İstanbul Şehir Üniversitesi’nde düzenlenen ‘Öğrenci Seçme ve Yerleştirme (ÖSYS) Özelinde ÖSYM’nin Sınav Sistemi’ konulu seminere katılan Prof. Dr. Ali Demir, öğrencilerin ve ailelerin merak ettiği “üniversiteye giriş sınavlarında bir değişiklik olacak mı, açık uçlu sorular ne zaman sınavlarda sorulacak?” sorularına yanıt verdi. ÖSYM Başkanı, “Gelişmiş ülkeler artık öğrencilerini çoktan seçmeli sorulardan oluşan sınavlarla almıyor. Açık uçlu sınav dediğimiz yazılı sınavla alıyor. Biz de buna kendimizi hazırlamalıyız, ama bugünden yarına olacak bir şey değil” dedi.
AÇIK UÇLU ÖRNEK SORU
Bunun nasıl gerçekleştirildiğini öğrendiklerini anlatan Ali Demir, şöyle konuştu: “Pilot çalışmalar yaptık. Bunun uygulanabilir olduğunu gördük. Açık uçlu sorular derken, ‘Demokrasi nedir?’ sorusunu cevaplamasından bahsetmiyoruz. Size bir soru soracağım, ‘Türkiye’de ilk en büyük devalüasyon hangi yılda yapılmıştır?’ Cevap: 1946. Cevabı düşünürken zihniniz zorlandı değil mi? Hedefimiz bu. Cevabı kısa, tanımlı, herkesin cevap verebileceği sorular sormak.
ÜNİVERSİTEYE GİRİŞTE NASIL UYGULANACAK?
28 Mart’ta yapılacak kaymakamlık sınavını 50 açık uçlu soruyla gerçekleştireceklerine dikkati çeken ÖSYM Başkanı Ali Demir, şöyle devam etti: “Saatte 18 bin kâğıdın okunduğu optik okuyucuda değerlendirilmeyecek. Adayın adı, soyadı kitapçık üstünde olacak. İçindeki kitabı alacağız, elektronik ortama taşıyacağız, konunun uzmanı arkadaşımız bunu değerlendirecek. Arka arkaya 10 bin aynı soruyu değerlendirecek. Bunu ikinci bir uzman daha değerlendirecek, ikisi aynı puanı vermeli. Farklı olursa üçüncü bir uzman daha değerlendirecek. Ama tabii ki bu üniversiteye giriş sisteminde, sabahtan akşama uygulanacak bir sistem değil. Fakat buna hazırlıklı olmak durumundayız, artık beynimizi geliştirmek, adaylarımızı çoktan seçmelinin robotlaştıran, sadece seçeneklerle hayata bakan insan tipinden çıkmak durumundayız.”
ÖSYM OLMASA SURİYE GİBİ OLABİLİRDİK
Konuşmasında, “2010 yılında kendimize çok özel bir misyon belirledik. Dört yılda bunun çoğunu tamamladık. 2015’te ise kendimize yeni bir misyon belirledik, yurtiçi ve yurtdışında hak ve adalet ölçüsünde sınav yapmayı kendimize hedef koyduk. Çünkü sosyal barış için hak ve adalet çok önemli. Türkiye bugün bir Irak, Mısır ya da Suriye değilse bunda ÖSYM’nin ciddi katkısı var” değerlendirmesini yapan Başkan Demir, daha sonra seminer katılımcılarının ve basın mensuplarının sorularını cevapladı.
SORULAR NEDEN AÇIKLANMAYACAK?
ÖSYM Başkanı Demir’in sorulara verdiği cevaplar özetle şöyle:
• “Biz bilgi edinme hakkına kesinlikle saygı duyuyoruz. Kabul ettiğimiz bir hak olarak gördüğümüz bir konu. Bu nedenle isteyen aday ÖSYM’ye gelir ve kendi kitapçığını görür. Dolayısıyla bilgi edinme konusunda hiçbir sıkıntımız yok. Yaptığımız şey şu, soruları dershanelere ve kamuoyuna açmıyoruz. Çünkü dershaneler gerçek eğitim kurumları değil. Gazetelere ve televizyonlara da vermiyoruz çünkü bu bir telif hakkı gerektiriyor. Bunu da yaptık 2 yıl soruları yüksek ücretlerle sattık. Ama artık bunu yapmak istemiyoruz. Bir soru havuzu oluşturuyoruz, üniversitelerden akademisyenlere soru hazırlatıyoruz. Bugün ÖSYM’nin 40 bin soruluk bir soru havuzu var.
• “Soruları görmezsek, uzmanlar hatalı olup olmadığını nasıl inceleyecek” diye eleştiriliyoruz. Madde analizi yöntemiyle sorularda hata olup olmadığını anlayabiliyoruz. Tüm adayların sorulara verdiği istatistiksel cevaplara ve ÖSYM’nin verdiği cevaplara bakıyoruz. Fark varsa uzmana götürüp, değerlendiriyoruz ve ÖSYM yanlış yapmış diyoruz. Madde analizi ile bunları görüyoruz. Sizin “Uzmanlar inceleyip hatalı soruyu buluyor” dediğiniz uzman arkadaş, muhtemelen dershanenin artistidir.
KPSS’DEKİ HAKSIZLIKLAR
• 2010 yılında KPSS’de yaşanan olaylardan sonra güvenlik önlemlerini en üst seviyeye çıkardık. 2010-KPSS’den sonra bütün sınavları inceleyecek bir metot arıyoruz. 1974 ve sonrası zamanlarda düzenlenen sınavlar bu analize tabi. Şu anda ben çok ciddi bir ekip çalıştırıyorum. Geçmişte girdiği sınavlarla adayın sonra girdiği sınavlar arasında bir uyumsuzluk var mı? diye bir metot arayışımız var. İhbarlar geliyor onları nasıl değerlendireceğimize, buna nasıl bir yol bulabileceğimize bakıyoruz. Hedefimiz sadece hak edene, hak ettiğini vermek. Şu anda bir inceleme söz konusu değil.”