Beşiktaş maçı, umutsuzluğun umuda döndüğü bir karşılaşma olarak bir köşeye yazılacak Bursaspor adına.
Hem takımın hem camianın bu mücadeleye, bu oyuna, bu ruha ihtiyacı vardı. O alışılagelmiş, o uysal çaresiz görüntüsünden sıyrılmış, adeta zincirini koparmış boğa gibiydi yeşil beyazlılar.
Hakemin ince ince doğramalarına, 1-0 yenik düşmesine rağmen asla pes etmedi.
Her dakika savaştı, istedi. Bunun karşılığında 3 puan alamasa da 1 puanı cebine koymasını bildi. Belki kaçan galibiyet oldu ama kazanılan ondan fazlasıydı. Paul Le Guen’in öğrencilerinin tamamı görevlerini layıkıyla yaptılar.
Beşiktaş’ın kaliteli ayaklarına karşın 4-3-3 sistemiyle çok doğru işler yaptılar. Ama bir kaç oyuncuya parantez açmakta fayda var.
Kesinlikle başrolde Yusuf Erdoğan vardı. Takımı adeta sırtladı götürdü. Taraftarı ateşleyerek, Titi ve Delarge’in gollerine direkt katkı sağladı. Gerçekten muhteşem bir performanstı.
Harun da çok kritik kurtarışlara imza atarken, yeni transfer Bostock da iyi kumaş olduğunu bizlere gösterdi. İngiliz soğukkanlılığında oynarken, top hakimiyeti ve oyunu okumasıyla aranan ilaçtı.
Ama Paul Le Guen’in hamleleri maçı tutmaya yetmedi. Hamleler doğru muydu? Orası da tartışılır… Çünkü, oyuna giren Josuha John, Kembo ve Faty hiç bir şekilde katkı koyamadılar. Belki Stancu sahada tutulabilir, Faty’nin yerine de Grozav hamlesi yapılabilirdi. Ama yapacak bir şey yok.
Bursaspor’un verdiği bu ışık, bence gelecek haftaları aydınlattı diye düşünüyorum. Taraftarlar yaptığı kareografiyle takımlarına verdiği destek ile yine güçlerini ve sosyal duyarlılıklarını gösterdiler. Hepsine helal olsun…