2500 yıllık geçmişi olan Bursa gibi tarihi bir kentin, planların Ankara’dan yapılığı dönemde planın kentleşme hızının gerisinde kalması sonucu olarak karşımıza çıkan plansız büyüme sorununu çözüp yaşanabilir kent olarak gelişimini sağlamak için çok ciddi çabalar var.
Ne var ki…
Bursa bir yandan büyürken, bir yandan yenileme çabasına girerek ikilem yaşıyor. Üstelik, tek yol görülen kentsel dönüşüm konusunda da fikir ve çözüm ayrılıkları yaşanıyor.
İşte…
Kent için böylesine önemli süreçte çok kritik bir uyarı geldi.
Uyarıyı…
Yıllarca Karayolları’nda ulaşım çözümleri üreten, şimdi bilgi ve deneyimlerini Bursa Teknik Üniversitesi’ne sunan İnşaat Yüksek Mühendisi Mehmet Tözün Bingöl yapıyor.
Kentsel dönüşüm planlamaları içinde ulaşım projelerini sorgulamadan önce de tanımı ortaya koyuyor:
“İnsanlar, kilo ve boy oranına bağlı olarak vücut kütle endeksi üzerinden zayıf, normal, kilolu ve obez diye sınıflandırılır. Obezite, özellikle batı toplumlarında yaygın hastalıklardan biri kabul edilir.”
Şunun altını çiziyor:
“Obez kişide mide, kas ve eklem rahatsızlıkları, dolaşım ve kalp problemleri görülür. Teşhisden sonra, kilo verme tedavisi uygulanır. Eğer az yeme ve egzersizle kilo veremiyorsa cerrahi müdahale gündeme gelir.”
Şu nokta önemli:
“Hiç kimse obez kişiye, ‘Madem yemeden duramıyorsun, o zaman mideni genişletelim, hatta ikinci yemek borusu döşeyelim, sen yeter ki ye’ demiyor.”
“Şehirlerimizin de obez hale gelip gelmediklerini tespit edip, gelmişlerse onların da ağırlıklarını azaltmak için çözümler geliştirmeliyiz.”
Bir ulaşım uzmanı olarak görüşü şu:
“Şehirlerin daha da büyümelerine yol açacak yatırım, teşvik ve düzenlemeler şehrin sürdürülebilirliğini tehlikeye atıyor. Önemli olan şehirlerin gelişmelerini obez değil ama sağlıklı şekilde sağlamak.”
O nedenle…
Öncelikle koruyucu hekimliği öneriyor ve uyarısını da sözlerle ortaya koyuyor:
” Şehir, kendisine karşı merhametsiz uygulamalarımıza tepkisini trafik sıkışıklığı, hava kirliliği, stres, yorgunluk olarak gösterir. Her sabah ve akşam yolda gördüğümüz insanların yorgun ve mutsuz halleri bunun en somut göstergesi.”
Yollarda harcanan zaman yaşam enerjisini tüketiyor
Geçmişte evden işe ya da okula yürüyerek en fazla 1 saatte gidildiğimi anımsatan Ulaşım Uzmanı Mehmet Tözün Bingöl, yaklaşık 4-5 kilometre olan mesafenin bugün uzadığını, gidilecek yere en az 1 saatte ulaşılabildiğini anımsatarak şunu söylüyor:
“Yollarda harcanan zaman, insanların yaşam enerjilerini tüketiyor. Günün sonunda insanlar birbirleriyle görüşecek zaman ve enerjiyi bulamıyorlar.”
Bu durumun artık Bursa’da da yaşandığına dikkat çekiyor:
“Şehirlerin yapılanması içindeki en önemli unsurlardan biri olan ulaşımın planlanmasının önemi gittikçe artıyor.”
Uzmanı uyarıyor: Ulaşıma otomobil çözümü trafik getirir
“Şehirde ulaşım otomobillerle karşılandığında, taşıt yolu altyapısı sınırlı olduğundan kaçınılmaz olarak trafik sıkışıklığı baş gösterir.”
Ardından…
Kentsel dönüşüm uygulamalarından yola çıkarak şu hesabı yapıyor:
“Kentsel yenilemede parselde daire sayısı 2 katına çıktığında ve her dairede 2 otomobil düşünüldüğünde, ulaşıma vereceği zarar daha iyi görülebilir.”
Bu noktada…
Ulaşımda toplu taşımayı önerip karşılaştırmalar yapıyor:
Bir…
“Otomobilde en fazla 5 kişi taşınabilirken otobüste 150 kişi taşınabiliyor.”
Örneği çarpıcı:
“40 bin kişiyi 1 saatte köprüden otomobillerle geçirebilmek için 12 şerit, otobüsler için 4 şerit, raylı sistem için de 2 şerit gerekli.”
İki…
“Araç trafiğinin neden olduğu sıkışıklık önemli zaman ve para kaybına da neden oluyor.”
Hesabı şu:
“Trafik tıkandığında otobüsler ortalama dakikada 0,07 litre, otomobiller 0,03 litre yakıt tüketir. Hız 15 kilometreye düştüğünde 50 kilometreye göre enerji tüketimi 2-3 katına çıkar.”
Üç…
“Yoğun saatlerde araçların seyir hızları düşünce de hava kirliliğine neden olan egzoz gazı yüksek düzeyde salınır.”
Şunu anımsatıyor:
“Çevre dostu teknolojilerle otomobillerin CO2 salınımları büyük ölçüde azaldıysa bile toplu ulaşım sistemlerinden daha fazla enerji sarf edip daha fazla CO2 yayarlar.”
Dört…
“Ses kirliliği de hava kirliliği gibi kentsel alanlardaki yaşam kalitesini olumsuz yönde etkiler.”
Referandum sonucuna DSP’den de itiraz var: Hayır çıktı!
İşte…
Bu sonuç tartışmalarına DSP de katıldı. Hafta içinde ziyaretimize gelen DSP Genel Başkan Yardımcısı Murat Özbilge saha izlenimlerini aktarırken şunu söyledi:
“Tüm baskılara, devletin olanaklarına ve her türlü haksız rekabete rağmen yurttaşlarımız kurucu iradeye sahip çıktı.”
İnancı şu:
“Referandumda sandıktan aslında hayır çıktığı aleni şekilde anlaşılıyor. Ne yazık ki YSK’nın aldığı tavır referandum sonuçlarına şüphe düşürmekle kalmadı, hukuka olan inancın da zedelenmesine yol açtı.”
Ardından…
“Ortada ipotek altına alınan bir gelecek var” dedi ve devam etti:
“YSK kendini kanun koyucu yerine koydu. Tuzun koktuğu aşikar.”
Sonra da…
DSP olarak bakışlarını ortaya koydu:
“Türkiye çağdaş dünya devletleri arasında yerini almalı. Aksi halde Ortadoğu bataklığına itiliriz. AKPM’nin siyaseten izleme kararı iyi okunmalı, s devlet adamlığı sorumluluğuyla hareket edilmeli.”