Soğuk savaşın tüm sıcaklığı ile devam ettiği o yıllarda, Sovyetler Birliği ile ABD’nin doğrudan karşı karşıya geldiği her buluşmada, tahmin edilebileceği gibi gerginlik oluyordu. Bu buluşmalardan birisi de 1972 Münih Yaz Olimpiyatları basketbol finalinde gerçekleşti. Oyunlar “kara eylül” örgütünün olimpiyat köyüne baskın düzenleyerek İsrailli sporcuları öldürmesi sonucu sekteye uğramış, ancak komite oyunların devamı kararını vermişti. O yıla kadar 8 kez üst üste altın madalya sahibi olan, 63 maçtır yenilgi yüzü görmeyen ABD basketbol takımı yine kendinden emin bir şekilde efsaneyi sürdürmek için gelmiş (Amerikalıların iddialarına göre, Sovyetler Birliği basketbolu kendilerinden öğrenmiş, 1960 yılından sonraki tüm Sovyet oyuncuları, NBA logosuna can veren ikonik siluetin sahibi ünlü oyuncu Jerry West’in maç kayıtlarını izleyerek yetişmişlerdir. Bunun için ise 1960 Roma Olimpiyatları’nda West’li kadrosuyla Sovyetler Birliği’ne karşı 81-57’lik skorla kazanılan maç referans gösterilir.) Sovyetler ise belki de ilk kez bu kadar yüksek bir özgüven ve inançla sahadaydı. Tek istekleri ABD’yi mağlup etmekti. ABD zorlanmadan yarı finalde de İtalya’yı farklı yener. SSCB takımı da yarı finalde Küba’yı rahat yener ve finale kalırlar.
Yalnızca olimpiyatlar tarihinin değil; spor tarihinin en önemli, en tartışmalı karşılaşmalarından olacak bu maç 9 Eylül 1972’de oynanır. Genel olarak gergin bir havada geçen maçın içinde her iki takımdan diskalifiye edilen oyuncular olur. Sovyetler öndedir. Oyunun yavaş yavaş ellerinden kaydığını gören ABD, 10 sayıya kadar çıkan farkı kapatır, 7 saniye kala SSCB 49-48 öndedir. SSCB hücum ederken dip çizgideki ikili sıkıştırma sonrası ileride NBA’da koç olarak hatırlayacağımız Doug Collins araya girip topu kazanır ve SSCB potasına doğru yüklenir ve sert bir faulle durdurulur. Oyunun bitmesine 3 saniye kala, SSCB 49-48 öndedir ve Collins’in iki serbest atışı ile ABD 50-49 öne geçer. SSCB hemen oyuna başlar, ancak hakemler oyunu durdurur, Sovyet koçu mola istemiş, onlara çok yakın oturan FIBA yetkilileri de mola talebini fark etmiştir, ancak nedendir bilinmez, masa hakemleri tepki vermezler Collins ikinci atışı yaparken mola sesi gelir ama kimse umursamaz. Bütün bunlara tanık olan tribündeki FIBA yetkilileri sahaya iner, ortalık karışmıştır.
SSCB’nin hakkının yendiğini düşündüklerinden hakemlerle konuşurlar. Maç saati 3 saniyeye ayarlanıp oyunu yeniden başlayacaktır. ABD’liler olan bitene anlam veremez ve isyan ederler ancak, FIBA’nın dediği olur ve Sovyetlere son bir şans verilir. İvan Edeshko, kendi potası altında topu elinden çıkartır, top daha yarı sahaya ulaşmadan maç biter. ABD’li oyuncular sevince boğulur, onlar sevinçten zıplaya dururken, ortalık bir kez daha karışır. Sovyet teknik heyeti itiraz etmektedir ve itirazın sebebi de skorboardun yanlış çalıştığı iddiasıdır. İtiraz sonuç verir. 3 saniye oynanması gerekirken birinci saniyede maçın bitiş düdüğü çalmıştır. ABD’lilerin bir kez daha kafası karışır, önce devam etmeyip soyunma odasına gitmeyi düşünürlerse de, FIBA sekreterinin “altın madalyayı istiyorsanız sahada kalın” uyarısı üzerine vazgeçip dünyanın en uzun 3 saniyesini bir kez daha oynamak için sahada yerlerini alırlar.
Edeshko tekrar yerini alır, pota altında takımın en uzunu Aleksandr Belov rakip pota altında iki ABD’li oyuncunun arasında gelecek uzun pası bekliyordur. Edeshko topu var gücüyle sahanın diğer ucundaki Belov’a gönderir. Belov ABD’li Joyce ve Forbes arasından çok iyi yükselir, topu alır ve dünyanın gelmiş geçmiş en mühim, en kritik, en anlamlı basketlerinden birini atar. (Aleksandr Belov 5 yıl sonra 26 yaşında çok nadir görülen “kardiyak sarkom” adlı hastalıktan ölmüştür.) SSCB: 51 – ABD: 50 maç bu kez gerçekten bitmiştir ve efsane sona ermiştir. ABD takımı madalya törenine çıkmaz, itiraz edilir, hatta 5 kişilik bir heyet oluşturulur. Ama sonuç değişmez. 3’e 2 oy ile Sovyetlerin şampiyonluğu tescil edilir. Kazanılan sadece bir maç değildir, bir hegemonya tarihe gömülmüştür. (Maç sonunda yaşananların izlenebileceği bir link: https://youtu.be/8jCO8inKUvA)
Tekrar görüşmek üzere…