İki hasta üzerinde örnekleyerek yazmaya çalışacam.
Birinci hasta;
52 y, Bir erkek hasta.
20 yaşında, son dönem böbrek yetmezliği nedeniyle 32 yıldır hemodiyalize giriyor.
Böbrekler için hem tedaviye hem de diyalize devam ederken, bu süre içinde evlenmiş ve iki tanede çocuğu olmuş.
Yaklaşık 32 yıldır hem diyalize giriyor hem de evini geçindiriyor. Halene sağlıklı ve çalışıyor. Böbrek nakli birkaç sefer çıkmış pek sıcak bakmamış. Sohbet ettiğimizde, halinde şikâyetçi olmadığını, tedavi ve diyalizine girdiğini, moralin yüksek olduğunu, hastalığına alıştığını ve sorun yapmadığını ifade ediyor. Diyalizde çıktıktan sonra veya diyalize gitmediği günler çalışıyor ve çocukları-ailesiyle ilgileniyormuş. Mutlu bir hayatı var.
İkinci hasta;
56 yaşında, erkek hasta,
4 çoçuğu var, 2 yıldır diyalize giriyor. Çocukları evli. Kendisi emekli ve eşile beraber yaşıyor. Emekli maaşı ve başka gelirleri ile rahatlıkla geçiniyor. Yakın zamana kadar boks ile ilgilenmiş. İlk diyalize girdiğinde sportif bir yapısı vardı. Bu hastada, çocukları büyük olduğu için çocuk sorumluluğu yoktu. Ancak iki yıl içerisinde, hasta çökmüş durumda, şuuru dalgalı ve zor yürüyor.
Her iki hastaya baktığımızda,
Birinci hasta, hastalığını kabullenmiş. Onla beraber yaşamayı kabul etmiş. Hayatını, ailesi ile beraber güzelleştirmeye çalışmış, başarılıda olmuş ve olmaya da devam ediyor.
İkinci hasta, hastalığını kabullenmeyerek, neden böyle oldum, ne olacam vb diyerek kendi sağlığını ciddi şeklinde bozarak ölüme doğru gidiyor.
Sonuç:
Ne hastalığınız olursa olsun, ne şartlarda olursanız olun, moralinizi yüksek tutarak hayat mücadelenizi devam ederseniz hem mutlu olursunuz hem de sağlığınız kötüye gitmez.