Solunum sisteminin özellikle influenza virüsü tarafından enfekte edilmesi sonucu gribin meydana geldiğini söyleyen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sercan Göde, “Grip enfeksiyonu ve nezle, yani halk arasında soğuk algınlığı olarak bilinen hastalık arasında çok fark vardır.
Grip enfeksiyonu daha yavaş başlayan bir sürece sahiptir. Çok yüksek ateş görülebilir. Halsizlik, kas ağrısı, eklem ağrısı çok belirgindir. Hastanın günlük aktiviteleri aksayabilir.
Nezlede öksürük başlıca semptom değilken, grip enfeksiyonunda öksürük başlıca semptomdur” dedi.
Grip enfeksiyonunun ilk 48 saat içinde fark edilip, tedavisine başlanılması durumunda bulgulara ek olarak antiviral bir tedavinin de uygulanması gerektiğinin altını çizen Doç. Dr. Göde, “Nezlede etkene yönelik tedaviye gerek yoktur. Ani başlayan bir hastalık olan nezle, yaklaşık 2-3 gün sürer. Hapşırma, burun tıkanıklığı, geniz akıntısı, göz semptomları sık bulgularıdır. Hastanın ateşi 38 dereceye kadar yükselebilir. Hafif bir halsizlik olsa da hasta günlük işlerine devam edebilir” diye konuştu.
‘ANTİBİYOTİĞİN GRİBE FAYDASI YOK’
Antibiyotiklerin sadece bakteriler ve bazı parazitler üzerinde etkisi olduğunu belirten ve nezle ile gribin viral enfeksiyon olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Göde, “Antibiyotiklerin virüsler üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Hatta bağışıklık sistemi üzerinde negatif etkisi olduğu göz önünde bulundurulursa verilmemelidir ve verilmesi yanlıştır” şeklinde konuştu.
Grip enfeksiyonun iyileşme süresinde genç, sağlıklı ve erişkin bireylerin tedaviyi yatarak geçirmelerine gerek olmadığını ifade eden Doç. Dr. Göde, risk grubundaki hastaların daha dikkatli olmaları gerektiğini ve grip enfeksiyonuna yakalanmış bireylerle yaşayanların da bu risk grubunda oldukları bilgisini verdi. Doç. Dr. Göde, risk grubundaki hastaların KOAH hastaları, solunum yetmezliği durumları, şeker hastaları vb. durumu kontrol altına alınmadığı takdirde yoğun bakım ihtiyacına kadar gidebileceğine de değindi.
‘ÇOCUKLARDA RİSK İKİ KAT’
Sözlerine, çocukların anatomik yapısı gereği ve bağışıklık sistemlerinin henüz gelişme aşamasında olmasından dolayı iki risk faktörünün varlığından bahseden Doç. Dr. Göde, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birinci risk, çocukların bağışıklık sistemleri henüz gelişmediği için enfeksiyon daha uzun seyredebilir. İkinci risk ise çocukların solunum yolları erişkinlerden farklıdır. Çocukların gırtlaklarının hemen alt tarafında bulunan hava yolları en dar yerdir. Bu dar yolda çıkan solunum sıkıntısı, aynı zamanda halk arasında ‘kurup’ olarak da bilinen rahatsızlık durumu, erişkinlerde görülmezken, çocuklarda sık rastladığımız özel bir durumdur. Bundan dolayı hastalar daha çok acile gitme ihtiyacı duyarlar.”
Doç. Dr. Göde, kış gelmeden, özellikle eylül ayında grip aşısı olmanın etkini olduğunu belirterek, elleri sık sık yıkamanın önemine dikkat çekti.
Tek yönlü alınan C vitamini takviyelerinin gripten korunmaya yetmeyeceğini vurgulayan Doç. Dr. Göde, “C vitamini takviyesi tek başına yeterli gelmez. Çünkü bağışıklık sistemi bir bütündür. Asla onu bir vitaminle aktive edemezsiniz. Bu yüzden gripten korunmanın temel yöntemlerinden biri düzenli ve dengeli beslenmedir” dedi.