Avatar
Dilek Göral Kemankaş
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Federatif yapı fikri destek görüyor

Alman kamu hukukçusu Prof. Norman Paech, Ortadoğu`da federatif bir yapı kurma fikrinin Rojova`da büyük toplumsal destek aldığını söylüyor. Mevcut durumu “çok müşkül” diye özetleyen Paech, “Özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgede savaş her an yeniden patlayabilir” diyor.
 
Kamu hukuku profesörü Norman Paech ile bu yıl üçüncüsü düzenlenen Uluslararası Felsefe Kongresi nedeniyle tanıştım. Uludağ Üniversitesi`ndeki kongrenin açılış toplantısında, yaşanyan efsane Felsefe Profesörü Ioanna Kuçuradi ile tanışmıştım. Öğleden sonra bizim medyaya, değerli yazarımız Ahmet Emin Yılmaz`ı ziyarete geldiklerinde de Prof. Paech ile konuşma fırsatım oldu. Paech ile röportajımızda elbette ki en önemli görev kongrenin bir başka konuğu olan Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Sistematik Felsefe ve Mantık Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doçent Doktor Doğan Göçmen`e düştü. Prof. Paech`in yanıtlarını Doç. Göçmen tercüme etti.
 
 
Kongrenin açılışında insan hakları konusunda bir konuşma yapan Prof. Paech ile yaptığım röportajın ana eksenini Kobani ve oradan yansıyanlar oluşturdu. Çünkü yakın bir tarihte Rojova`da inceleme ve eğitim çalışmalarında bulunan Paech, aslında Kürt sorunu ve Kürtlerin haklarına olan ilgisiyle biliniyor. Aynı zamanda, Kürt sorunu üzerine de çalışmalar yürüten Uluslararası Hukuk ve Demokrasi Derneği`nin (Maf-Dad) Yönetim Kurulu üyesi.
 
 
Eski bir milletvekili olan Prof. Paech farklı olaylar karşısında farklı fikirlere de sahip. Biraz daha yakından tanımanız için birkaç örnek vermem gerek sanırım. Örneğin İsrail’in Gazze`ye saldırıları sırasında uluslararası hukuk kurallarını çiğnediğini, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi onaylarsa İsrail’in işlediği savaş suçları nedeniyle yargılanabileceğini açıklamıştı.
Bir başka örnek Lahey Savaş Suçları Mahkemesi ve özellikle Sırbistan eski Cumhurbaşkanı Miloseviç aleyhine açılan davayı eleştirmesi. Prof. Paech, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi zulmüne uğrayan Yunanistan`a savaş tazminat ödemek gerektiğini de söylemişti.
 

 

Bir ay kadar önce Rojova`da olduğunuzu söylüyorsunuz. Çok özel değilse orada bulunma nedeninizi öğrenebilir miyim?
 
 
Davet edilmiştim. Benim Kürtlerle uzun zamandan beri ilişkilerim var. Oradaki ulusal meclis üyeleri davet ettiler beni. Buraya gel, hem burada olanları yerinde gör hem de otonomi ne demektir, bir bölge veya halkın kendi kendisini idare etmesi ne demektir, bu konularda bize dersler ver, dediler. Kürt Ulusal Kongresi eş başkanı Nilüfer Koç, Almanya`da olan bir kişi ve şu an Erbil`de. Bremenli olması nedeniyle Almanya`dan tanışıklığımız var, öyle bir kişisel ilişki de var.
 
 
Olanları yerinde incelediniz. Gördüklerinizi bizimle paylaşır mısınız?
 
Rojova`da insanların birlikte durmaya çalıştıklarını, Ortadoğu için federatif bir yapı kurma perspektifi fikrinin, ne kadar büyük bir toplumsal destek aldığını gördüm.
 
 
Bu noktada Türkiye`nin durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Görebildiğim kadarıyla Kürt meselesi Türkiye toplumunun geleceğini çok yakından ilgilendiriyor. Bu mesele son zamanlarda Kobanie bağlamında önem kazandı. Bu şu açıdan önemli, Türkiye`de son iki yıldır barış var ve kimse ölmedi. Bu iyi bir durum Türkiye toplumu için ama son dönemlerde yaşananlar gösteriyor ki, sanki şiddet yeniden tırmanıyor. Türkiye`nin geleceği açısından politik, kalıcı bir çözüm bulmak gerekir ve bu konuda Öcalan`ın konumu önemlidir.
 
