Biz Olay çalışanları… Her sabah gazetemizin kapısından adım attıktan sonra kurucumuz ve patronumuz Cavit Çağlar’ın şu sözlerini aklımızdan çıkarmadan işimize başlarız:
“Cumhuriyete ve rejime sahip çıkın, vatanı bölmeye çalışanlara prim vermeyin, ülkemizi ve bayrağımızı koruyun, ne olursa olsun Bursa’dan yana olun. Bursa’da taş üstüne taş koymak isteyen kim varsa destek olun. Haktan yana doğruları yazın, kimseye haksızlık etmeyin, elinizde belge olmadan yayın yapmayın. Kişisellikten uzak durun.”
Şunu da özellikle tekrarlar:
“Her yaptığınız gazete bir öncekinden daha iyi olsun.”
Bu nedenle…
Olay okuyucusu bu gazetenin sayfalarında kavga görmez, haberi ve haberin arka planını okur.
Bu nedenle…
Olay yerel bir gazete olmanın ötesinde, Türkiye’nin en büyük ve en etkili şehir gazetesi olarak ülkenin her yerinde biliniyor ve saygı görüyor.
Bu nedenle…
Gani gönüllü Olay çalışanları sorumluluğunun bilincindedir. Okuyucuyu kamplaştırmaz, doğrudan şaşmaz. Kimsenin düdüğünü çalmaz, kendi ilkeleri, deneyimleri ve bilgileriyle hareket eder.
Kimilerine hatalı gelebilir ama kin tutmaz, kişisel kavgalarını yapmaz, kendi kurumlarına yönelik kötülüklere sünger çekip haberciliklerini sürdürür.
İyilikleri de hiç unutmazlar.
Nitekim…
Bizim sünger çekip bağrımıza gömdüğümüz kötülükler aradan yıllar geçse de şimdilerde kamuoyu gündemine gelince, acı acı gülümseyerek o kötü yılları yeniden yaşamış gibi olduk.
Bu da…
Enbursa internet sitesinin, Olay’ın TMSF tarafından el konduğu döneme ilişkin yayınlarıyla ortaya çıktı. Yazılanları okurken “Vay vay vay… Kimler kimlerle beraber neler yapmışlar neler?” diyerek bizzat yaşadıklarımızı okuduk.
İşte…
15 Temmuz hain darbe girişimiyle gerçek yüzü bütün açıklığıyla ortaya çıkan Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) nihai amacına ulaşmak için kullandığı en önemli unsurlardan biri medya gücüydü.
Gazeteleri, dergileri, televizyonları, radyoları, internet siteleri ve haber ajanslarıyla sadece ulusal değil uluslararası yayın yapan örgüt, yerel medyaya da büyük önem veriyordu.
Öyle ki 15 Temmuz sonrası Anadolu’nun dört bir yanında bulunan 100’ü aşkın FETÖ bağlantılı gazete ve televizyon kapatıldı. Yerel medyaya böylesine önem veren FETÖ’nün, köklü bir gazetecilik geçmişi bulunan, hatta “İkinci Bab-ı Ali” diye anılan Bursa’yı ihmal etmesi düşünülemezdi.
Üstelik o medya FETÖ’nün olacaksa, en güçlüsü olmalıydı!
Örgütün beklediği fırsat, iş adamı ve eski Bakan Cavit Çağlar’ın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) ile bir türlü anlaşamaması üzerine geliyordu.
Ardından…
TMSF tarafından Olay Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Kurulu Başkanlığı’na Hacı Bayram Babacan’ın, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı’na Yusuf Adıgüzel’in, Yönetim kurulu üyeliklerine de Melek Küreeminoğlu, Cem Ergül ve Süleyman Bulut’un atandığını yazıp, yönetim kurulunun da Olay Medya Genel Müdürlüğü’ne Zakir Barutçu’yu, Genel Müdür Yardımcılığı’na Nezir Asaroğlu’nu, Olay TV Genel Yayın Yönetmenliği’ne Necati Mesut Özen’i getirdiğini anımsatıyor.
