Bir insanın hayatının ikinci yarısı, ilk yarıda kazanılan alışkanlıkların sürdürülmesinden ibarettir diyor Dostoyevski. Aslında insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır diye de devam ediyor …
Obezite ile ilgili çok sayıda yazılar yazdım. Bir görüntü bozukluğu olarak algılanma dönemi artık sona eriyor. Bunu yıllar içerisinde görmek ve bu farkındalığa az da olsa katkıda bulunduğumu hissetmek bana ayrı bir gurur veriyor. Kadınlarda vücudun % 24’ünü, erkeklerde ise % 18’ini aşan yağ oranı obeziteye geçiş değerleridir. Bu makalemde de sizlere obezitenin duyduğunuz, bildiğiniz birçok zararı yanında belki de hiç duymadığınız bazı özelliklerinden maddeler halinde ve bilimsel makaleleri kaynak alarak aktaracağım.
1-Aynı kaloriyi alan iki farklı kişide kas yapısı iyi olan % 40 daha fazla kalori harcıyor. Kaslarda bulunan liflerin içerisinde miyofibril denilen mikroskopik lifcikler vardır. Bunlar kasıldıkça ATP denilen bir maddeyi yakarlar. ATP’yi arabanın benzini gibi, protein, yağ ve karbonhidratları da rafineride işlenmemiş ham petrol gibi düşünün. Bu ana besin maddeleri bir takım işlemlerden geçtikten sonra son enerji kaynağı olan ATP’lere dönüşür ve kas çalıştıkça yakılıp enerji sağlarlar. Buradan asıl ortaya çıkan bilimsel gerçek şudur: Kaslar hareket organımızdır ve her hareket bir enerji gerektirir. Oturduğu yerden zayıflamak isteyen veya bunu önerenlere duyurulur.
2-Şekere karşı ileri derecede bağımlı olan kişilerde şekerden uzak durmak kolay değildir. Ancak trigliserid denilen kan yağlarının artışından, insülin direncine ve sonuçta kronik enflamasyona kadar gitmeye neden olan bu maddeden kurtulmak için ciddi önlemler alınmalıdır. Tıbbi anlamda ilaç desteği verilebilmesine rağmen gıda sisteminde de bazı değişikliklere gitmek bizi bu bağımlılıktan kurtarabiliyor. Şeker özellikle duygusal açlıkta bir kaçış aracıdır. Bunu tedavi ederken kişiye baklagiller (fasulye, nohut, mercimek ağırlıklı yemekler), çiğ kuruyemişler, ve özellikle kakao ile tarçın gibi gıda destekleri şeker isteğini baskılayabilmektedir. Beyaz ekmek yerine tam tahıllı ekmek, pirinç yerine kepekli bulgur, makarna yerine tam tahıllı makarna da zamanla şekere olan ihtiyacı azaltabilmektedir. Şeker bağımlılığından kurtulmak için tatlandırıcılara yönelmek daha büyük sıkıntılar doğurabilmektedir.
3-Son gözlemlere göre yemekler ile birlikte su içilmesi mide düz kaslarını daha çok gevşetiyor. Dolayısı ile zamanla daha fazla gıda ile doyar duruma geliyoruz. Bu nedenle yemeklerden yarım saat önce veya 1-2 saat sonra su içmek obeziteyi önleyici olabilir. Böyle içilen 1.5 bardak su hesaplamalara göre 1.5 saat daha metabolizmayı hızlandırabilmektedir.
4-Fazla yağ dokusuna sahip olan yani obez bireylerde bağışıklık sistemi zaafiyete uğrar. Bunu Covid-19 vakalarında da görmekteyiz. Fazla yağ dokusu fazla yağ hücresi yıkımını da beraberinde getirir. Bu yıklan hücrelerden salınan bazı toksik maddeler kan yolu ile vücudun farklı bölgelerine taşınır. Bu da bir enflamasyonu başlatır (Obez kişilerde CRP denilen ve enflamasyonun göstergelerinden bir olan tetkik genellikle bu yüzden yüksek çıkar). Bu bölgelere savunma hücrelerinin geçmesi sonucunda bu kez vücudun karşılaştığı başka düşmanlara karşı savaş yeteneği ve gücü azalır.
5-Kaliforniya Üniversitesi Öğretim Üyesi Cyntia Kenyon yaşlanmayı kontrol eden bazı genlerin varlığını göstermiştir. Bu genler insülin miktarları ile direkt ilişkilidir. İnsülin düzeyiniz yüksekse Anne ve babanız 90 lı yaşları buldu diye siz de bulacaksınız demek değildir. Veya anne ve babanız 50 li yaşlarda öldü diye insülin düzeyiniz sağlıklı ise siz de bu yaşlarda öleceksiniz demek değildir.