 
Ne anlamda önemli?
 
 
Ben öyle görüyorum ki Türkiye`de barış mümkün. Benim açımdan karşılıklı terörist olarak tanımlamak yerine politik yolu seçmek, barışın yolundan gitmek gerekir. Son otuz yıldan beri çok büyük kayıplara mal olan bir savaş yaşandı. Türkiye`deki Kürtler ve Suriye`deki Kürtler beraber IŞİD`e karşı ortak bir şekilde mücadele ediyor. Tam da bu nedenden dolayı onların oradaki barışçıl işlevlerine gözlerimizi dikmek gerekir. Biliyorsunuz Almanya`da PKK bir terörist örgüt olarak tanımlanıyor. Ama son haftalarda yaşananlardan sonra Almanya`da da bu olay eğer politik olarak çözülecekse, terörist tanımından yavaş yavaş vazgeçilmesi gerektiği kanısına varıldı.
 
 
Türkiye`nin hassasiyetleri var, otuz yıl boyunca verilen şehitler var.
 
 
Bu olayları kim yaptı, nasıl yaptı; o tartışma konusu fakat bugünden sonra asıl mesele geriye değil, bir yerde ileriye bakmak ve sorunun politik yoldan nasıl çözülebileceğine bakmak. Askeri çözüm yolundan devam edilecekse, bu barış felsefesini kaybeder. Tek bir yol var Türkiye için o da politik çözüm.
 
 
Kobani yeni toplum modeli için önemli
 
 
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan`ın “Kobani neden stratejik önemli” diye sordu. Aynı soruyu size sormak istiyorum?
 
Kobani basit bir yerleşim yeri değil. Kobani`nin ismi yeni bir toplum modeli için önemli. Kobani denildiği zaman bugün artık yeni bir demokratik toplum arayışını anlıyoruz. Bu nedenle önemli. Orada insanlarla konuştuk ve hepsinin bize söylemiş olduğu şey şu: Biz Suriye sınırları içinde kalmak istiyoruz, kendi devletimizi kurmak gibi bir amacımız yok fakat mümkün olduğu kadar doğrudan taban demokrasisinin belirleyici olduğu yeni bir toplum modeli veya düzeni kurmak istiyoruz. Kobani düşerse, IŞİD girer. Onlar Cizre`ye saldırırlar, Kamışlı`ya saldırırlar ve onların da düşmesi demek Kürtlerin artık bütün olarak yeni bir toplum kurma perspektiflerinin kaybolması demektir. Kobani bu nedenle çok önemli. Yeni bir toplum kurma çabası var orada. Yeni bir demokrasi denemesi yapılıyor orada.
 
 
Yeni bir devlet kumak istemediklerini söylediniz. Oysa Suriye`de özerk bir devlet kurulması konusunda Kürt liderlerin bir anlaşması var.
 
 
Şöyle bakmak gerekir. Ta 1995 yılında Öcalan, eskiden ifade etmiş oluğumuz kendi devletimizi kurma talebinden çoktan vazgeçtik, diyor ve ondan beri de böyle bir talaebi ifade etmiyorlar. Onların ifade ettiği, Türkiye sınırları içinde, bulundukları bölgede, bölgenin sorunlarını ilgilendiren meselelerde kendi kendilerini idare ettikleri yeni bir demokratik sistem. Şu an değişik bölgelerdeki Kürt hareketlerinin hepsine baktığımızda hâlâ bağımsız Kürt devleti talep eden tek bir örgüt kaldı. O da güney Kürdistan`daki KDP, Kürdistan Demokrat Partisi ve Barzani.
 
 
Bölünmeyi kimin istediğine bakmalı
 
 
Türkiye`deki Kürtlerin böyle bir talebi yok fakat orada varılan anlaşmadan sonra Türkiye`nin nasıl etkilenecektir size göre?
 
