Yaşadığımız coğrafyanın yetiştirdiği, bugünkü sosyoloji biliminin öncüsü İslam Düşünürü İbni Haldun devlet değerlendirmesinde “Coğrafya kaderdir” der.
Bu kader…
Tarih boyunca hep kargaşa ve savaş yaşanmış Ortadoğu coğrafyasının tam ortasındaki Türkiye’yi çok yakından ilgilendiriyor.
Nitekim…
Tarihe dönüp baktığımızda, Osmanlı’nın ve Türkiye Cumhuriyeti’nin daha çok Ortadoğu kaynaklı sorunlara enerji harcamak zorunda kaldığını görüyoruz.
O bakımdan…
Türkiye yer aldığı coğrafyanın özel sorunları ile baş etmek zorunda kaldı. Bugün de Ortadoğu kaynaklı terör sorunuyla uğraşıyoruz.
Üstelik…
Bu kez çapı biraz daha geniş ve geçmişe göre hedefleri biraz daha farklı sorunla karşı karşıyayız. Gerçi yakın geçmişte de kardeş kavgası olarak adlandırılabilecek provokasyonlara tanıklık ettik, fakat bugün ülkenin bütünlüğü ve milletin birliği üzerine çok daha büyük oyun oynanıyor.
Üstelik…
Karar vericisi ve ipleri oynatıcısı dışarda olan, tetiği çekeni ve kiralık katili de dışardan gelen bir büyük provokasyon sahneleniyor. İçerdekilere yalnızca kavgasını yapmak düşüyor.
Öyle ki…
Bir yanda canlı bombalar farklı ideallerin peşindeki gençlerin arasında patlatılıp katliam yapılıyor, bir yanda asker şehit ediliyor, diğer yanda polisler evlerinde infaz ediliyor.
Kimi olayın arkasından Işid çıkıyor, kimi olayı PKK üstleniyor. Yol açtıkları etkiyse dalga dalga topluma yayılıyor.
Suruç’ta 32 gencin yaşamını yitirdiği katliamı da, Adıyaman’da askerin ve Ceylanpınar’da iki polisin şehit edilmelerini de lanetliyoruz.
Bu ülke…
Her seferinde üstesinden gelebilmiş olsa da, terörden çok çekti. Yine teröre karşı ciddi bir sınav veriyoruz. O sınavı da toplum olarak kazanmamız için bir tek şeye ihtiyaç var:
Birlik olmalı, bütün kalmalıyız.
Bu da…
Terörü ülke geneline yayarak olmaz, teröre karşı tek vücut ve dimdik durarak bu mücadele kazanılabilir.
O bakımdan…
Önceki gece Bursa caddelerinde yaşananlarda olduğu gibi, katliama tepki adına kendilerini büyük kentlerde sokaklara atan, her yeri taşlayıp zarar veren ve ortalığı savaş alanına çevirenler de yaptıklarının yanlışlığını görmeliler.
Aslında…
Bu tür ortamlardan siyasetin birleştirici etkisiyle çıkılabilir. Çünkü siyasi partilerin bünyelerinde ve seçmen tabanlarında her kesim olur.
Oysa…
Siyaset uzun zamandır görülmemiş bir ayrışma içinde. Bırakın partilerin uzlaşıp bir araya gelmelerini, adlarının aynı kağıtta yer almasına bile tahammülleri yok. Kimi siyasilerin ateşe benzin döker gibi ifadeleri de tedirgin edici.
Galiba asıl tehlike de bu.
6 yıl önce Yenişehir’in karşı çıktığı tesise Tavşanlı’da da red!
O süreçte…
Sanayi atıklarının doğrudan doğaya bırakılmaması için böyle bir tesisin gerekliliği kabul edilmekle birlikte, Yenişehir’de seçilen yerin tarım ve yerleşim yerleri arasında kalması nedeniyle karşı çıkıldı.
2009 yılının temmuz ve ağustos aylarında MESS projeyi anlatabilmek için Bursa’da çok çaba harcadı, ama ikna edemedi.