Böylece…
Türkiye’nin en büyük yerel medya grubunun kasasının da Asaroğlu’na teslim edildiğini vurgulayıp görüştüğü atanmışlar dışındaki bağlantılarına ışık tutuyor:
Arkadaşı sayesinde başarısız ticari faaliyetlerine nokta koyarak, Olay Medya’nın kasasını teslim alan Asaroğlu’na biçilen bir rol daha vardı.
Zira iddialara göre, Olay Medya yönetimine sadece TMSF’nin atadığı yönetim kurulu üyeleriyle görüştürülerek gelmemişti. Asıl görüşmeyi yaptığı kişi, FETÖ’nün Bursa İmamı olduğu 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan Cansun Sarıyıldız’dan başkası değildi.
Üstelik o görüşmede sadece Sarıyıldız ve Asaroğlu değil, FETÖ’nün Bursa’daki yapılanmasının önde gelen 11 ismi de vardı.
FETÖ, Asaroğlu’na maddi/manevi destek sözü veriyor, karşılığında da Olay’ın FETÖ’nün kalesi haline getirilmesi isteniyordu. Asaroğlu’na biçilen rol çok netti: FETÖ’nün Bursa’daki medya yapılanmasının başına getiriliyor, yani FETÖ’nün medya imamı oluyordu.
Görüldüğü gibi…
Bunlar önemli ve ciddi iddialar, ama devamı da var:
Asaroğlu, elbette kendisine biçilen rolün hakkını verecekti. Bunun için elinden geleni de yaptı. Devletin elinde olan bir özel kuruluşun kaynaklarını FETÖ bağlantılı kuruluşlara peşkeş çekmekle kalmadı, kesesini doldurup dünyalığını da yaptı.
Şu bölümü de tekrar anımsadık:
Normalde bu sözleşme yıllık olarak imzalanır ve gazeteci kurumda çalışmaya devam ettiği sürece süresi uzatılırdı. Asaroğlu, süreç içerisinde bir FETÖ taktiği uyguladı: Olay Medya’nın işadamı ve eski Bakan Cavit Çağlar’a iade edileceği bilgisini TMSF içindeki kaynaklarından öğrenince mevcut sözleşmesini dosyasından alarak, kendisi için yeni bir sözleşme hazırlattı.
Sözleşmenin özelliği süresiz olarak düzenlenmesiydi. Yani Asaroğlu’nun hedefi Olay Medya kimin olursa olsun koltuğunu korumak, ölene kadar orada kalmaktı.
Şu bölüm de dikkat çekici:
TMSF’nin atadığı Yönetim Kurulu tarafından görevlendirilen Asaroğlu’nun sözleşmesi, Olay Medya’nın Çağlar’a iade kararının ardından yine aynı Yönetim Kurulu’nun 8 Aralık 2010 tarihli kararıyla feshedildi.
Oysa kendisine verilen görev artık sona ermişti ve etik olarak bizzat kendisinin istifa etmesi gerekirdi.
Olay Medya’daki maaşı brüt 13 bin 991 TL, net 8 bin 650 TL’ydi. İş akdi feshedilince 9 bin 34 TL ihbar tazminatı 37 bin 354 TL de kıdem tazminatı aldı.
Üstelik meslek kıdemi dolmamış, kıdem tazminatı almaya hak kazanamamıştı. Göreve TMSF tarafından uzlaşarak ve belli bir süreyle gelmişti. Ancak ayrılmadan önce süresiz iş sözleşmesi yaptığından bu sözleşmeyle 33 ay yönettiği Olay Medya’yı mahkemeye vermişti.
Görevde kaldıkları sürece fazla fazla yapılan kişisel alışverişlerinin Olay’a fatura edildiğini, kurum kasasından alınan telefonların iade edilmediğini Bursa kamuoyu Enbursa’dan öğrendi.
