Fay kırık demektir. Jeolojik tanımı, yer kabuğu kısımlarının birbirine zıt yönde sıkışma veya gerilmeleri ile kopan parçalarının oluşturdukları yapılardır. Bu kırılmalar esnasındaki dalga yayılımına da deprem diyoruz. Ne yazık ki bu cennet vatanımız da bazı fay hatları üzerinde bulunmaktadır. Sağlam yapılaşma ve deprem bilinci en kuvvetli depremlerde bile ülkemizi koruyacaktır. Yeter ki bu felaketi iyi okuyup gereken önlemleri alalım.
Vücudumuzu da bir dünya gibi düşünelim. Onun da fay hatları oluşacaktır. Kapte, beyinde, damarlarda, iç organlarımızda, akciğerimizde, sinir dokumuzda ve daha bir çok alanda. Ancak bizler gerekli önlemleri alırsak bu fay hatlarının harekete geçerek bizleri yıpratmasını engelleyebiliriz. Bu fay hatlarının harekete geçmesine neden olan en büyük etkenlerden birisi de obezitedir. Öyle ki bu ana fay hattı etkeni hemen hemen her organımızda bir depreme yol açabiliyor. Kalp krizi, uyku apnesi, kanserler, şeker hastalığı gibi. Hele insülin direnci ve karaciğer yağlanması oluşmuş ise depremin oluşması da yakındır diye rahatlıkla düşünebilirsiniz.
Atalarımız genetik yapılarına uygun beslendikleri ve kaslarını aktif çalıştırdıkları için fay hatları kırılgan değildi. Dişleri dökülmeden, yatak yüzü görmeden ve genellikle ileri yaşın getirdiği doğal sonuçlar ile ömürlerini tamamlamaktaydılar. Günümüzde ise olaylar çok farklı. Genetik yapımızın kim bu yahu dediği ve klasik gıda tanımına uymayan yiyecekleri yiyoruz, uyumuyoruz, hareket etmiyoruz. Çevremiz bir çok toksik kimyasallar ile dolu. Bu kimyasalları gıdalardan, makyaj ve temizlik maddelerinden bazı zamanlarda da solunum yolu ile vücudumuza alıyoruz.
Kıymetli okurlarım. Sayfalar yetmez sizlere obeziteyi anlatmak için. Ancak onlarca kez yazdım yine yazıyorum. Obezite sadece kemerinizden taşan veya basenlerinizi, göğüslerinizi büyütüp güzelliğinizi bozan bir şey değil. Tabii ki her insanın fit olmak en doğal hakkıdır. Ancak burada masum görünümlü ciddi bir seri katil var ve ne yazık ki tutuklamaya çalışmak yerine salalım bir daha yapmaz gibi davranıyoruz. İstediğiniz kadar diyet yapın, istediğiniz kadar spor yapın aşağıda belirttiğim özellikleri (çok daha olmasına rağmen sadece en sık uygulanması gerekli olanları) yerine getirmeden asla obezite ile baş edemezsiniz. Kısa bir süre için kilo kaybeder ve kaybettiğiniz sürenin tam yarısı kadar bir zamanda da bu kiloları geri alırsınız.
1-Mutlaka besleyici özellikleri taşıyan, vitamin, mineral, doğal yağ asitleri, antioksidan yapılı bileşikleri içeren dolu yiyecekler ile beslenin. Yumurtada nerede ise her tür mikrobesin vardır. Kuyruklara girip beklediğimiz poğaça, patates kızartması gibi gıdalarda bunları bulamazsınız. Kalorileri aynı olsa kiloyu yapan boş olandır.
2-Hızlı yememek gerekir. Ben de dahil yüzlerce beslenme ile ilgili uzman bir araya gelse sizin net olarak kalori ihtiyacınızı bilemeyiz. Üzüntü, sıkıntı, duygusal açlık, menopoz, adet dönemi, iş sıkıntıları, hafif bir enfeksiyon ve daha bir çok etken kalori ihtiyacınızı belirler. Bu nedenle şu kadar kalorilik listeler sizleri ancak geçici olarak durdurur. Önemli olan doyma noktanızı sizlere hissettirme yeteneğidir.
3-Halen üzülerek görüyorum ki bir çok uzman ara öğünleri öneriyor. Dolaylı olarak ara öğünlerin kanser sebebi olduğu Nobel Tıp Ödülü ile ödüllendirilerek kanıtlanmıştır. Aralarda bırakın vücudunuz kirlerini temizlesin, biriktirdiklerini yaksın.
4-Asla kilo vermek amacı ile tok karnınıza spor yapmayın. Göbek fıtıklarına, sindirim sıkıntılarına neden olabilirsiniz. Karnımda yağ var burayı eriteyim diye ağır karın hareketleri yapmak yemek borusu ve karın kaslarının fıtıklarına yol açar. Her zaman ilk tercih yürümek olmalıdır.
5-Unutmayın ki dünyanın en zengin ülkeleri bile obezitenin ilacını bulamamıştır. Sağdan soldan mucize gibi duyduğunuz ilaçlar hem moralinizi, hem sağlığınızı hem de ekonominizi çökertir.
Daha çok anlatacağım. Selam ve saygılarımla…