 
Anlaşma kimler arasında yapıldı, tam bilgiye sahip değilim henüz. On gün boyunca Rojova`da bulundum. Orada devlet başkanı ile başbakan ile bakanlarla görüştüm, hepsi ile teker teker konuştum. Hepsinin bana teker teker söyledikleri şey şu: Biz Suriye sınırının içinde kalmak istiyoruz ve ayrı bir devlet kurmak gibi bir amacımız ve hareketimiz yok. Belki de hâlâ kafasında ayrılma, parçalanma düşüncesini paylaşanlar vardır fakat bu sözleri söyleyenler kimdir, yakından bakmak gerekiyor. Onların mesela böyle bir şeyi resmi olarak ifade etme hakkı var mı, bunlara yakından bakmak, dikkat etmek gerekiyor.
 
 
IŞİD`i PYD ile bir tutmak hata olur
 
 
Amerika`nın bir eleştirisi var: PYD`nin PKK ve IŞİD ile bir tutulmaması konusunda. Yaptığınız açıklamadan sizin de aynı şekilde düşündüğünüz kanaatine vardım. Yanılıyor muyum?
 
 
IŞİD`in ne olduğuna bakacak olursak; onlar kriminallerin örgütü. Saddam`ın eski ordusundan orada bulunanlar var, Afganistan`dan gelmiş olanlar var. Ne yakız ki Türkiye`den de orada olanlar var. Ama onların hepsinin ortaya çıkarmış olduğu ortak ve büyük yapı kriminallerin ortak yapısı. Böyle bir örgütü PKK veya PYD ile karşılaştırmak veya bir tutmak büyük bir hata olur. Gerek Irak gerek Suriye`deki Kürt bölgelerindeki örgütleri ele alalım, hepsinin şöyle bir amacı var: Bulundukları bölgelerde kendi kendilerini idare edebildikecekleri yönetimler oluşturmaya çalışıyorlar. Fakat bulundukları devlet sınırı içerisinde. Kendi başına devlet kurma, ayrılma gibi bir perspektifleri yok açıkçası.
 
 
Şam ile resmi görüşme yok
 
 
Bütün bunlar olurken, Esad rejimi ülkesinin kuzeyinde böyle bir hareketliliğin yaşanmasına nasıl göz yumuyor size göre?
 
 
2012 yılında yazın Esad`ın kendi sınırları içerisinde Kürtlere bir teklifi oldu. Orada olan Özgür Suriye Ordusu`nun güçlerini geri çekmesi, bundan böyle şiddet içeren askeri eylemlerde bulunmamaları ve davalarını, sorunlarını politik olarak çözmeye yönelmelerini, bunu yaparlarsa karşılığında kendisinin onlara saldırmayacağı sözünü verdi. Aynı şekilde o zaman Kürtlerin şimdiye kadar hiçbir şekilde sahip olmadığı yurttaşlık haklarını teklif etti kendilerine. Fakat şu an Kamışlı`daki geçici hükümet ile Şam`daki hükümet arasında resmi herhangi bir görüşme olduğu bilinmiyor. Muhtemelen geri planda diplomatik görüşmeler sürüyor.
 
 
Savaş yeniden patlayabilir
 
 
Oradaki gözlemlerinizden hareketle, Ortadoğu`nun geleceği için ne söyleyebilirsiniz?
 
Şu anki durum çok müşkül. Özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgede savaş her an yeniden patlayabilir. Diğer taraftan Filistin-İsrail arasındaki sorun var. Orada her seferinde çatışmalar oluyor ve sonunda her seferinde kitlesel katliamlar yaşanıyor. Irak`a baktığımızda orada toplumun yapısı tamamen parçalandı. Irak`ta sadece Saddam yok edilmedi. Saddamla birlikte aslında toplum bir kaos içine sürüklendi. Bu söylediklerim aynı şekilde Suriye için de geçerli. Suriye`de toplum çökmek üzere ve kendisini bir kaos içerisinde kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya. Tam da bu bağlamda, Rojova üzerinden düşündüğümüz zaman şöyle bir şey görüyoruz; belki burada yeni bir yapılanma, yeni bir düzen kurulup insanlara yeni bir perspektif sunulabilir.
 
 
Türkiye bu kadar sığınmacıya sahip çıktı
 
 
Türkiye`nin bu gelişmeler içerisindeki stratejisini nasıl yorumluyorsunuz?
 
 
<span style="margin: 0px; padding: 0px; border: 0px; outline:

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X