Türk Uyku Tıbbı Derneği (TUTD) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Öztura, AA muhabirine yaptığı açıklamada, son zamanlarda dünyada vardiyalı çalışma ve iş sağlığı konularının popüler hale geldiğini söyledi. Öztura, şöyle konuştu:
“Her kurumun vardiya ile ilgili farklı bir algısı var. Dünya Çalışma Örgütünün önerdiği vardiya sisteminde, 8 saatlik 3 vardiya ve 3 vardiyanın ileri ötelenmesi yer alıyor. Çünkü insanın biyolojik bir saati var. Biyolojik saatimizin, yaşadığımız dünyanın kronolojik saatinden biraz daha uzun olduğu gösterilmiş. Yani 24 saatlik bir dünyada yaşıyoruz fakat biyolojik saatimiz, gün ritminin olmadığı ortamda yaşattığında, yaşam kalitesinin ve ritimlerinin kaydığını gösteriyor. Bu nedenle vardiyalı çalışmada, aylık vardiyaların ileri ötelenmesi isteniyor ama bunun düzenlemesi çok zor.”
Özellikle güvenlik güçlerinin çalışma düzenine bakıldığı zaman vardiyalı sistemin oldukça yorucu bir hal aldığına işaret eden Öztura, “Polislerde 12 saat vardiyanın ardından 24 saat dinlenme var ve doğal olarak bir gün gece, bir gün gündüz uyuyorlar. Bizim asistanlarımız da gündüz işe geliyor, akşam nöbet tutuyor, ertesi gün tekrar çalışıyor ve sonrası gün gidip yatıyor. Üretim yapan fabrikalarda vardiya sistemi daha standart. Özel güvenlik görevlisi olarak çalışan işletmelere baktığımızda yine 12 saat çalışıyor 24 saat izin yapıyorlar.” ifadesini kullandı.
Amerika’dan gelen bir çalışmada vardiyalı çalışan hemşirelerde, göğüs kanseri sıklığının çalışma yoğunluğuna göre daha yüksek oranlarda görüldüğüne ilişkin bir iddia ortaya atıldığını vurgulayan Öztura, “Vardiyalı çalışma demek, uyku düzeninin olmadığı çalışma sistemi demektir. Vardiyalı çalışma şekli dünyanın dikkatini çekerek, popüler hale gelmeseydi insanların dikkatini çekmeyecekti belki ama bir grup vardiyalı çalışanlarda kanser riskinin artması, düzenli hayatı olan sıradan insanlara göre çok önemli bir bulgu olarak karşımızda duruyor.” açıklamasını yaptı.
Kitap okumak beyni rahatlatıyor
Öztura, “Vardiyalı çalışma prensiplerine uyan ülkelere baktığınız zaman, düzenli mesainin yansımalarını üretimin kalitesindeki artıştan görebiliyorsunuz. Düzenli hayat standardı ve düzenli uyku hem biyolojik hem de ruhsal anlamda bir dinlenme ve yenilenme dönemi sunuyor. Yani biz sadece uyuduğumuzda fiziksel olarak dinlenmiyoruz aynı zamanda beynimizin de dinlenmesi, fiziksel olarak bakımının yapılması ve güne hazırlanması çok önemlidir.” diye konuştu.
Ruhen ve bedenen uykuya hazırlanmanın önemine dikkati çeken Öztura, sağlıklı bir uykuya geçiş yapmak için beyni dinlendiren aktivitelerin önemli ölçüde işe yaradığını dile getirdi. Öztura, “Kitap okumak beynin rahatlaması açısından oldukça değerli bir aktivitedir. Akşam, yumuşak bir şeyler seyredin, günlük yaşam biçiminiz nasılsa, o yaşam biçimine uygun şekilde günü tamamlamaya gayret edin. Mesela sonbahar günlerini yaşadığımız bu günlerde son yarım saat balkonda oturun ve keyif yapın.” önerisinde bulundu.
“Size yeten uykuyu uyuduğunuz zaman mutlu olursunuz”
Prof. Dr. Öztura, sözlerini şöyle tamamladı:
“Uyku, yaşamın olmazsa olmazıdır ve uykudan tasarruf etmek çok büyük bir hatadır. Çağımızın en büyük hastalıklarından birisi uykudan tasarruf etme düşüncesidir, çünkü yaşam bizi zaten çok zorluyor. Evet, vakit çok değerli ve doğal olarak vaktimizden, yapmak istediklerimizden tasarruf edemeyince uykumuzdan tasarruf etme yolunu tercih ediyoruz. Fakat kaliteli ve sağlıklı uyku düzenini oluşturmak muhakkak önemsenmelidir. Bunun yanı sıra, ‘şu kadar uyumanız lazım yoksa kanser olursunuz’ gibi şartlanmış bir uykuya da karşıyım. Böyle uyku, sağlıklı bir uyku değildir. Siz, size yeten uykuyu uyuduğunuz zaman mutlu olabilirsiniz. Mutlu olmak çok önemli, bu da düzenli uykuyla sağlanır. Anksiyeteye girip, ‘mutlaka uyumalıyım’ veya ‘bu işi tamamlamam lazım’ diye uykunuzdan tasarruf etmeyin. Uyku doğal bir süreç olduğu için uykunuz geldiğinde yatmalısınız, uykunuzu aldığınızda da kalkmalısınız ki ertesi güne mutlu bir şekilde uyanabilin.”