2014’te 3 önemli karar organı olan komisyon, konsey ve parlamentosunu yenileyen ve cılız da olsa ekonomik toparlanma sürecine giren AB, gelecek yıl ciddi iç ve dış sorunlarla boğuşmaya devam edecek.
Birlik için en yakın sınav, Yunanistan’daki cumhurbaşkanlığı seçimi olacak. Hükümetin adayı olan eski AB Komiseri Stavros Dimas, Yunan parlamentosundaki ilk 2 tur oylamada gerekli desteği sağlayamadı. Son ve nihai oylama 29 Aralık’ta yapılacak. Dimas’ın son turda seçilebilmek için parlamentodaki 300 milletvekilinden 180’inin desteğini sağlaması gerekiyor. İlk turda 160 ve ikinci turda 168 oyda kalan Dimas üçüncü turda da seçilemezse anayasa gereği erken genel seçimlere gidilecek.
Yunanistan’da muhtemel bir erken seçimin siyasi istikrarsızlıkla sonuçlanması ya da AB ve IMF destekli kurtarma paketi ve karşılığında uygulanan kemer sıkma politikasının en büyük muhalifi, aşırı sol Syriza partisinin iktidarı devralması Brüksel için yeni bir kabus anlamına geliyor.
AB, Yunanistan’da 2010’dan beri toplam 240 milyar avroluk iki ayrı kurtarma paketi eşliğinde uygulanan mali program henüz sonuçlanmamışken ve ilave bir paket ihtiyacı tartışılırken bu ülke ekonomisinin raydan çıkmasıyla sonuçlanabilecek bir erken seçim ihtimalini önlemek için Atina üzerinde baskı uyguluyor.
AB Komisyonu, Dimas’ın adaylığına alışılmadık biçimde desteğini ilan etti ve Yunan hükümetinin bu kararının “mali piyasalardaki belirsizliklerin ortada kaldırılmasına yardımcı olabileceğini” savundu.
Yunanistan’da erken seçimlere gidilmesi halinde yani bir mali program ihtiyacı derinleşecek ve seçimlerden Syriza’nın zaferle ayrılması durumunda bu ülkenin avrodan çıkma tartışmaları alevlenecek.
Yunanistan’ın Avro Bölgesi’ne veda etmesi AB için ağır bir yenilgi anlamına gelecek ve ortak paranın küresel itibarı ve güvenilirliği zedelenecek.
Rusya ile gerginliğin faturası ağır
AB, Ukrayna krizinde Rusya’yla karşılıklı ekonomik yaptırımların ağır sonuçlarıyla yüzleşmeye devam ederken yeni adımlar konusunda kararsızlık yaşıyor.
AB, kamu kontrolündeki Rus bankalarının ve ve petrol şirketlerinin Avrupa sermaye piyasalarına erişimini kısıtlamış ve silah ambargosu getirdiği Rusya’ya enerji sektöründe yüksek teknoloji ihracatını durdurmuştu. Buna cevap olarak AB’den gıda ithalatını kesen Moskova yönetimi, Ukrayna politikasında değişikliği gitmeye yanaşmıyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik hamleleri karşısında yaptırımları ağırlaştırma yoluna giden AB üyeleri, karşılaştıkları ekonomik maliyetin sürekli artması nedeniyle kararsızlık yaşıyor.
Moskova yönetiminin Ukrayna’da ayrılıkçıların kontrolündeki Donetsk ve Luhansk’ta 2 Kasım’da gerçekleştirilen seçimleri tanıması karşısında yeni bir yaptırım kararı alamayan AB’de şahin kanadı temsil eden Polonya, Baltık üyeleri ve İngiltere’ye karşı İtalya ve Fransa’nın öncülük ettiği yaptırım karşıtlarının sayısı gittikçe artıyor. Rusya’ya yeni yaptırımlara karşı çıkan bu ülkeler mevcut yaptırımların da kademeli olarak kaldırılmasından yana tavır takınıyor.
2014’ün ilk çeyreğinde, bir öncekine kıyasla yüzde 0,3 büyüyen Avro Bölgesi’nın hızı ikinci çeyrekte yüzde 0,1’e geriledi. Avro Bölgesi üçüncü çeyrekte de sadece yüzde 0,2 büyüyebildi.
AB Komisyonu, Avro Bölgesi’nin 2014 büyüme tahminini yüzde 1,2’den yüzde 0,8’e düşürürken en önemli gerekçe olarak Rusya başta olmak üzere jeopolitik tansiyonun artmasını gösterdi. Komisyon, Avro Bölgesi’nin 2015 büyüme tahminini de yüzde 1,7’den 1,1’e indirdi.
Rusya’nın gıda ambargosu nedeniyle yıllık yaklaşık 6 milyar avroluk ihracattan mahrum kalan AB daha büyük zararı kendi yaptırımları nedeniyle görüyor. Yaptırımların Rusya’ya yaşattığı mali sarsıntılar ve durgunluğun burada faaliyet gösteren Avrupalı şirketlere faturası kabarıyor. Rusya’da ekonomik sorunların derinleşmesi halinde Fransız bankaları başta olmak üzere bu ülkeye önemli miktarlarda kredi açan Avrupalı finans kuruluşlarının onmilyarlarca avroyu bulabilecek zararlarla yüzleşebileceği belirtiliyor.
