Kıymetli okurlarım. Tıp Hayatımda Cerrahpaşa’nın kliniklerinden tutun da Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde, yıllardır da Bursa’da çok sayıda hasta gördüm. Bazı hastalar bizlere okutulan kitapların dışında klâsikleşmiş hastalıkların farklı belirtileri ile karşımıza çıkarlar. Yıllar sonra binlerce hasta bakan, güncel tıbbi gelişmeleri her zaman takip etmeye çalışan bir hekim olarak şunu net olarak söyleyebilirim ki hasta önce kendisini hasta eden nedenlerden uzaklaştıkça ilaca bile gerek duymadan iyileşebiliyor. Ama bu nedenlerden uzaklaşabilmesi için hastanın hem kendi iradesine hem de hekimin bu konuda ciddi, güven veren desteğine ihtiyacı var. Sizlere garip ve inanılmaz gelen bazı hastalarımdan örnekler vereceğim. Hastalarımdan, başka hastalara örnek olması amacı ile müsaade almama rağmen yine de mahremiyete saygı nedeni ile isim vermeyeceğim. Aynıyla vakidir.
HASTA 1: R.A adlı hastam 75 yaşında, destekle (baston ve oğlunun yardımı ile) zor yürüyebilen bir hasta. Fizik tedavi, ortopedi, beyin cerrahisi tarafından defalarca görülmüş ancak yeterince hareket kaabiliyeti gelişmemiş, obez, ılımlı derecede hipertansiyonu bulunan bir hasta. Gerekli muayene ve tetkiklerden sonra kendisine uygun bir beslenme düzeni oluşturuldu. Günde 3 kez evinde, uygun bir odada eşinin de yardımı ile 1 kilo nohut odaya saçılarak (ve nohut kabı bir yerde sabit durma koşulu ile) emekliyerek bile olsa bu nohutları toplaması sağlandı. 3 ay sonra 13 kilo veren hasta kendi başına yürüyerek gidip gelmeye başladı.
HASTA 2: Çanakkale’nin bir ilçesinden gelen orta yaşlarında kadın hasta F.Ö. Genellikle masa başında mesleğini uyguluyor. Uzun yıllardır Tip 2 diyabet ve buna bağlı komplikasyonlardan şikayetçi. Hastalığı ile ilgili haplar kullanmasına rağmen açlık kan şekeri ve HbA1c değerleri yüksek. Yağlar genellikle karın bölgesinde toplanmış. İnsülin direnci ve karaciğer yağlanması var. Uygun bir beslenme tarzı ve uygulayacağı kas hareketleri anlatıldı. Kar kış demeden uzun bir süre takibine devam etti. Yaklaşık 30 kilo kadar verdi. Açlık kan şekerleri normale geldi. HbA1c düzeyleri normal sınırlara geldi ve ilaç kullanmadan yaşamını sürdürmeye başladı.
HASTA 3: İ.Ö adlı 50 li yaşlarda erkek hasta. Birkaç yıldır düşmeyen tansiyonu ve kolesterol, trigliserit düzeylerindeki artıştan dolayı 4 farklı anti hipertansi ilaç, 1 kolesterol düşürücü ilaç kullanmasına rağmen yeterince rahat değil. Fizik olarak arkadan bakıldığında normal gibi görünen hastada ön cepheden bakıldığında büyük bir göbek var. Üre ve kreatin değerleri hafif artmış, ultrasonografide böbreklerde yavaş yavaş parankim bozukluğu başlamış (kronik böbrek hastalığı başlangıcında olduğu gibi). Yaklaşık 3 aylık bir takip ile hastanın karın bölgesi yağları eridi. Sıra ile azaltılarak tansiyon haplarının tamamı kesildi. Gerekli beslenme ve hareket önerileri ile hasta 3 ilacını kesti. Ultrasonografik ve laboratuar değerlendirmeler tamamen normal olarak gerçekleşti.
Daha bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Sizlere burada anlatmak istediğim kıssadan hisse şudur: Vücutlarımız saldım çayıra mevlam kayıra ilkesine göre işlemez. Nasıl mikroplar ile savaşan hücrelerimiz varsa ve mikrobu yenince iyileşiyorsak, yaralarımız temiz baktığımızda ilgili hücrelerimizin yardımı ile nasıl kapanıyorsa, vücudumuzda da hasarlı olan kısımları onaran mükemmel bir sistemimiz var. Yeterki siz bu sistemi aksatan nedenleri ortadan kaldırın. Günümüzde yapılan en büyük hatalardan biri her şeyi ilaçlardan beklemektir. Öyle ki hastalar bile ilaç yazmayan ancak gerekli uyarıları yapan hekimlere yetersiz gözü ile bakar hale gelmiştir. Oysa şu hiç unutulmamalıdır: Önce doğruyu bilmek gerekir. Doğru bilinirse yanlış da bilinir. Ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşamazsınız (Farabi).