Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Kurlarda gözlenen dalgalanma, Türkiye’nin iç şartlarından ve Türkiye ekonomisi şartlarından daha çok avro-dolar paritesinde gözlenen bir dalgalanmayla ilgilidir. Bununla ilgili de dakika dakika dünyadaki trendi takip ederek en doğru adımları atıp bu dalgalanmalardan Türkiye ekonomisinin etkilenmemesi yönünde çabamızı sürdüreceğiz” dedi.
Davutoğlu, Mardin Artuklu Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Eylem Planı Tanıtım Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, dünyanın büyük bir ekonomik krizden geçtiğini, 2008’den bu yana sarsılan ekonomik dengelerin hala rayına oturmadığını söyledi.
Ciddi bir durgunluk içinde olan Avrupa ekonomisini canlandırmak için atılan adımların istenilen sonuçları vermediğini bildiren Davutoğlu, dünyada gayrisafi milli hasılanın ortalama büyüklüğünün ortak gayretlere rağmen yüzde 2’ye çıkarılamadığını belirtti.
Dünya ticaretinin son dönemde en düşük ivmesinde seyrettiğini dile getiren Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Bu tablo dünya için küresel ekonomi için gerçekten karamsar bir tablo görüntüsü çizebilir ama aynı dönemde dünya ekonomisinin daraldığı 2002-2014 yılları arasında ya da küresel ekonomik krizin yaşandığı 2008’den bu yana olan dönemde istikrarını hiç bozmadan sürekli bir kalkınma trendi yaşamış ülkelerin başında Türkiye Cumhuriyeti geliyor. Bunda Sayın Cumhurbaşkanımızın başbakanlığı döneminde sağlanan siyasi istikrarın, halka duyulan güvenin, demokrasiyle ekonomik kalkınma arasına kurulan sağlam irtibatın büyük payı var. 12 yılı aşkın bir süre istikrarlı şekilde devam eden bu çizgi 62. Hükümet’in kurulmasından sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın, başbakanlıktan cumhurbaşkanlığı makamına geçmesi benim de ağır bir emaneti üstlenmemden sonra hükümet programımıza da yansıyacak şekilde yeniden Türk ekonomisinin restorasyonu anlamına gelecek ikinci hamle dönemini başlattık.”
Başbakan Davutoğlu, 12 yılı aşkın süredir AK Parti iktidarları döneminde sağlanan büyük niteliksel sıçramanın hemen hemen ekonominin bütün alanında görüldüğünü vurgulayarak, “Şu anda dünyanın en büyük 7. tarım ülkesiyiz, Avrupa’nın en büyük tarım üreticisiyiz, turizmde de 6-7. sıralardayız. İlk ona girdiğimiz birçok özel ve sektörel alanlar var” diye konuştu.
Davutoğlu, 2023 hedefleri doğrultusunda Ar-Ge çalışmalarının yoğunlaştığı, özellikle insani kalkınma boyutunun daha da tahkim edildiği sektörel dönüşümlerle ülke ekonomisinin daha uzun soluklu direnç unsurları kazanacağı bir çerçeveye oturtmaya gayret ettiklerini bildirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“62. Hükümet’in ekonomi programını açıklarken bu programın 8 aylık geçici bir hükümet programı değil, daha önceki sağlam ve istikrarlı başarılı dönem sonrasında 2023’e giden 8-9 yıllık bir program çerçevesinde ele aldığımızı ifade ettik. Geçtiğimiz aylarda 25 büyük sektörel dönüşüm ve bin 350 eylem adımını Türkiye’nin genelinde kamuoyu ile paylaştık. Son olarak da İngiltere’de, İsviçre’de ve bu hafta da New York’ta yaptığımız çalışmalarla da hem küresel ekonomideki gelişmeleri muhataplarımızla paylaştık hem Türkiye’deki istikrarın ve ekonomik kalkınma hedeflerinin yabancı yatırımcılar nezdinde de cazip bir şekilde devamını sağlamak üzere bu 25 sektörel dönüşüm programı çerçevesinde atacağımız adımları dünyanın en önemli yatırım kuruluşlarıyla ele alma imkanı bulduk.”
