Gündemde… Hain saldırıya 36 şehit verdiğimiz İdlib var. Dünyanın gündemine de giren konunun kamuoyu yansımalarında “Devletimin yanındayım” diyenler yanında “Ne işimiz var Suriye’de?” diye soranlar da var.
Doğaldır…
Böylesine ağır zayiat yaşanan olay sonrası toplumsal infialler olur. “Ne işimiz var orada?” sorusu da bu kapsamda gündeme gelen bir tartışma başlığı.
İşte…
Önce…
Daha önce başarıyla gerçekleştirdiğimiz Afrin, Zeytin Dalı, Barış Pınarı askeri harekatlarını anımsatıp “bunlar o bölgenin silsilesi” tanımı yaptı.
Sonra da Ankara’nın bakışını dile getirdi:
“Orada olmasaydık, şu anda bölgede Kürt devletini kurmuş olacaklardı.”
Şunu vurguladı:
“Aslında, Kürtlerin de devleti olmayacak kurdukları. Bir yerde ‘Kürt akrabalarımızın devleti olmuş’ derdik, ama bunun sahibi Kürtler olmayacak. Onların adını kullanarak başkaları bir alan oluşturacaklar.”
Ardından…
“Sınırın berisinden bunu engelleme imkanımız yok” dedi ve kamuoyunun pek bilmediği bir konuyu açıkladı:
“Orada çok ince bir şekilde nüfusu değiştirdiler.”
Şu örneği verdi:
“Bulgaristan’da Jivkov nüfusla nasıl oynadıysa aynısını yaptılar, Jivkov asimile edebildiğini etti, edemediğini ismini değiştirmek istedi. Gidenlerin de önünü açtı. Bulgar nüfusu hızla azalırken, böyle düzeltmek istedi.”
Devam etti:
“Burada da hem mezhebi düzenleme var, hem bölgedeki Araplar ve Türkiye’ye yakın duran Kürt aşiretleri sürüp attılar. Bize gelenlerin büyük bölümü Sünni Araplar. Bölgeyi böyle boşaltıyorlar.”
Bu noktada…
“Türkiye olarak buna müsaade etmemiz mümkün değil” deyip anımsattı:
“Zamanında Kuzey Irak’taki referandum girişimine de engel olduk. Orada da tavır koyduk, vazgeçirdik. Referandum yaptılar ama geçerli olmadı.”
Bakışı şu:
“Oysa burada silahla, güçle devlet kurmuş olacaklardı. Anında da Batı, NATO, Birleşmiş Milletler alayı tanıyacaktı. İşte biz girip bunu engelledik.”
Barış Pınarı harekatı ürküttü
Ankara’daki dostumuzla İdlib sohbeti yaparken, hareketliliğin neden bir anda arttığını da ele aldık.
“Barış Pınarı çok başarılı bir askeri harekattı. Yabancı askeri gözlemciler ‘Türkiye burada 3-4 ay uğraşacak’ diyorlardı, ama askerimiz o işi 3-4 saatte bitirdi.”
Üzerinde durduğu şu:
“Barış Pınarı’nda Türk devleti ve ordusunun yıldırım hızı ürküttü. Bu sebepten, insani dramı engellemek için oluşturduğumuz güvenlik alanını engellemek için kuzeye yönelip hızlı şekilde geldiler.”
‘Türk devletinde telaş yok, mantık şu: Mevzi verirsen her şeyini alırlar’
Görünen şu… İdlib’de 36 şehit verdiğimiz saldırıyı Suriye rejimi gerçekleştirdi, ama Rusya da bu işin çok dışında değil.
Zaten…
Görüşlerini aldığımız, konuların içindeki dostumuz da Ankara’nın düşüncesini bu yönde aktarıyor:
Şunu vurguladı:
“Suriye ile baş başa kalsak, 1 hafta sürmez oraları düzene koyarız.”
Ağır bir zayiat olduğunu vurgulayıp devlet ve askeri mantıkla yaklaştı:
“Türk devletinde telaş yok. Elbette evlat kaybetmek ağır bir travma, ama vatanın tüm evlatlarının kaybolacağı, daha kötü şartlara düşeceği durum söz konusu olacaksa, o zaman can verilir mevzi verilmez.”
Sonra da…
“Bizim tarih boyunca devlet anlayışımız bu” deyip ekledi:
“Mevzi verirsen her şeyini alırlar. Canını almaktan beter ederler. O tehlike her zaman mevcut, ama üstesinden geliriz.”
‘Evleri yanıyordu, yardıma gittik, saldırdılar’
Ankara’nın bakışını öğrenmek için sohbet ettiğimiz dostumuz, “Bizim sözümüz başından beri aynı: Suriye’nin toprak bütünlüğü korunsun istiyoruz” tezini anımsattı.
“Biz adamların ya evlerini başlarına yıkacaklar, yangın var diye elimizde bir kova suyla yardıma gittik. Fakat evsahibi yangını bıraktı, Ne işiniz var burada’ diye gözü dönmüş şekilde bize saldırdı. ‘Ya evin yanıyor, evini yıkacaklar başına’ diyoruz anlamıyor. Durum bu.”
Devletin yeni anlayışı: Tehlikeyi sınırlarının dışında ve yerinde önleme
Suriye denklemiyle birlikte Türkiye için yeni bir tehlike anlayışı ortaya çıktı. Bu yeni anlayışı da, Ankara’dan sohbet ettiğimiz dostumuz şöyle aktardı:
“Türkiye artık beklemiyor. Tehlikeyi sınırlarının dışında karşılamayı tercih ediyor, ama maalesef bunun da maliyeti oluyor. O akşam da ağır bir maliyet yaşadık.”
Sohbette…
Şunu söyledi:
“Bu bir devlet politikası, Tayyip Erdoğan politikası değil. O koltukta başkası oturuyor olsaydı yine böyle davranacaktı.”
Şunun altını çizdi:
“Devlet olmanın getirdiği birtakım görevler var. Bir şahsın, bir partinin politikası değil.”
Bakışı şu:
“Devlet hiçbir şey yapmasa, orada Kürt devletini kursalar, bu sefer aynı kişiler ‘Devlet uyuyor mu, neden gereğini yapmadı?’ derlerdi. Bu işlerin gereğini yapmak böyle oluyor.”
Babacan ekibi 9 Mart’ta yola çıkıyor
Ankara’daki Bilkent Oteli’nin konferans salonunu 9-10-11 Mart tarihleri için 3 günlüğüne kiralatan Babacan ekibinin yeni parti açıklamasını da bu toplantılarda yapmaları bekleniyor.
Gündemlerindeyse, Türkiye’nin içinde bulunduğu durum ile birlikte döviz ve faizlerdeki artışlarla büyümenin yavaşlaması gibi konular var.