Olay Gazetesi Bursa

Arslan yüreklilik

Dişi arslan avladığı ceylanı parçaladığında karnında yavrusu olduğunu görür. Hemen yavruyu dışarı çıkartır ama yavru ölmüştür. Parçaladığı ana ceylanı olduğu yere bırakır. Kendisi de birkaç metre uzağa çekilerek yere uzanır. Saatlerce kıpırdamadan durur. Bu sahneyi görüntüleyen kameraman, arslanın neden kıpırdamadan durduğunu merak edip yanına yaklaştığında onun ölmüş olduğunu fark eder. Veterinere haber verilir ve arslan […]

Dişi arslan avladığı ceylanı parçaladığında karnında yavrusu olduğunu görür. Hemen yavruyu dışarı çıkartır ama yavru ölmüştür. Parçaladığı ana ceylanı olduğu yere bırakır. Kendisi de birkaç metre uzağa çekilerek yere uzanır. Saatlerce kıpırdamadan durur. Bu sahneyi görüntüleyen kameraman, arslanın neden kıpırdamadan durduğunu merak edip yanına yaklaştığında onun ölmüş olduğunu fark eder.

Veterinere haber verilir ve arslan incelemeye alınır. Yapılan tetkikte sadece arslanın kalbinin parçalandığı ve diğer organlarda hiçbir bozukluğun olmadığı görülür.

Arslan yüreklilik demek senden güçsüzlerin hayatına kast etmek değil, masum bir annenin ya da bir yavrunun ölümüne sebep olmanın üzüntüsüne kalbinin dayanamaması demekmiş. Böyle diyor olayı kaleme alan.

İnsanın kalbi dakikada ortalama 60-80 defa çarpar. 24 saat istirahat etsek bile kimi kaynaklara göre anne karnında iken çarpmaya başlayıp son nefesimize kadar çalışan bu organ, günde 500 kalori enerji tüketmektedir.

Hareketli bir bedende bu miktar daha da artacaktır elbette. Şimdi sizlere sorayım. Obezsiniz, bir ofis ortamında yani mümkün olduğunca bedenen az hareketli bir işte çalışıyorsunuz.

Kilolarımdan kurtulayım diye beslenme uzmanına gittiniz. 1200 kalorilik bir diyet listesi aldınız. Uygulamaya başladınız. 500 kalbe gitti. 200 beyne gitti.

300 akciğerlere gitti. Sindirim sistemi çalışmalarına, hücrelerin zorunlu metabolik faaliyetlerine, karaciğere, dışkılamanıza, kollarınızı kaldırıp indirmenize, parmaklarınızın bilgisayar tuşlarındaki hareketlerine vs derken yüzlerce daha kalori harcadınız. Nereden gitti bunlar?

Yağlardan mı hepsi? Hayır. Yarısı veya daha fazlası kaslardan gitti.

Kaslar nedir hep yazdım. Yağlarımızı yakmakla görevli organlarımızdır.

Kas lifçikleri kasılmaya başlar başlamaz köşesinde bulunan ve ATP denilen küçük molekülleri yakmaya başlar. Yani kas sobamız ise ATP de sobanın yanındaki kovada bulunan kömürdür. ATP denilen madde yediğiniz yemeklerden işlenerek vücudun en son aşamada oluşturduğu yakıtçıklardır.

Yani siz Zonguldak’tan, Tunçbilek’ten, Silopi’den, Soma’dan toplanan ve yakılacak boyutlara getirilip eve kadar taşınan kömürler olarak bunu düşünebilirsiniz.

Ha tabii ki yeterince ATP, yani kömürü yiyecekler ile oluşturamadınız.

Yani kalori kısıtladınız. Nasılsa dünya kadar kömürüm var depomda ve ben bunları yakarım dediniz. O zaman bakın neler olacak. Depolarda yakıtınız var ama siz sobanızı yakmıyorsunuz.

Kömürü tutuşturmak için sobanın dışında bir ateş yakarak ve evin pencerelerini, kapılarını, koltuklarını sökerek ısınmaya çalışıyorsunuz ama kömür kolay kolay tutuşmuyor, yanmıyor.

Bu arada evinizin mobilyaları giderek azalmaya, evin içi boşalmaya başlıyor. Bu nedenle birikmiş yağlarınızı yakmak için en geçerli yol kaslarınızı çalıştırmak, egzersiz yapmaktır.

Her zaman duyduklarınıza değil, bildiklerinize güvenin. Çünkü bildiklerimiz değil, doğru zannettiklerimiz başımızı belaya sokar (A. Lincoln)