“Bütçe dengeleri bakımından hiç sorunumuz yoktur”
Başbakan Davutoğlu, New York’tan döndükten sonra ekonomideki son gelişmelerle ilgili Merkez Bankası, SPK ve Hazine Müsteşarlığı yetkilileri ile görüştüğünü anımsatarak, şunları kaydetti:
“Bu çerçeveyi veriş sebebim şudur: Dünyada gözlenen ekonomik dalgalanmalar ne olursa olsun bu ekonomik dalgalanmalar karşısında Türk ekonomisinin direnç gücü çok yüksektir. Bunu kamuoyu ile paylaşmak isterim. Şu anda dünyada bütçe açığı bağlamında en iyi durumda olan ülkelerden biriyiz. Yüzde 0,7 sadece. Biz iktidarı aldığımızda bu yüzde 10 civarında idi. Bu yüzde 0,7 Avrupa Birliği’nin ortalamasının üçte birinden daha azdır, dörtte biri kadardır. OECD ortalamasında da aynı şekilde daha geridedir. Bu anlamda bütçe dengeleri bakımından hiç sorunumuz yoktur, bankacılık sistemimiz son derece sağlamdır. Bankacılık sisteminin direnci tüm bu şoklarda açıkça kendini göstermiştir. Özellikle kurlarda gözlenen dalgalanma Türkiye’nin iç şartlarından ve Türkiye ekonomisi şartlarından çok avro-dolar paritesinde gözlenen bir dalgalanma ile ilgilidir. Bununla ilgili de dakika dakika dünyadaki trendi takip ederek en doğru adımları atıp, bu dalgalanmalardan Türkiye ekonomisinin etkilenmemesi için çabamızı sürdüreceğiz.”
“Taviz vermeden yolumuza devam ediyoruz”
Başbakan Davutoğlu, finans ve bankacılık sektöründeki gelişim ve değişim ne olursa olsun bir ülkenin ekonomisinin ana damarının üretim ve reel sektördeki genişleme olduğunu hatırlattı.
Üretemeyen ülkelerin Avrupa’da nasıl darboğazlara girdiğinin son dönemde görüldüğünü belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Küresel ekonomide yaşanan gelişmeler ne olursa olsun bu gelişmelerde Türkiye ekonomisi dirençlidir ama ne olursa olsun biz üretim odaklı reel sektör ve kalkınma odaklı perspektifimizden taviz vermeden yolumuza devam ediyoruz. 2 hafta önce DOKAP Eylem Planı’nı açıklamıştık. Şimdi GAP Eylem Planı’nı açıklıyoruz. Önümüzdeki dönemde KOP ve DAP eylem planlarını açıklayacağız. Türkiyemizin her yerinden gelen ekonomik dinamizmi küresel ekonomiye taşıyacak bir perspektifi muhafaza edeceğiz. Zamanlama itibarıyla bunlar başlı başına bir mesai niteliği taşımaktadır. Kervan yolunda yürümektedir, kimse bu kervanın istikamet değiştireceğine ya da yolda duraklayacağına dayalı hesap yapmamalıdır. Bu kervanın en önemli odağı da Türkiye’nin her yerine yayılan üretim perspektifimize dayalı kalkınmadır.”
Geçen yıl yüzde 3 kalkınma sağlandığını, bunun hedefin biraz gerisinde kaldığını dile getiren Davutoğlu, “Ama yüzde 3 kalkınma Latin Amerika’nın takriben 3 mislidir. Avrupa’daki kalkınma yüzde 2,3 civarındadır. Diğer G-20 ülkelerin de yüzde 2 civarındadır. Bu şunu gösterir: Türkiye bütün kriterlerin üstünde kalkınma sağlıyor ama bununla da yetinmiyoruz. Mutlaka kalkınmamızı istikrarlı şekilde sürdürecek GAP gibi projelere verdiğimiz önemi ve istikrarlı yürüyüşü devam ettireceğiz” diye konuştu.
Çözüm Süreci
Başbakan Davutoğlu, Çözüm Süreci’nde çok önemli bir aşamaya gelindiğini, sürecin bu aşamasında silahların tümüyle terk edilmesine dayalı bir açıklamanın söz konusu olduğunu anlatarak, “Çözüm Süreci öncesi 30 yılda yaşadıklarımız Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde neredeyse iliklerimizi sömüren bir etki yapmıştır. Toplam kaybımız savunma ve güvenliğe ayırdığımız kaynaklar bağlamında 400 milyar doları geçmiştir. Toplam yıllık gayrisafi milli hasıladaki kaybımız 30 yılı aşkın bir süre, yüzde 0,5 daha az kalkınma. Sadece terör bağlamındaki problemler dolayısıyla” değerlendirmesini yaptı.
