Prof. Ioanna Kuçuradi, etnik ayrıştırmaya karşı çıkarken önemli bir noktanın da altını çiziyor: “Ama insanlar da unutmamalı ki en önemli kimlikleri etnik kimlikleri değildir. Benim bütün kimliklerim beni tek yapıyor. Herhangi bir kimliği en önemli kimliğiniz sayıyorsanız, yanlış yapıyorsunuz.”
Takip ettiyseniz hatırlayacaksınız, geçen hafta yaşayan efsane felsefe profesörü Ioanna Kuçuradi ile Üçüncü Felsefe Kongresi`nin açılış toplantısında tanıştığımı yazmıştım. Fakat tanışmanın ötesinde röportaj da yaptığımdan söz etmemiştim.
Aslında her şeyi baştan anlatmalıyım… Daha geçen yıl kendisiyle röportaj yapmak istemiş fakat birtakım aksilikler sonucunda bunu gerçekleştirememiştim. Bu yüzden Bursa Felsefe Kulübü Başkanı ve Felsefe Kongresi`nin genel koordinatörlüğünü üstlenen diş hekimi Gürkan Kaya, telefonda Prof. Dr. İoanna Kuçuradi`nin Bursa`da olacağı bilgisini verince gerçekten çok heyecanlandım.
O telefon konuşmasının ertesi günü soluğu, Uludağ Üniversitesi Görükle Kampusu Mete Cengiz Kültür Merkezi`nde aldım. Kongre`nin açılış oturumu bitmişti ancak salon bir türlü boşalmıyordu. Prof. Kuçuradi`nin etrafını saran öğrencilerden kimisi soru soruyor kimisi fotoğraf çektirmek istiyordu.
Bir süre izledim, sonra öğrencilerle konuşurken fotoğraflarını çektim. Sade bir atkuyruğu yaptığı bemyeyaz saçları ve yeşil çerçevesi yuvarlağa yakın gözlüğü, gözlerinin yeşilini daha belirgin kılıyordu sanki. Boynunda karşılıklı iki yunusun başbaşa verdiği kolye, üzerinde koyu yeşil bir tayyör ve ondan daha koyu yeşil bir manto, ayaklarında siyah rugan pabuçlar ile bir hayli şık ve güzel.
Nihayet kalabalık dağılır gibi oldu. Alt kata inip, pencere kenarındaki koltuklara oturduk. Dışarıdaki lodos Kültür Merkezi`nin camlarından içeri kalorifer etkisi yaparak giriyor, röportajımızın esasını da ekimin bu son sıcak günleri kadar Türkiye`nin güneydoğusuda yaşanan sıcak gelişmeler ve çözüm süreci oluşturuyordu.
Konuştukça onun neden bu kadar sevilen bir felsefeci olduğunu da anlıyordum; günlük yaşamı felsefe ile öyle güzel yorumluyor ki, büyüsüne kapılmamak mümkün değil.
Türkiye`de son dönemde atılan adımları; çözüm süreci, diğer açılım çalışmaları konusunda görüşünüz nedir?
İlkece tabii ki çok iyi şeyler yapıyor ama yapılan bazı şeyleri problemli görüyorum. Çünkü ben iki yıl Erzurum`da yaşadım, o bölgeyi o zaman öğrendim. İnsanları küçük görürseniz, olmuyor. Patlıyor bir yerde. Ben bütün bu konularda insan haklarının gereklerini yerine getirmek gerek, diyorum. Ben olsam biraz farklı yapardım işleri. Yani insan haklarının gerektirdiklerinin hepsini yapardım o kadar.
Biraz açar mısınız bu söylediklerinizi?
Her şeyden önce ayırımcı muamele yapmamak gerek. Ondan sonra her türlü haklarının gereklerini. Ekonomik, sosyal haklar da dâhil olmak üzere. Bakın doğudaki birçok hastanede hâlâ doktor yok, cezaevlerinde sosyal hizmet uzmanı yok. Ayrımcı muameleyi yok etmek, ondan sonra sıkıntılarımızı da paylaşmak, iyi şeylerimizi de paylaşmak. Ama bazen bazen pozitif ayrımcılık da yapmak.
