Partisinin tek başına yeniden iktidar olacağına inandığını, seçim çalışmalarının ilk günlerine nazaran son 15-20 günde AK Parti’nin yükselişe geçtiğini ifade eden Arınç, koalisyon ihtimalinin sorulması üzerine, koalisyonu hiçbir zaman düşünmediklerini söyledi.
AK Parti’nin 13 yıldır tek başına iktidarda bulunduğunu anımsatan Arınç, “13 yıldır ne yaptıysak tek başımıza iktidarda yaptık. Bundan sonra da öyle olmasını isteriz. Bunun A, B, C planları yoktur. Biz tek başına iktidar dışında hiçbir seçeneği ne masaya koyduk, ne gönlümüzden geçirdik, ne de bunu tartıştık. Böyle bir ihtimali düşünmüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Arınç, HDP’nin barajı aşıp aşamayacağının sorulması üzerine, bu konunun kendi sorunları olmadığını belirterek, “Millet oy verirse yüzde 10’u geçer, millet oy vermezse yüzde 10’u geçmez. Millet oy verirse her parti iktidar olur. Her partinin baraj altında kalması veya barajı açması mümkündür. Yeter ki millet onun liderine, genel başkanına, onun programına, siyasi beyannamesine, Türkiye için neler yapacağına ve bunda ne kadar samimi olup olmadığına bir karar versin” dedi.
“Önemli bir projeyle karşı karşıyayız”
AK Parti’nin bu seçimlerde önemli bir projeyle karşı karşıya bulunduğunu aktaran Arınç, şunları kaydetti:
“AK Parti’ye nasıl zarar verebiliriz? Onu hükümetten nasıl uzaklaştırabiliriz veya hükümette olsa bile nasıl zayıflatır, ayağının bir tanesini boşlukta bırakabiliriz? Bunun üzerine çok kafa yordular. Kurulan tuzaklar, ittifaklar, hileler hiçbir zaman başarılı olmadı. Biz her defasında oyumuzu arttırdık. Bu sefer bence çok netice alıcı bir projeyle karşımızdalar. Koç başı gibi HDP’yi kullanmak istiyorlar. Bu AK Parti’nin milletvekili sayısını düşürmeye yönelik bir proje.”
Arınç, önceki seçimlerde partisinin aldığı oy oranı ve çıkardığı milletvekili sayılarından da örnek vererek, “Şimdi HDP’nin barajı aşması sağlanırsa bu AK Parti’nin milletvekili sayısını düşürür diye kendilerince bir üst aklın projesine piyon olmaya başladılar. Üç partinin birbiriyle kavgası yok, üçü can ciğer kuzu sarması. Üçü birden AK Parti’ye yükleniyor, HDP’ye gidecek oylarından da üzülüyor değiller. Yani bizden giderse gitsin ama şu HDP barajı aşsın da parlamentoda daha bir güçsüz bir hükümet çıksın hevesindeler. Ancak bu geri tepebilir ve geri tepecektir” diye konuştu.
“Siz o zaman HDP’nin barajın altında kalma ihtimali üzerinde duruyorsunuz” değerlendirmesi üzerine Arınç, şöyle devam etti:
“Yüzde 50’nin üzerinde bir ihtimaldir. Yüzde 50, yüzde yüz demiyorum. Yüzde 50’nin üzerinde ve galip bir ihtimaldir. 8,5 ile 9 arasında HDP barajın altında kalabilecek durumdadır. O bölgeden de hissettiğim kadarıyla. Çünkü AK Parti’ye oy veren insanlar sevdikleri için veriyorlar. Ama o bölgede oy veren insanlar korktukları için HDP’ye oy veriyorlar. Bu korkuyu yenecekler bu seçimde. Hem sandık emniyeti gerektiği şekilde karşılanacak hem de insanlar silah zoruyla oy vermenin onursuzluğunu üzerinden atacaklar. İnsanların bana yansıyan kararları bu korku karşısında bile cesaretli olacaklarıdır.”