Terör ve şiddet ortamı değişmediği zaman teşvik paketinin neticelerini almakta zorluk yaşandığını vurgulayan Davutoğlu, 6-7 Ekim olaylarının bölge ekonomisine vurduğu darbenin, diğer dış etkilerin getirdiği sonuçlardan çok daha fazla ve ağır olduğunu söyledi.
“Bölgedeki barış ve demokrasi ile ekonomik kalkınma arasında irtibat vardır. Bugün Sayın Kılıçdaroğlu’nun demeci dikkatimi çekti. ‘Demokrasi ilgi çekmediği için seçimlerde ekonomiye dikkatleri çekeceğim’ diyor” ifadesini kullanan Davutoğlu, şunları söyledi:
“Şunu bilemiyor: Ekonomiyle demokrasi arasında doğrudan irtibat var. Demokrasinin olmadığı yerlerde ekonominin rasyonel gelişmesi mümkün olmaz. Girişimciliğin olması için özgürlüklerin olması lazım, özgürlüklerin olması için demokrasinin olması lazım, demokrasinin olması için barış ortamının olması lazım. Güvenlik, özgürlük, kalkınma, bunlar bir ülkeyi ayağa kaldırır.”
Başbakan Davutoğlu, Türkiye’de 2006-2013 döneminde girişim sayısının yüzde 48 oranında arttığına dikkati çekerek, şu bilgileri verdi:
“Yani tam dünya ekonomisi krize girerken girişimcilik bizde yüzde 48 artmış. Teşvik sistemimizde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinin yer aldığı 6. bölgede ise bu oran yüzde 108 olmuş. Aynı dönemde girişimcilerin cirosu Türkiye genelinde yüzde 152 oranında artmış, 6. bölgede ciro artışı ise yüzde 364 olarak gerçekleşmiştir. Yine aynı dönemde Türkiye geneli istihdam artışı yüzde 58 olurken, 6. bölgede istihdam artışı yüzde 159 olmuştur. Bu rakamlar Doğu ve Güneydoğu Anadolu da özellikle son yıllarda yaşanan canlanmayı ortaya koyuyor.
2002 yılında bütün bölgede GAP bölgesinde toplam ihracat 690 milyon dolardır. Yani 1 milyardan aşağıdır. Mardin’de toplam bir yıllık ihracat 23 milyon dolar civarındaydı. Sadece geçen Ocak ayında ihracat 58 milyon dolar. Bir ayda 2002’nin 2,5 misli ihracat artışı sağlanmış. Şu anda Mardin’in 2014 ihracatı 930 milyon dolar. Yani 2002 yılında bütün GAP bölgesinde 690 milyon dolar ihracat yapılırken şimdi bir tek Mardin’de yılda 930 milyon dolar ihracat yapılıyor. 2014 yılında ise bu rakam 9,3 milyar dolar olmuş. yani 2002 de 690 milyon dolardan 9,3 milyar dolara ulaştık. Bugün açıklayacağımız eylem planı ile bunu 2018 de 22 milyar dolara çıkarmak istiyoruz. 8 havaalanı ile bölgedeki bütün illerin hava ulaşımını sağladık. Batman Adıyaman ve Mardin havaalanlarına yeni terminal binaları yaptık. Diyarbakır Havaalanı terminal binasını tamamlamak üzereyiz. 2003 yılı öncesinde bölgede 98 kilometre toplamda otoyolu ağı vardı. 2015’te bu 291 kilometreye, 288 kilometre bölünmüş yol ise 2 bin 172 kilometreye çıktı. Bu altyapı devrim mahiyetinde bir değişimdir. Ben 2001 yılında ailemle bütün bu bölgeyi gezdiğimde gördüğüm tablo ile şimdi bizzat gözlemlediğim fark muazzamdır. Bu da bütün engellemelere, şantiyelere yapılan saldırılara ve 6-7 Ekim olaylarında olduğu gibi yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen gerçekleşmiştir.”