İnsana insan olduğu için değer vermek, diyorsunuz.
Tabii. Zaten insan haklarının temeli o. Mesela insanlara bazı kimliklerinden dolayı ayrı muamele yapılıyor. Ama insanlar da unutmamalı ki en önemli kimlikleri etnik kimlikleri değildir. Hepimiz insanız her şeyden önce. Daha bin bir tane kimliğimiz var ve o kimliklerimizi farklı farklı insanlarla paylaşıyoruz ama hepsi tektir. Bir yumaktır bütün kimliklerimiz. Benim bütün kimliklerim beni tek yapıyor. Sizin de öyle. Ama bir kimliğimi sizinle paylaşıyorum; kadın. Bir kimliğimi Kadir ile (Çüçen) paylaşıyorum; felsefeci. Bir kimliğimi ben bir azınlığa mensubum onlarla paylaşıyorum. Ama herhangi bir kimliği özellikle bugün dinsel, kültürel, etnik kimlikleri en önemli kimliğiniz sayıyorsanız, yanlış yapıyorsunuz.
Türkiye`de yaşıyor olmayı hangi kimlik ile tanımlıyorsunuz?
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı ile.
Ana dil haktır fakat ortak dil de gerekli
Ana dilde eğitim, petrol gelirinden yerel yönetimlerin pay alması talepleriyle ilgili görüşleriniz nedir?
Bütün Türkiye için yerel yönetimleri yeni baştan düşünmek gerekir. Ama o biraz erken, bana sorarsanız.
Türkiye buna hazır değil mi, diyorsunuz?
Birçok yer hazır değil. Böyle olan ülkelerde bile nasıl yönetiliyor onu iyice bilmek gerekir. Ana dilde eğitim konusuna gelince, ben hep söylerim; insanın ana dilini konuşması ve geliştirmesi temel haktır. Ama sadece o dilde eğitim görmek! Bir de ortak dil gerekli. Eğer herkes ana dilini öğrenirse nasıl konuşacağız? Bence hem ana dilinin hem ortak dilin gelişmesi gerek. Çünkü Türkçe de çok bozuldu. Öğrenciler Türkçe bilmiyor. Ana dille resmi demeyeyim ortak dille ikisinin birden eğitimini yapmak gerek. Çünkü ortak bir dil de gerekli. Dolayısıyla ikisini birden iyi öğrenmek, iki dilli olmak gerek.
Demokrasi ile fazla aram yok
Bu yılki kongrenin konusu gelenek demokrasi ve felsefe. Buradan hareketle sormak istiyorum, gelenekler demokrasinin yerleşmesi için engel midir?
Geleneğe bağlı. Yalnız şunu unutmamak gerekir; gelenekler basiretle türetildiği zaman bir iş görüyor ama başlangıçtan bozuk türetildiğinde veya temelini yitirdiğinde işlev görmez oluyor. Bu durumda yerine başka normlar geliyor ve bu sefer çatışma çıkıyor ama geleneğimiz deyip ısrar ediliyor. İşte bunların farkında olup, işlevi olmayan gelenekler terkedilebilmeli. Ama benim ölçüm yine insan hakları! Bir kültürel norm insan haklarının önünü kapatmamalı. Benim demokrasi ile fazla aram yok. İnsan hakları önemli. Çünkü sadece çok partili seçimlere indirgenen demokrasi insan haklarını koruyamıyor. Ayrıca nelerin demokratik karar konusu olabileceğinin nelerin olamayacağının, demokrasinin bir amaç değil de bir devlette kamusal olanı yönetme biçimi olduğunun yeterince farkında değiliz.
