Kongrede kıran kırana geçen bir yarışın ardından açıkçası maçın havasına girmek oldukça zor oldu. Kimi zaman boş gözlerle izledim…
Gaziantep gibi hedefsiz takımlarla oynamak her zaman tehlikelidir. Nerede ne yapacakları belli olmaz. Serdar’ın yokluğunda Şenol Güneş, Şamil’in yanında bu kez Ozan Tufan’ı oynatarak defansı sağlama aldı.
Henüz maçın başında Josue’nin akıl dolu pasını gole çeviren Bakambu, takımı rahatlattı.
Kapılan toplarda Gaziantep kalesine çok çabuk bir şekilde inen yeşil beyazlıların son pas tercihleri doğru olsa farkta gelebilirdi. Belki de bunun nedeni Fernandao’ya gol attırma istekleriydi.
Son haftalarda eleştirdiğimiz Harun’un ilk 45 dakika içersinde yaptığı 2 kurtarış alkışlanacak cinstendi.
Vranjes’ın Volkan Şen’e yaptığı hareket kesinlikle kırmızı kartı. Yunus Yıldırım’ın değerlendirmesi de böyle olunca maçta 55.dakikadan sonra koptu. Pozisyonun devamında Josue’nin serbest vuruştan attığı gol klasına yakıştı.
Şener… Hırsından çimleri yiyecekti. Koca sezonda oynanan maçların tamamında bu kadar isabetsiz orta yapmamıştır. Sevgili kardeşim sıkma canını, bazen olur böyle şeyler. Bu maçta senin nazarın olsun.
Bu arada Josue’nin yerine 72.dakikada oyuna giren Traore’nin performansı da “bu zamana kadar neredeydin?” dedirten cinstendi. Sonuçta ilk 5 için kazanılması gereken maç kazanıldı.
Gelelim öze…
Meslek hayatımda ilk kez bu sezon Bursaspor’un oynadığı neredeyse tüm maçlarından büyük keyif aldım. Oynanan futbol ağızlarda hep tat bıraktı. Yaşanan sıkıntılara rağmen, hocasının, oyuncularının gösterdiği özveri ve duruş, takım ruhunun ta kendisiydi… Son iki haftaya geldik. Neden maçı kimi zaman boş gözlerle izlediğimin cevabı da Şenol Hoca’nın sözlerinde saklı. Bursaspor’daki geleceği ile ilgili soruya verdiği, “Benden önce ben bu oyuncuların kalması gerektiğini söylüyorum” cevabı, yol haritasının ip uçlarını veriyordu… Bilmem anlatabildim mi?