“2012’deki değişiklikten sonra bölge ciddi bir yatırım çekti”
Başbakan Davutoğlu, Mardin Artuklu Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Eylem Planı Tanıtım Toplantısı’nda açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
Özel sektörün bölgeye daha fazla yatırım yapması içinde teşvik sisteminde bölgeye özel yenilikler düşünülüp düşünülmediğine ilişkin soru üzerine Davutoğlu, 2012’deki değişiklikten sonra bölgenin ciddi bir yatırım çektiğini, “hiç yatırım çekmedi” gibi bir kanaatin doğru olmadığını ancak daha fazla yatırımın bölgeye gelebileceğini söyledi.
Bölgeye daha fazla yatırım için hem bölgesel hem de ulusal alanda her türlü çalışmanın yapıldığına işaret eden Davutoğlu, “Dar ölçekli, kısa dönemli yatırım değil de uzun dönemli yatırımın gelmesi için yatırımcıların orada kalıcı bir istikrarı ve kamu düzeni ortamını görmesi lazım” değerlendirmesinde bulundu.
Kamu yatırımlarında da Yüksekova’da yapılan havaalanı inşaatında olduğu gibi büyük engellerle karşılaştıkları ve bunun sürdüğünü ifade eden Davutoğlu, şantiyelere, firmalara yapılan baskılar veya güvenlik ortamındaki bozulmaların olumsuz etki yaptığını kaydetti. Başbakan Davutoğlu, “Önümüzdeki dönemde de teşvikleri artıracağız. Teşvikler, özellikle 6. Bölge teşvikleri bağlamında zaten çok geniş imkanlar sunuyor. Buna bir de yüksek teknoloji ağırlıklı bir yatırım varsa ek teşvikler sağlıyoruz. Kalkınma ajansları, KOSGEB, bankalar ve benzeri kurumlar aracılığıyla da kredi veya hibe desteği sağlıyoruz” diye konuştu.
“Mezopotamya ekonomik anlamda tekrar bir bütünlük haline dönüşecek
Organize sanayi bölgesi ve teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulması, üniversite-sanayi işbirliği anlamında ciddi atılım yapılacağını dile getiren Davutoğlu, iktidara geldiklerinde 76 olan üniversite sayısının 176’ya yükseldiğini, üniversitelerin şehirlere ve bölgeye yapılan yatırımlarda iş dünyasıyla işbirliği ortamı oluşturmasının istediklerini belirtti.
Başbakan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
“Bütün bunların ötesinde en önemli, en büyük teşvik Çözüm Süreci’nin kendisidir. Silvan Barajı çarpıcı bir örnektir. Çok sayıda terör saldırısıyla maalesef baraj inşaatı istediğimiz hızda ilerleyememiştir. Bunlar tamamlandığında bölge halkının hayat standardı değişecek. Bölgede o kadar geniş imkanlar var ki… Türkiye’nin arkadan gelen değil sürükleyen, lokomotif bölgesi haline getireceğiz. Bizim 5, 10, 20 sene sonrasına bölgeyi hazırlamamız lazım.
Tekrar inşallah, idealimiz odur, 2011’de Suriye’de baskı ve zulüm dönemi, Irak’ta mezhep çatışmaları başlamadan önce Irak ve Suriye ile ekonomilerimizi entegre etmek için çok ciddi tedbirler almıştık. Bunları inşallah tekrar yapacağız, bunlar tekrar öyle veya böyle gerçekleşecek. Bereketli Mezopotamya ekonomik anlamda tekrar bir bütünlük haline dönüşecek. Ortadoğu’daki terör ve rejim baskıları sonrasında bölge halkları entegre olduğunda, Çözüm Süreci nasıl ulusal anlamda en büyük teşvikse çevre ülkelerde sağlanacak düzen ve istikrar da Ortadoğu bölgesinin yeniden inşası bağlamında çok büyük bir zemin ve ortam sağlayacak.”
“Yatırımcıların ortak kanaati, Türkiye’nin yatırım için cazip noktada olduğu”-
“Önümüzdeki hafta Merkez Bankasından dövize doğrudan bir müdahale beklentisi içine girilmeli mi, bu konuda paylaşabileceğiniz bir detay var mı” sorusunu yanıtlayan Davutoğlu, bütün dünyada çok ciddi bir dalgalanma, volatilite olduğuna, doların sadece Türk lirası karşısında değil bütün dünya para birimleri karşısında değer kazandığına işaret etti.
