Paul Le Guen’in devam edip etmeme durumu tam bıçak sırtı bir durum. Gitse bir türlü kalsa bir türlü. Puan tablosunda durum iyi olsa “bırak devam etsin” diyeceğim. Ki şu anda da diyorum. Çünkü yeni gelecek teknik adamın kim olacağı, şapkadan ne çıkacağı da belli değil. Ama sıkıntı da aşikar. Fransız teknik adam bir kere dersini iyi çalışmıyor. Malatya karşısında sergilenen futbola “oyuncularım savaştı ama karşığını alamadı” sözleri bizim aklımızla alay etmek gibi bir şey. Ne savaşı? Biz niye o savaşı göremedik. Biraz yana biraz arkaya top atmak, soldan aynı şeyleri deneyerek farklı sonuçlar alacağınızı düşünmek, koca 90 dakikayı heba etmenin adı ne zamandan beri savaş oldu. Savaşan takım, rakibi bezdirir, sürklase eder, sağlı sollu ataklar geliştirir. Olmadı savunmayı ortadan delmeye çalışır. Şutlarla rakip kaleyi döver. Ben buna savaş derim. Le Guen’in ‘savaş’ kelimesine yüklediği anlamlarla bizimkiler farklı. Takımın savaştığı tek maç vardı o da Beşiktaş maçıydı. O da komutanın cephede olup biteni tam idrak edememesi yüzünden zaferle sonuçlanmadı. Diyeceksiniz ki -Eee o zaman neden Le Guen gönderilmesin.
Ben her şeye rağmen Fransız teknik adamın bilgi ve birikimine güveniyorum. Kompleksli bir teknik adam değil. Yanlışlarından ders çıkarıp, bunu sahaya yansıtabilir. Yeter ki durumun vehametine varsın. Varmıyor/varamıyorsa da çok beklemenin bir anlamı olmaz. Şimdiden B planınızı hazırlar, en fazla 2-3 maçlık krediden sonra faturayı kesersiniz. Ama oyuncuların mehteran takımı gibi 2 ileri 1 geri performansları devam ederse Pep Guardiola da gelse boş.. Divan başkanlık kurulunun yönetimden talep ettiği “acil eylem planı”nın ne olabileceğine de açıklık getirdim…