Bazı şeyleri de doğru görmek gerek
Çözüm sürecinin topluma anlatılmasında başvurulan akil insanlar yöntemine yaklaşımınız nedir?
Akil insanlar kavramı biraz sorunlu bana göre. Ben olsam başka türlü yapardım.
Nasıl bir çözüm öneriniz olur?
Eğitime yoğunlaşırdım. Çocukların küçüklükten beri eğitimine… Oraya gidecek öğretmenleri de ayrıca hazırlamak gerekir. O bölgede belki de hâlâ Türkçe bilmeyen insanlarımız var. O nasıl olacak? Benim herhangi bir milliyetçiliğim yok ama yaşamak için bazı şeyleri de doğru görmek gerekiyor. En basiti bir insana belirli bir şekilde muamele ederseniz o da başka türlü davranır. Dersime katılan bir polis öğrencim bir örnek verdi. Yakaladığı hırsız, kızının önünde eline kelepçe takılmasını istememiş. Öğrencim olan polis de kaçmazsa takmayacağını söylemiş ve sözünü tutmuş. Hatta zanlı bütün dediklerini yaptı diye kokoreç istediğinde onu bile almış. Ben dedim ki öğrencime, kelepçeyi takmazdım ama kokoreç de getirmezdim. Çünkü öbür uca da götürmemek gerekir. İnsanca muamele kokoreç getirmeyi gerektirmez.
Politikada durumun adını koymak felsefe işidir
Politikada felsefenin yeri nedir size göre?
Bana sorarsanız politikada yeri; bir kere kullandığı kavramların farkında olmasını, ikincisi de değer boyutunu ve insan haklarını hesaba katmasını sağlıyor. İki türlü bilgiyle iş yapmasını sağlar felsefe. Daha dikkatli teşhis yapma, durumun adını koyma ve adı konulan duruma göre yapılacakları belirleme. Durumun adını yanlış koyuyoruz, yapılacak şeyleri de ona göre yapıyoruz. Bu çok tipik bir şeydir ve yalnız bize mahsus da değildir. Bir durumun adını doğru takmak son derece önemlidir, bu da felsefe işidir. Kavramı bileceksiniz. Mesela çok bildiğimiz örnekler; biri kurtuluş savaşı diyor, öbürü de terör diyor. Aynı şey. Terör yok mu? Vardır. Kurtuluş savaşı mıdır, nedir? O zaman adını doğru takmak gerek.
Batılı Doğu`yu biraz küçümsedi
Türkiye`nin güney sınırında yaşanan kaosu bir felsefeci olarak nasıl yorumluyorsunuz?
Bir şey çıktıktan sonra onunla başa çıkmak çok zor. Ama IŞİD niye çıktı? Buna bakmadan paliyatif tedbirler alıyoruz. IŞİD`i oradan atacağız söylemleri yeterli değil, onu oradan atmakla bitmiyor. Çünkü temelde kafaların niye bu hale geldiğine ve bu hale gelmemesi için ne yapmak gerektiğine bakılmalı? Artık bu kadar yıkanmış beyinle fazla bir şey yapamazsınız. Onlara zor kullanacaksınız, başka çare yok ama bunların olmaması için bir şey düşünmüyor ve yapmıyoruz.
Size göre çözüm noktasında yapılmayan şey nedir?
Bir kere dinin istismar edilmesi var. Sonra Batı`nın Doğu`yu biraz küçümsemesi. Onun bir patlamasıdır bu. Burada tek bir faktör yoktur ama bu küçük görme, önemli bir faktördür diye düşünüyorum.
İnsan hakları ile neyin talep edildiği bilinmiyor
Bir röportajınızda, “Felsefi bir bakışla bakılan insan haklarının Birleşmiş Milletlerde ana ölçüt olarak alınmasını çok isterim” demiştiniz. Dünyadaki gelişmelere ve BM`nin tutumuna baktığınızda, bunun gerçekleştiniği söyleyebilir misiniz?
<p class="weste