Artışın konjonktürel olması halinde Türkiye’nin kendi özel tedbirlerini alabileceğini ancak küresel ekonomiyi ilgilendiren bu durum karşısında alınacak tedbirlerin doğurabileceği sonuçların çok iyi hesap edilmesi gerektiğini ifade eden Davutoğlu, bu dalgalanma yaşanırken New York’ta olduğu için küresel ekonominin nabzını tutma imkanı bulduğunu söyledi.
Yatırımcılarla konuştuğunu aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Yatırımcıların ortak kanaati, Türkiye’nin bütün sayısal göstergelerinin yatırım için cazip noktada olduğu yönünde. Biraz önce zikrettiğim, özellikle bütçe, finansal sektördeki temel parametreler, kalkınma perspektifi, enflasyonun düşme trendi içine girmiş olması, faizlerin enflasyonla birlikte düşme trendi içine girmiş olması, bütün bunlar olumlu göstergeler.
Biz aslında emtia fiyatlarının düşüşüyle petrol fiyatları, çok ciddi şekilde avantajlı bir ülke konumuna geldik. Cari açığımız önemli ölçüde düştü, 18 milyar dolar. Bunlar Türk ekonomisinin göreceli avantajlarıydı. Tam bu göreceli avantajlarla özellikle enflasyon ve faizde düşme trendi içindeyken bu dalgalanma gündeme geldi. Bu dalgalanmanın konjonktürel ve kalıcı boyutlarının nabzını tutmaya çalışıyoruz, tutuyoruz da.”
“Müdahalenin zamanı ve araçlarından bahsettiğiniz anda etki kaybolur”
New York’tan döndükten sonra Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Vahdettin Ertaş ve Hazine Müsteşar Vekili Cavit Dağdaş’dan ayrı ayrı bilgi aldığını, küresel ekonomideki son gelişmelerle ilgili gözlemlerini de paylaştığını aktaran Davutoğlu, “Bu çerçevede atılabilecek adımlar da dahil olmak üzere her türlü konuyu görüştük” dedi.
Merkez Bankası Başçı’nın Basel toplantıları için İsviçre’ye gittiğini, bu toplantılarda 35 ülkenin merkez bankası başkanlarının bir araya geldiğini söyleyen Davutoğlu, toplantının dalgalanma üzerine düzenlenmediğini ancak bu konunun da ele alınacağı bir koordinasyon toplantısı yapılacağını kaydetti.
Başbakan Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Merkez Bankası Başkanının dönüşünden sonra tekrar değerlendireceğiz, özellikle merkez bankalarının ortak yaklaşımları konusunu. Türkiye ölçeğinde atılacak adımlarla ilgili de bazı gözlemlerimiz oldu. Zaten Merkez Bankası günlük bazda 40 milyondan 60 milyona çıkardı satış miktarını. Bunların belli bir etkisi oldu. Önümüzdeki günlerde daha başka neler yapılacağı konusunu ele alacağız. Ancak bunlar o kadar dinamik şekilde seyreden süreçler ki müdahalenin zamanı ve araçlarından bahsettiğiniz anda müdahale etkisini kaybeder.
Dolayısıyla şu anda bu konularda hemen somut ve atılacak adımlar konusunda bir yorumda bulunmak doğru değil, dönüşte değerlendireceğiz. Daha sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza da Merkez Bankası Başkanımız ve Başbakan Yardımcımız bütün bu yaklaşımlarla ilgili olarak bilgi arzında bulunacaklar. Önümüzdeki hafta içinde olan bütün gelişmeleri adım adım takip edeceğiz. Serbest kur sistemi içinde bütün bu dalgalanmaları ekonominin istikrarını sarsmadan bir eksen içinde değerlendirmek icap eder. O bakımdan kamuoyumuzun, bütün kurum ve kuruluşlarımızla tam bir koordinasyon içinde olduğumuzu bilmelerinde fayda mülahaza ediyorum. İlgili tüm kurumlarımızla her an temas halindeyiz. New York’tan da neredeyse saat bazlı değerlendirmelerle temas halindeydik. Özellikle iş dünyamızın, yatırımcılarımızın, halkımızın Türkiye’nin ekonomik gücüne güvenmesi, finansal ve bankacılık sistemindeki sağlam yapısına güvenmesi ve ekonomi yönetimi bağlamında da yakın koordinasyon içinde her türlü tedbiri alacağımızı bilerek, istikrarı bozacak bazı spekülasyonlardan uzak durması büyük önem taşıyor. Anlık bazlarda da değerlendirmelerimize devam edeceğiz.”