MİT TIR’ları
MİT tırlarına ilişkin soru üzerine Arınç, konunun önemli olduğunu ancak yaşananlarda karışık bir durum bulunmadığını ifade etti. O zamanki açıklamalardan da yakın zamanda Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın da yaptığı açıklamalardan da bunun Suriye’deki Bayırbucak Türkmenlerine yönelik yardım olduğunun anlaşıldığını ifade eden Arınç, millete düşenin ülkenin Cumhurbaşkanı ve Başbakanın söylediklerine itibar etmek olduğunu aktardı.
Arınç, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçelinin eleştirilerine ise Suriye’deki Türkmenlerin cevap verdiğini bildirdi.
Bülent Arınç, soruşturmaya ilişkin yayın yasağını da hatırlatıp, “Şimdi burada Can Dündar’ın yaptığı iş TCK bakımından zor bir iştir, sakıncalı bir iştir, suç teşkil eden bir fiildir” diye konuştu.
Soruşturmaya ilişkin iddianamedeki bilgilere atıfta bulunan Arınç, “Kanunun açıkça suç kabul ettiği fiiller var. Kanundaki yasaklamaları görmezden gelirseniz bu aptal cesareti olur. Gazetecilik faaliyeti başka bir şeydir, kanunların yasakladığı fiilleri işlemek başka bir şeydir” dedi.
“Davutoğlu büyük bir performansla çalışıyor”
“Muhalefet Davutoğlu Cumhurbaşkanının gölgesinde kaldı. Biz rakip olarak Cumhurbaşkanını gördük. Performansını veya bu eleştirileri nasıl değerlendirirsiniz?” sorusu üzerine Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun büyük bir performansla çalıştığını, kendisinin de buna şahit olduğunu belirtti.
Siyasi polemiklere yönelik soru üzerine Arınç, siyasi parti liderlerinin bazen halkın dikkatini başka yöne çekmek için bu tür hoş olmayan iddiaları da rahatlıkla kullanabildiğini belirtti.
Cumhurbaşkanlığı sarayı konusunda çok eleştiriler yapıldığını, kendisinin de bu eleştirileri bir hak olarak gördüğünü aktaran Arınç, fakat bu eleştirilerin hiçbir zaman hakarete varmaması ve kişilerin özel hayatına girilmemesi gerektiğini belirtti.
Arınç, şöyle devam etti:
” ‘İsraf olmuştur, bu kadar büyük olmamalıydı, Çankaya varken burası niye yapıldı?’ Bu eleştirileri anlarım. Ancak tuvalette altın tuvalet var derseniz insanlar bunu çok yanlış anlar ve Cumhurbaşkanımıza çok haksız bir şekilde eleştiri getirirler, hatta hakaret ederler. O da bunun karşılığında; ‘gel kendin gez sana özel bir yazı da yazıyorum, bulursan ben cumhurbaşkanlığından istifa edeceğim, sen de genel başkanlıktan istifa et’. Bunların konuşulması bile… Dış dünyayı düşünün, insanlarımızı düşünün. Sadece bu tartışmaların ışığında bir seçim olmaz. Cumhurbaşkanı yıpratılacaksa sözleri, davranışları, eylemleri, idari kararları sebebiyle tartışılabilir, eleştirilebilir. Bunun dışında bir insana hakaret etmek için altın klozet lafının kullanılması bile çok ayıp, çok çirkin bir şeydir.”
“İtibarını iade etti”
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in makam aracına ilişkin tartışmaların sorulduğu Arınç, muhalefetin Diyanet İşleri Başkanlığına aşırı yüklendiğini, başkanlığı kaldırıyoruz demeleri yetmediği gibi başkanın şahsına yönelik hakarete varan sözler söylediklerini aktardı.