Ukrayna’yı taraf seçmeye zorlayarak krizin başlangıcında önemli rol oynayan Brüksel’in, mevcut yaptırımların vadesinin dolacağı 2015 ortasında takınacağı tavır, AB-Rusya ilişkilerinin mevcut mini Soğuk Savaş atmosferinde mi yoksa işbirliği temelinde mi yürüyeceği açısından önemli bir gösterge olacak.
Aşırı sağ AB’yi tehdit ediyor
Birlik bünyesinde 25 Mayıs 2014’te yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde İngiltere, Fransa ve Danimarka’da ilk sırayı alan aşırı sağcılar aynı başarıyı kendi içlerinde birlik sağlama konusunda gösteremeyince etkileri sınırlı kalmıştı.
AP’de aşırı sağ ve AB karşıtı partilerden seçilen yaklaşık 150 üye bulunuyor. Toplam 751 üyeli AP’de aşırı sağ ve AB karşıtlarının oranı yüzde 20’yi buluyor.
Avrupa’da yükselen aşırı sağla birlikte yabancı düşmanlığı körüklenirken Müslümanları hedef alan saldırılara her gün yenileri ekleniyor. Suriye ve Irak’ta radikal ve terörist grupların safında savaşa katılan Avrupalıların en önemli iç güvenlik tehdidi olarak değerlendirildikleri bir ortamda, yabancı savaşçıların devşirildiği mekanlar olarak gösterilen camilere yönelik ırkçı saldırılar meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
Kendilerini “Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” (Pegida) olarak adlandıran Almanya merkezli ırkçı grubun farklı kentlerdeki eylemlerine katılım sürekli artarken ulusal makamların ve AB kurumlarının sessizliği dikkat çekiyor.
İngiltere’de kritik seçimler
İngiltere’de 7 Mayıs’ta yapılacak genel seçimler bu ülkenin AB’deki geleceği açısından da önemli bir gösterge olacak.
Aşırı sağ ve AB karşıtı Büyük Britanya Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP) AP seçimlerinde gösterdiği başarıyı genel seçimlerde de tekrarlayarak iktidar ortağı olması, AB üyeliğinin referanduma götürülmesiyle sonuçlanabilir.
İngiltere’nin AB’deki geleceğinde Brüksel’in tavrı da belirleyici olacak. İki taraf için “kaybet-kaybet” anlamına gelecek böyle bir ihtimali devre dışı bırakmak için Londra’nın taleplerinin kısmen karşılanması daha muhtemel.
Türkiye ile ilişkilerde ortak menfaat noktaları öne çıkacak
AB yeni dönemde Türkiye ile ekonomik ilişkiler başta olmak üzere ortak menfaati ilgilendiren konular üzerinde yoğunlaşmayı planlıyor.
Bu kapsamda Gümrük Birliği’nin kapsamı genişletilerek reform, vize muafiyeti ve geri kabul anlaşması süreci ve enerji alanında işbirliğinin artırılması öne çıkıyor.
AB kaynaklarına göre Türkiye’nin katılım müzakerelerinde Nicolas Sarkozy’nin Cumhurbaşkanlığı döneminde Fransa’nın engellediği ekonomik ve parasal politika faslı, siyasi atmosferin izin vermesi halinde 2015’te müzakerelere açılmaya en yakın başlık.
AB’nin 315 milyar avroluk yatırım hamlesi
AB Komisyonu’nun ekonomiyi canlandırmak için teklif ettiği 315 milyar avroluk yatırım paketine üye ülkeler prensipte onay verdi.
2015 ortasında faaliyete girmesi planlanan yatırım paketinin finansmanı, AB ortak bütçesinden ve Avrupa Yatırım Bankası’ndan toplam 21 milyar avro aktarılmasıyla sağlanacak. Avrupa Stratejik Yatırım Fonu (EFSI) olarak adlandırılan yatırım paketinde 21 milyar avroluk çekirdek sermayenin özel sektörün ve üye ülkelerin katılımıyla 15’e katlanması hedefleniyor. Yatırım paketi yüzlerce enerji, ulaştırma, eğitim ve ar-ge projesinin finansmanında kullanılacak.
Yatırım paketinden hangi projelerin faydalanacağı üye ülkeler arasında pazarlıklarla belirlenecek. AB Komisyonu toplam değeri 1,3 trilyon avroyu bulan 2 bine yakın projeyi üye ülkelerin tercihine sundu. Almanya proje seçiminde piyasa kriterlerinin esas alınmasını istiyor. Doğu Avrupa ülkeleri ise yatırım paketinden daha fazla pay için siyasi baskıya hazırlanıyor.
AB’nin yatırım paketine özel sektörün ve üye ülkelerin beklenen katkıyı yapıp yapmayacakları ise belirsizliğini koruyor.