“Bu bir ev ödevidir”
Özel sektör temsilcilerine “Elinize taşın altına koyun, barışa daha fazla destek olun” demeyi düşünüp düşünmediği sorusu karşısında, “Kesinlikle” ifadesini kullanan Davutoğlu, eylem planlarının bütüncül bir perspektifle ele alınması halinde etkili olacağını belirtti.
Davutoğlu, “Bütüncül perspektiften kasıt şu: Hükümet, bakanlıklar, bütün kamu kurumları bu eylem planı içerisinde hareket edecekler. Bu bir ev ödevidir. 2018’de nereye geldiğimizi tek tek kontrol edeceğiz” dedi.
Söz konusu eylem planını hayata geçirecek olan en önemli kesim olmaları dolayısıyla özel sektör ile de yakın temas halinde olunacağını ifade eden Davutoğlu, özel sektör temsilcileriyle istişare toplantısında bir araya gelmeyi planladığını söyledi.
Davutoğlu, gelecek Çarşamba günü özel sektör temsilcileriyle bir araya geleceğini dile getirerek, “Orada, özel sektörümüze bu eylem planı da dahil olmak üzere Türkiye’deki ekonomik gidişle ilgili görüşlerimi paylaşacağım. Bölgesel bazda da bütün bu bölge kalkınma projeleri için özel sektörle temasımız olacak” diye konuştu.
Yeni eylem planının bölgede kadın istihdamını nasıl etkileyeceği sorusuna karşılık da Davutoğlu, kadın istihdamına verdikleri önemi vurgulayarak, son dönemde Türkiye’de kadın istihdamın artmasından duydukları mutluluğu ifade etti. Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Özellikle eğitimli kadın istihdamında önemli bir artış var. Bütün dünyada işsizlik artarken, Avrupa’da milyonlarca insan işini kaybederken, biz 2008’den bu yana 6 milyon yeni iş imkanı sağladık. Son 1 yıl içerisinde 2014’de bütün bu küresel çalkantılara rağmen 1,4 milyon iş alanı oluşturduk. Bunu sürdürmemiz lazım. 80’li yılların 90’lı yılların tembelliğine kapılmamamız lazım. ‘Aman kadınlar iş hayatına katılmasınlar, çocuk da az olsun. kişi başına düşen milli hasıla bu yolla artsın.’ ‘Nüfus olmazsa nüfus düşerse kişi başına düşen gayrisafi milli hasıla artar’ gibi bir yaklaşım içerisinde olmadık. Hem nüfusun dinamik yapısını koruyacağız hem kadınlarımızın annelik görevlerini yerine getirecekleri imkanları sağlayacağız hem de kadınlarımızın istihdamını teşvik edeceğiz. Nüfusun yüzde 50’sinin ekonomiye katkıda bulunmadığı bir yerde toptan ve bütüncül bir kalkınma imkanı olmaz.”
Kadın istihdam eden işletmelere prim desteği sağladıklarını, gerekirse bunu artırabileceklerini belirten Davutoğlu, şunları söyledi:
“Bu konuda, bölgesel ya da il bazında düzenlemeler yapabiliriz. Eğitim ve mesleki eğitimle kadınlarımızın istihdam edilebilirliğini artırıyoruz. Kreş teşviki getirdik. Ayrıca yerel yönetimlere mutlaka kreş açma zorunluluğu getiriyoruz. İş hayatı ile aile hayatını uyumlaştıran adımlar atıyoruz. Yine bölgede çok yaygın olan mikro kredi uygulamalarıyla evde üretecekleri şekilde teşvik edilmesi. Bunları da sağlıyoruz. Kadınların iş gücüne katılım oranı 2004’te yüzde 23, 2014’te ise yüzde 31 arttı. Bu dönemde üniversite mezunu kadınların iş gücüne katılım oranı ise yüzde 74. Kadınların elinin değdiği yerde bereket olur, nezaket olur, letafet olur.”
Toplantıya, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu da katıldı.