Bodrum’a yazık oluyor. Türk turizminin önemli bir bayrağı giderek soluyor. Eskinin o güzelim şehri ve özellikleri iyice kayboluyor.
Plansız programsız ve alabildiğine bir gelişim, vahşi rant hesapları, durdurulamayan bir göç, şirin bir kasabaya veda çabaları ve büyük şehir özentisi, Bodrum sakinlerini ve Bodrum sevdalılarını müthiş ürkütüyor.
Altyapısı olmayan, yaz aylarında çöp meselesini ve arıtma problemini hâlâ halledemeyen, trafik sorununa bir çare bulamayan ve doğru dürüst yönetilemeyen bir kent, durmaksızın ve ısrarla büyüyor. Büyümekle kalsa iyi, hata üstüne hatalar yapıyor. Tıpkı Türkiye gibi, ekonomik geleceğini inşaata bağlıyor. Dağ taş beton yığınına dönmüş,geleceği planlaması gerekenlerin umurunda değil.
Bodrum’u bilinçsizce yönetenler gelir gider. Ama Bodrum bir giderse, bir daha geri gelmez ve sıradan bir tatil kenti olarak kalır. Oysa Bodrum çok özellikli ve kendine has yaşamı olan bir kent. Turizm için gerekli her şeyi bünyesinde barındıran böylesine kıymetli bir kenti kaybetmek için ne mümkünse yapıyoruz. Ortak aklı bir türlü devreye sokamıyoruz. Kenti yönetenler de şikâyetçi, yönetilenler de… Peki şikayetleri kim, nasıl, ne şekilde düzeltecek?
Her kafadan bir ses çıkıyor Bodrum’da. Korkunç ranttan herkes pay kapma peşinde. Bir bakıyorsunuz, eleştiri merkezleri bile kişisel çıkarların içinde. Partiler, yerel politikacılar oy hesabı yaptıkları için, çözümü konuşamıyorlar. Taksi ve minibüs rezaletini, dükkan ve işyeri enflasyonunu, trafik çıkmazını, pahalılığı ağızlarına bile alamıyorlar. Taksicileri, minibüsçüleri, esnaf ve ticaret odalarını kızdırmak, karşılarına almak istemiyorlar. Bu kafayla, bu kısır hesaplarla Bodrum’un sorunları çözülebilir mi?
Evet, belediye borç batağında, kenti yönetecek doğru dürüst parası yok. Böyle giderse olmayacak da.. Sıkıntılar, huzursuzluklar, şikâyetler her geçen gün artıyor. Peki bir çaresi yok mu bunun? Eldeki imkânlarla hizmetler daha iyi yapılamaz mı? Kaynak yaratma imkânları konuşulamaz, düşünülemez ve önerilemez mi? Hayır, işin kolayına kaçılıyor ve becereksizliğin faturası Muğla Büyükşehir Belediyesi’ne çıkarılıyor. Büyükşehir ne yapsın, Osman Gürün sihirbaz mı, hangi bir ilçeye,hangi bir beldeye yetişsin? Ankara ona da para vermiyor ki.. Tüm muhalefet belediyeleri aynı sıkıntıları yaşıyor. Ama eldeki imkânları daha iyi kullanmanın yollarını da arıyor.
Büyükşehire bağlanmadan önce Bodrum, daha iyi yönetiliyordu. Belde belediyeleri iyi –kötü ihtiyaçları karşılamak ve sorunları çözmek için gayret sarfediyorlardı. Yeterli olmasa bile binaları, araçları kadroları, yetişmiş personeli vardı. Ne oldu bunlara, hepsi yerli yerinde duruyor. Demek ki, planlama işini becerememişiz. Aynı personelle, aynı araçlarla ve aynı imkânlarla düzgün götüreceğimize, bozmuşuz işi. Bunu kim sorgulayacak, kim hesap isteyecek, kim hesabını verecek?
Merkezdeki tüm hizmet birimleri, belde belediyelerine ait binalara paylaştırıldı. Sanki yapılamayan işlerin suçlusu yer darlığı.
Zabıta bir tarafa gitti, imar başka bir semte,diğerleri çeşitli yerlere dağıtıldı. Bodrum’da yaşayanlar şaşkına döndü. Aradıkları yeri el yordamıyla bile bulamıyorlar.
Bodrum CHP teşkilatı, kendi belediyesini yönlendiremiyor.
Yapılamayan işlerin hesabını soramıyor. CHP’li Belediye Meclisi üyelerinin bazıları kırgın, bazıları küskün Başkana. Tuğrul Acar niye tüm görevlerinden çekildi? Mustafa Saruhan’ın gönlü neden kırıldı? MHP’li üyeler de, muhalefet görevini tam yapamıyorlar. Görülemeyen hizmetlerin hesabını bir türlü soramıyor. Türkiye’de iktidarla muhalefetin fotoğrafı neyse, Bodrum’da da aynı fotoğrafı seyrediyoruz…
Şimdilik daha fazla uzatmayalım. Bodrum’un geleceğini tehlikeye atmamak için, herkes eteğindeki taşları ortaya dökmeli, kişisel çıkarları bir yana itip, kentin çıkarlarında birleşmeli ve ortak çözüm yollarında uzlaşmalıdır. Aksi halde, Bodrum’la ilgili şikâyetler giderek artacak ve sorunların çözümü daha da zorlaşacaktır.