroscience, beslenme şeklimizin beyin fonksiyonlarını nasıl etkilediğini inceleyen bilim dalıdır. İnsanın beyni vücudunun % 2’sini oluşturur ama toplam enerji harcamasının % 20-25’ini harcar. Beynimizin bizi yöneten hücreleri sadece oksijene ve şekere ihtiyaç duymaz. Omega-3’ten tutun da kolesterole, demirden çinkoya, A vitamininden kolin ve D vitaminine kadar pek çok molekül beyin hücrelerimiz için hayati önem taşırlar. Artık D, B 12 vitaminleri ve omega-3 ün beyin için önemi sık sık medya tarafından işlendiği için bilgi sahibi olmamız çok mümkün. Ancak birçoğu bilinmeyen maddeler de var. Kolin denilen bir molekül var ki eksikliklerine rastlanabiliyor ve hafıza fonksiyonları üzerine etkili. Folik asit denilince sadece gebelerde eksik sanıyoruz. Oysa gençlerde ve yaşlılarda da eksik olabiliyor ve kansızlıktan, hafıza bozuklularına kadar sıkıntılara yol açıyor. Daha pek çok beyin dokusunda eksik olan moleküller ve yaptıkları beyin fonksiyon bozukluklarına örnekler verilebilir.
ŞEKER: İnsan beynini tahrip eden gıdaların başında şeker gelmekte. Uzun vadede etkisini gösterir. Çocukluk çağındaki öğrenme yeteneğinde bozulmalar bunun zararlarının ilk habercisi olabilir. Özellikle mısır şurubu ve fırınlanmış şekerli gıdalara bu konuda dikkat edilmelidir. ALKOL: Karaciğerden başka beyin fonksiyonlarını da olumsuz yönde etkiler. Unutkanlık başta olmak üzere zihinsel bulanıklık ilk dikkati çeken durumlar olmalıdır.
ABUR CUBURLAR: Beyin dokusunda kimyasal iletiyi sağlayan maddelerin azlığı abur cubur (Junk Food) denilen gıdalara rağbeti artırır. Bu tür yiyeceklerin alımı arttıkça beyin, yapması gereken kimyasal ileticileri yapmak yerine bu gibi gıdaları tercih etmeye başlar.
KIZARTILMIŞ YİYECEKLER: Hiperaktivite belirtilerinin oluşmasına neden olabilirler. Beyin hücrelerini yavaş yavaş öldürürler. En tehlikeli olanı ayçiçek yağında yapılan kızartmalardır (Şüphe duyanlar için kaynak, Daily Mail 2 Eylül 2013).
İŞLENMİŞ YA DA ÖNCEDEN KIZARTILARAK SATILAN GIDALAR: Alzheimer oluşturması mümkün gıdalardır. Beyin hücrelerinde dejenerasyona neden olurlar.
ÇOK TUZLU GIDALAR: Yüksek sodyum düzeyi düşünme yeteneğini bozar. Ancak zekâ üzerine etki etmezler.
TAM TAHIL İÇERMEYEN TAHIL KÖKENLİ GIDALAR: Liflerden ve bazı faydalı maddelerden arındırıldıkları için sisli beyin denilen duruma neden olurlar. Beyin hücrelerinin hızlı bir şekilde yaşlanmasını sağlarlar. Bu durum da ilk önce hafıza kayıpları şeklinde kendini belli eder.
YAPAY TATLANDIRICILAR: Ciddi beyin hasarlarına neden olabilmektedirler. Bunların dışında işlem görmüş proteinler (sosis, salam gibi), trans yağlar da beyin düşmanı gıdalardır.
Buraya kadar yazdıklarım tamamen bilimsel kaynaklı ve çeşitli akademisyenlerin çalışmalarından derlenmiş olan bilgilerdir. Şimdi şöyle bir düşünelim; Kaç anne ve baba, kaç dede ve büyükanne hem kendisi, hem evlatları hem de torunları için bu saydıklarımdan uzak duruyor. Acaba trafikte, eğitimde, sosyal hayatın her perdesinde karşılaştığımız ve beyinsizin teki dediğimiz insanlar hakkında bu gıdalar bir fikir veriyor mu sizlere, yoksa ben mi yanlış şeyler yazdım?