Bodrum’da zaman zaman öyle güzel şeyler oluyor ki, tanıtma işini becerebilsek tüm dünyada ses getiririz.
Siz hiç çöp sanat parkı diye bir şey duydunuz mu? Böyle bir parkın varlığından haberdar mısınız? Çöple sanat yapılır mı hiç? Siz gidin, yapılıp yapılmadığını D-Marin Turgutreis marinasında bir görün…
Marinalarımız Bodrum’un bir şansı. Kentin denizine, çağdaş yaşamına, sanatına büyük katkılar yapıyorlar.Sadece tekne bağlama yeri değil buraları, yaşayan, halkı kucaklayan, canlı ve hareketli merkez görevini de üstleniyorlar. Avrupa’daki marinalar farklı, çoğu denizin otoparkı gibi, sadece tekne bağlıyor. Bizdeki gibi cıvıl cıvıl bir yaşam yok onlarda. Bu yüzden Türk marinaları dünyada yıldız gibi parlıyor ya…
Sadece marina sahibi olmak yetmiyor. Onları iyi de yönetmek lazım. Biz Türkler bu işi iyi yapıyor olmalıyız ki, tıpkı havaalanları gibi Avrupa’dan, Asya’dan işletme teklifleri alıyoruz. Nitekim Dalmaçya’da, hatta Atina yakınlarında bile marinaları devralmaya, işletmeye ve ortak olmaya başladık bile…
Bodrum Milta Marina ve Turgutreis D-Marin yıllardır harikalar yaratıyorlar. Bodrum’da Ömer Karacalar, Turgutreis’te ise Ali Erkan Bezirgan müthiş deneyim ve donanımlarıyla, herkese parmak ısırtıyorlar. Bütün yıl yarış deseniz onlarda, sergi ve konser deseniz Türkiye’yi ayağa kaldırıyorlar. 5000 kişilik açık hava konseri ne demek, kapalısını bile yapamazsınız bunca kalabalığa. Şık ve modern mağazalar, uluslararası markalar, harika restoranlar yerli ve yabancı konukları hakkıyla ağırlıyorlar. Bu iki marina sihirbazına, şimdi yeni bir isim daha ekleniyor. Göcek’ten transfer Faruk Günlü, Bezirgan’ın da büyük desteğiyle D-Marin’in bayrağını daha da ileriye taşıyabilir. Onu tanıyınca, alttan gelenlerin de iyi yetiştiklerini fark ederek çok sevindim.
Bunları yazmamın sebebi, beni çok etkileyen ve heyecanlandıran D-Marin’deki bir törene katılmış olmam. Çöp sanat parkı açılış töreniydi bu. Ali Erkan Bezirgan ve Sadun Boro’nun daveti üzerine gittiğim bu etkinlikte gördüklerime inanamadım. Gönüllülerin denizden topladıkları çöpleri sanat eserleri haline getirmişler ve bunları mükemmel şekilde sergilemişler. Müthiş sanatçı Rıfat Koçak, pet şişelerle sandallar yapmış, kapaklarıyla da Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in ve ünlü denizcimiz Sadun Boro’nun portrelerini oluşturmuş. Hele otomobil lastiği, teneke kutular ve naylon poşetlerle yaptığı rengârenk bir tekne vardı ki, gerçekten görülmeye değerdi. Hem bunları yapan, hem düşünüp organize eden ve hem de marinanın en güzel köşesini bu kalıcı sergiye tahsis edenleri kutluyorum.
Bu sergiyle dünyaya çok önemli bir mesaj veriliyor. Denizlerimiz iyice kirleniyor ve böyle giderse gelecek nesil, denizlerden artık yararlanamaz. Ne yapıp edip, insanlığın bu büyük değerini mutlaka korumalıyız. Bunu sergiyle mesajlayan anlayışa şapka çıkarıyor ve böylesine güzel bir sergiyi dünyaya tanıtmamız gereğine inanıyorum.
Okullarımız bu sergiyi gezmeli. Öğrenciler için bundan daha iyi bir ders olamaz. İlkokulundan üniversitesine kadar tüm öğrenciler, öğretmenler, öğretim görevlileri, akademisyenler filan hepsi görmeli bu eserleri. Denizleri nasıl kirletiyoruz, nasıl vahşice katlediyoruz, dehşetle seyretmeliler çöpleri..
İstanbul’un, hatta Avrupa’nın sahil kentlerinin yapamadığını bizim Bodrum yaptı ve müthiş bir görsel eğitime imzasını attı. Şimdi yapılması gereken, bu çöp sergisinin her yerde teşhir edilmesi ve dünya basınında yer almasının sağlanması…
Bu güzel işi yapıp kotaranları tekrar kutluyorum.