Arınç, şunları söyledi:
“Kullandığı aracın 300 bin liralık bir araç olduğu söylendi. Yani Renault Fluence mi kullansın, ne bileyim ben bir başka şey mi, Skoda mı kullansın? Bütün o makamlara, yani bir Diyanet İşleri Başakanına biraz daha iyi bir araç verilmesini gerekebilir. Diyanet Başkanımız çok üzüldü ve dedi ki ‘Ben bunu iade edeceğim. Artık bu Mercedes benim için bir mezardan farksız oldu.’ Sayın Cumhurbaşkanımız o sırada dedi ki ‘Hayır sen yanlış yapıyorsun. Aracı iade etme.’ Etmişti. ‘O zaman ben sana Cumhurbaşkanlığı envanterinden bir zırhlı araç vereceğim. Arkasından da yurtişi veya yurtdışı ziyaretlerinde bizim bir havuz sistemimiz var. Oradan uçak tahsis edeceğim.’ Diyanet İşleri Başkanımızı yakınen tanıdığım için bu tartışmaların içinde olmaktan büyük bir üzüntü duyduğuna inanıyorum. Benim kararım şudur, madem ki Diyanet İşleri Başkanımız ben bu aracı iade edeceğim diye bunu bir canlı yayında ifade etmiştir ve iade etmiştir. Cumhurbaşkanımız onun itibarını iade etmek açısından zırhrı bir araç vermiş olsa dahi, Başkanın, ‘Çok teşekkür ederim Cumhurbaşkanım, nezaket gösterdiniz. Ancak ben beyanda bulundum halkıma, bu tür bir araca binmeyeceğimi söyledim. Beni bağışlayın’ demesini arzu ederim. Dedi mi demedi mi bilmiyorum ama çok üzüldüğünü zannediyorum. Cumhurbaşkanımıza saygısı sonsuzdur ama keşke Cumhurbaşkanımız onun bu sözü üzerine ‘Al ben sana bir araç gönderiyorum. Onlara inat bundan sonra buna bineceksin’ demeseydi. Çünkü iki arada kaldığını düşünüyorum. Diyanet İşleri Başkanı böyle bir beyanda bulunduysa bize zorlamak düşmez. Kararına saygı duymak gerekir. Ama Cumhurbaşkanımız da, ‘birileri onun itibarıyla oynadış, ben o itibarı fazlasıyla iade edeceğim’ diye düşünüyor. İki düşüncede haklı ama burada tercihim Diyanet İşleri Başkanının tavrından yöne.”
“Üzüldüm, öfkelendim”
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e ilişkin açıklamalarının sorulduğu Arınç, Gökçek’in kendisini, ailesi ve çocuklarını paralelci olarak itham edip, görevinden ayrılmasını istediğini, bunun da kendisini çok üzüp öfkelendirdiğini söyledi.
Bakanlar Kurulundan sonra yapacağı açıklamada bu konuya girip girmeme konusunda Başbakan Davutoğlu’na danıştığını ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
“Sağolsun o da çok büyük bir nezaketle dedi ki ‘Yaptığı çok yanlıştır ama sen buna bir cevap verme. Çok kısa bir şey söylesen de olur. Daha sonra kendisiyle görüşüyle görüşeceğim, dikkatini çekeceğim, hatta disiplin açısından da gerekeni yapacağım’ dedi. Bir iki bakan arkadaşım da ‘sen bunu muhatap alma, o senin muhatabın değil’ dediler. Tabii ben nefis taşıyorum. Özel hayatıma girilmiş, eşim, kızım, damadımla ilgili iftiralar atılmış. Başbakan ve bakan arkadaşlarımın bana yaptığı tavsiyenin tam dışında biraz fazla şeyler söyledim. Söylediklerimin hepsine müstahaktır. Ondan dolayı bir üzüntü içinde değilim. Ama bir Başbakan Yardımcısı ve Bakanlar Kurulundan sonra sözcü sıfatıyla konuşan bir insan olarak benim bunları söylememem gerekirdi.”
Arınç, 2009 ve 2014’te Melih Gökçek’in adaylığına itiraz ettiğini ancak parti aday olarak kabul ettikten sonra adaylığının arkasında durduğunu söyledi.