Örnek bir hasta,
30 yaşlarında erkek hasta, hiçbir şikâyeti yok iken halsizlik, yüzünde solukluk, gecede 2-3 kez idrara çıkma ve ağız kokusu şikâyetleri başlamış. Son zamanlarda giderek artmış.
Hasta, bu şikâyetleri başta önemsememiş. Ancak giderek artınca doktora gitmeye karar vermiş.
Doktor, tahlil ve tetkikler sonucu hastayı böbreklerinde sorun olduğunu ifade ederek bir üst kurum olan bir hastanedeki neroloji uzmanına gönderir.
Nefroloji uzmanı (böbrek hastalıkları uzmanı) hasta ve tetkiklerini inceledikten sonra böbreklerin çok hasarlı olduğunu ve diyalize girmesi gerektiğini söyler.
Panik içine giren hasta ailesine gider ve ailesi ile birlikte tekrar doktora gelir. Ailesi ve hasta, doktora hiçbir şikâyeti veya şikhayetim yoktu, hiçbir hastalık geçirmedim , nasıl olur da böbreklerim çalışmıyor ve diyalize girmemi söylüyorsunuz.
Yanılgı: Börek hastalıkları sinsi bir hastalık olduğunu, hiçbir ağrı-sızı yapmadan bozulduğunu ve fark edilmeden yetmezliği artarak diyalize kadar gittiğini hasta ve yakınları bilseydi bu sorunla karşı karsıya gelmeyebilirdi.
Hastanın ne yapması gerekiyordu?
Ağrı ve sızı yapmadan bozulan ve diyalize kadar giden böbreklerini 6 ayda bir kontrol etseydi bu duruma gelmeyebilirdi. Çünkü kontrollerde hastalık erkenden teşhis edilip tedavi edilebilirdi.
Bu düzeyde bir hastaya doktor ne yapabilir?
Son döneme gelmiş böbreklerin iyileşmesi için bir tedavi yöntemi yoktur. Yani iyileşme şansını kaybetmiş. Ya nakil ya da diyalize girecek.
Sonuç:
Böbrek hastalıklarının sinsi bir hastalık olduğunu, ağrı-sızı yapmadan bozulduğunu iyi bilinmeli ve akılda tutulmalıdır .
En az 6 ayda bir hiçbir şikâyetiniz olmasa bile başta böbrekler olmak üzere diğer organlarımızın sağlığı için doktora giderek muayene-tahlil ve tetkiklerinizi yapmalısınız.