İki yaşında Kasımpaşa çocuk yuvasına bırakmışlar beni, 5 yıl orada kaldım. İlkokul ve ortaokulu çeşitli yetiştirme yurtlarında okudum. Lise yıllarında annemin yanına geçtim. Annem ziyaretlerime geliyordu fakat yoksul olduğu için beni alamıyordu.
Üvey babam vardı. Evlerinde ne elektrik ne su vardı. Annem beni görmeye geliyordu, ‘tuvalete gidiyorum’ diyerek bırakıp gidiyordu.
Çocukluğunda yaşadığın travmalar geçmiyor. Sağlıklı yuva kuramıyorsun. Ben hala bekarım, çocuğum yok mesela.
20 yaşında evlenmiştim. 1986 yılında doğum yaptım, çocuğum 5 gün yaşadı, sonra kaybettim. Ben de komada kaldım. Beni kurtarmak için çok çaba sarf ettiler.
Böyle çocukluk yaşayınca hiçbir zaman sağlıklı bir bağ kuramıyorsun. Anne-baba ile yetişmemişsin. O ilişkiyi bilmiyorsun.
Babamı hayatımda iki kez gördüm. İkisinde de hastanedeydi. Birinde ‘hasta’ diye telgraf çekmişlerdi. Babamı ilk tanıdığımda 18 yaşındaydım. Toplamda geçirdiğimiz zaman bir saat bile değil.
Hastaneye gittim. ‘Şükriye geldi’ dediler. Gözünü açmadı. Meğer evlendiği eşinin adı da Şükriye’ymiş. ‘Kızın geldi’ dediler. Gözünü açtı.
Babama kızgın değilim. Ona karşı bir öfkem yok. Şartlar el vermemiştir. Eminim ki babam beni sevmiştir.
Lisede eve gittiğimde de annemle ve üvey babamla aile olamadık. Ben yurttan çıkmak istemedim zaten. Çünkü arkadaşlarım, ailemdi.
Halalarım, annemin suyuna ilaç atıyorlar, yanına bir adam koyup fotoğrafını çekiyorlar. Babama gösteriyorlar. Annem ve babam boşanmışlar. Kadıncağız 36 kiloya kadar düşmüş.
İlk eşine de aynı şeyi yapmışlar, annemden sonraki eşine de yapmışlar. Annemden sonraki eşi o kadar bunalıma girmiş ki, ‘Bu evden artık cenazem çıksın, soyum sopum kalmasın’ demiş.
Babamdan olma iki kardeşim vardı hiç görmediğim, bir de karnında bebek varmış kadının. Kadın çocuklara süt ısıtırken taşmış, ocak sönmüş ve eve gaz yayılmış. Babam eve gelmiş, artık çakmak mı yakıyor yoksa elektriği mi açıyor bilmiyorum. Bütün ev patlamış. Babamın eşi ve biri doğmamış 3 kardeşim orada ölmüşler.