Yazıda bir de ev sahibi olma bölümü var:
Olay’ın TMSF’ye geçmesinden sonra medya yönetimine atanan 3 ismin ilk işlerinden biri de kendilerini ev sahibi yapmak oldu. Zakir Barutçu, Nezir Asaroğlu ve Mesut Özen, Olay’daki ilk yıllarını doldurmadan Yasemin Park’tan faizsiz 48 ay vadeyle taksitler halinde birer daire satın aldılar.
Burada…
Cavit Çağlar’dan TMSF alacaklarının tahsili için satışa sunulan Yasemin Park evlerinden TMSF çalışanları için özel indirim ve özel vade uygulandığını da eklemekte yarar var.
Evet…
Cavit Çağlar ve sahibi olduğu Olay böyle bir dönem yaşadı. Kurumsal varlıkları farklı amaçlarla kullanıp tüketenlerin Olay’a doyamadıkları bugün bile dillerine doladıklarından gayet iyi anlaşılıyor.
Oysa…
Bizler kişilere takılmama prensibimiz gereği, bize karşı yapılan kötülüklere her şeye karşın sünger çekip habercilik yapmayı sürdürürken Enbursa’nın kamuoyuna anımsattığı o kötü dönemden Olay okurlarının da haberdar olması gerektiğini düşündük.
Bunu da ilk kez yapıyoruz.
Çünkü…
Bizim derdimiz Bursa.
Twitter’da “Hoca efendiye hakaret ettirmem” yazışması
Kurumsal anlamda TMSF’yle bir sorun yok, ama atanan yöneticiler sorunu var ki, Enbursa yayınlarında da buna dikkat çekiliyor.
İşte…
O yayınlara bir küçük katkı da biz yapalım:
Cavit Çağlar’ın çıkarılan borcu fazlasıyla ödeyip Olay’ı geri almasından sonraki günlerde Olay Medya Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Çağlar ve o güne kadar gazetecilikle ilgisi olmayıp kötü dönemin atanmış Genel Müdür Yardımcısı olan Nezir Asaroğlu ile Twitter’da yaptığı bir yazışma var.
Mustafa Çağlar şunu yazıyor:
“Nezir Efendi, 33 ay hortumladığın Olay gazetesini devrederken niçin orada yoktun? Fethullah Efendi sana izin vermedi mi?”
Soruya…
Nezir Asaroğlu şöyle cevap veriyor:
“Akıllı ol ve haddini aşma. Sana burada hoca efendiye hakaret ettirmem. Derdin varsa benimle olsun.”
İlişkileri anlatmak için başka söze gerek yok.
Olay’ın suskunluğu yanlış anlaşıldı, bundan sonra susmayacak
Kuruma yapılan kötülüklerin üzerine sünger çekip inandığımız yolda yalnızca Bursa’dan yana habercilik yapıyoruz.
Şunu da eklemek gerekir ki…
Hiçbir Olay çalışanı devlete ve millete yönelik hareketlerin içinde olmadı, olmaz da.
Gelin görün ki…
Kısa bir dönem giydikleri Olay zırhıyla Pensilvanya’ya gidip el öptükten sonra dönüşte “Ne mübarek adam” diyerek ağlayanlar bugün Olay’ı ve sahibi Cavit Çağlar’ı farklı amaçlarına alet etmeye çalışıyorlar.
Bilinmeli ki…
Çıkarılan borcun fazlasını ödediği TMSF’yle helalleşerek ayrılan Cavit Çağlar’ın ve şirketlerinin kişilere, kurumlara, bankalara tek kuruş borcu yok. Aynı şekilde tek kuruş vergi ve sigorta borcu da yok.
Bugüne kadar yüzbinlerce çalışanının her türlü haklarını verip hayır dua alan Cavit Çağlar bugün hiçbir bankadan tek kuruş kredi de kullanmıyor.
Geldiğimiz noktada…
Olay’ın sabrını zorlayanlara söyleyeceğimiz şu: Suskunluğumuz, yaşananları içimize atmamız galiba yanlış anlaşıldı, ama bundan sonra susmayacağımızın bilinmesinde yarar var.
Hukuk yoluyla elbette her şey yapılacak. Devletin ve kurumlarının da bu pervasızlara sessiz kalmayacaklarına inanıyoruz.