Bunun üzerine…
Başta dağ yöresi olmak üzere yeni yer arayışlarına girildi.
Gelinen noktayı, sevgili Süleyman Başaran’ın gönderdiği elektronik postadan öğrendik. MESS tesisi Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinde, yani bizim Harmancık ilçemizin komşusu olan bölgede kurmak istemiş.
Ne var ki…
Tehlikeli Katı Atık Bertaraf Tesisi adıyla gerçekleştirilecek proje Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü tarafından uygun bulunmamış.
Yani…
Kısaca ÇED olarak bilinen Çevresel Etki Değerlendirmesi sonucunda olumsuz raporu verilmiş. Kararı da AK Parti Kütahya Milletvekili Prof. Dr. Vural Kavuncu duyurmuş.
Üstelik…
“2011 yılında kucağımızda bulduğumuz” dediği katı atık bertaraf tesisiyle ilgili olarak Prof. Dr. Kavuncu şunu söylemiş:
“Bölgenin vekili olarak vatandaşlarımızın tedirginliğini ve itirazlarını dinledik. Bölge halkımızla işbirliği yaptık, birlikte hareket ettik.”
Şunu da eklemiş:
“Maalesef siyaseten istismar etmek isteyenler çıktı, ama halkımız bize güvendi istismarcı ve provokasyon isteyen siyasi rantçılara prim vermedi.”
MHP Yıldırım Bursaray yolcularına avuç içi pervane dağıttı
Gördüğümüz kadarıyla…
MHP Yıldırıl İlçe Başkanı Erkan Subaşı bunların hepsini muhalefet adına sergiliyor. Bazen basın toplantısı yapıyor, bazen açıklama yayınlıyor, bazen Yıldırım Belediye Meclisi’ndeki MHP Grubu ile birlikte konuları yerel yönetim gündemine taşıyor.
Bazen de…
Dün yaptığı gibi sahada renkli muhalefet sergiliyor.
Nitekim…
Bursaray’ın Doğu Hattı’nda Arabayatağı-Kestel arası yolcu taşıyan eski vagonlara dikkat çekmek için farklı bir yol izledi. Bu vagonların yaz günlerinde sıcaktan alev odası haline dönüştüğünü göstermek amacıyla, yolculara serinlemeleri için avuç içi pervane dağıttı.
Ardından…
Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’ye yine aynı esprili muhalefet diliyle seslendi:
“Sayın Altepe, biz de biliyoruz Bursa hamamlarıyla meşhur. Eğer, ‘Biz de doğu etabındaki vagonlarda buna dikkat çekmek istiyoruz’ diyorsanız, vatandaşlara Büyükşehir olarak peştamal ve kese dağıtmanızı tavsiye ediyoruz.”
Dağ-Der’de kongre yaklaşırken “konsensüs adayı” aranıyor
Şimdiyse…
2 Ağustos’ta yapılacak kongreye hazırlanıyor. O nedenle, Dağ-Der’i oluşturan ana unsur yapılar arasında aday arayışı var. Bu noktada da “konsensüs adayı” arayışı biraz daha öne çıkıyor.
Herkesin üzerinde uzlaşılacak aday aradığı şu günlerde Gürel Yılmaz adını değişik gruplardan duyduk.
1999-2004 dönemi Osmangazi Belediye Meclisi Üyeliği yapan, aynı dönem Burfaş Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Büyükşehir Başkan Danışmanı olan, 2000-2002 yılları arası da Dağ-Der yönetiminde birlikte görev aldığımız, DKM sponsorlarından Sanayici Gürel Yılmaz’ın yöreye ilgisini ve sanayi yatırımı arzusunu yakından biliyoruz.
Adını…
Başta gençler olmak üzere değişik kaynaklardan duyunca arayıp sorduk. “Bazı gelişmeler olduğu doğru” diye başladı ve şunu söyledi:
“Pek çok farklı grup, eski yönetimler, başkanlar, köy dernekleri aday olmamı istiyorlar. Yöre insanı böyle bir görev verirse ve konsensüs sağlanırsa, görevden kaçmamız doğru olmaz.”