Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AA Editör Masası’nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de yapılan AB Liderler Zirvesi’ni ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması konusunu dile getirmesini değerlendiren Çelik, “Türkiye ile müzakereler kesilsin ya da askıya alınsın gibi söylemleri kullananlar, AB’nin kredibilitesine büyük bir zarar verdi.” diye konuştu.
Avrupa’da AB’ye karşı aşırı sağcı partilerin AB’yi bir birlik değil, Almanya’nın patronajında bir yönetim birliği olarak gördüklerini belirten Çelik, seçimlerden önce Almanya’da da AB kurumlarına neredeyse talimat veren bir üslubun ortaya çıktığını söyledi.
Çelik, “Bu üslubun ortaya çıkması bizce aşırı sağcıların tezine haklılık kazandıracak kadar olumsuz bir tablo ortaya çıkardı.” ifadesini kullandı.
Bu tutumu takınanların Türkiye ile ikili ilişkilerde sorun olduğunu AB üzerinden müeyyideye bağlamak istediklerini dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
“Biz de hep şunu söyledik: ‘Siz bir karar verin burası Avrupa Birliği midir, Avrupa Birleşik Devletleri midir? Eğer siz ilkelere göre değil de yatay dayanışma fikrine göre hareket edecekseniz o zaman orası Avrupa Birleşik Devletleridir, herhangi bir şekilde AB olmaz.'”
Çelik ayrıca, “Burada, ikili meselesini AB meseleli haline getirmeye çalışarak, peşine de Avusturya’yı takarak maalesef AB’nin kredibilitesine bir darbe vurdu bu şekilde.” ifadesini kullandı.
“Hemen bir karşı pozisyon aldılar”
AB’nin demokrasi açısından cazip bir birlik olduğunu vurgulayan Çelik, AB’nin sınırları dışındaki ülkelerle nasıl bir dayanışma gösterdiğinin de önemli olduğunu söyledi.
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişiminde AB’nin zor dönemden geçen herhangi bir demokrasiye yardımcı olabilecek herhangi bir kapasitesinin kalmadığının görüldüğünü belirten Çelik, şöyle devam etti:
“Türkiye büyük bir darbe girişimi geçirdi, bir Avrupa devletidir, demokrasisidir. Burada biz nasıl bir dayanışma içinde oluruz da Türkiye’nin demokrasisini ve kurumlarını güçlendirerek bu süreci atlatmasına yardımcı oluruz diye düşüneceklerine tam tersine bir Avrupa Birleşik Devletleri gibi hareket ettiler, hemen bir karşı pozisyon aldılar.”
“Türkiye’nin üyeliğini askıya almak bir intihardır”
Ortada sorunlarını çözemeyen bir Avrupa modeli olduğuna işaret eden Çelik, “Sorunlarını çözemeyen bir Avrupa modelinin alacağı tek kararın Türkiye’nin üyelik müzakerelerini kesmek olması ya da askıya almak olması bir intihar olur. Dolayısıyla böyle bir çoğunluk sağlanamaz, burada bir fikri mutabakata varılamaz.” dedi.
Belçika’nın başkenti Brüksel’de yapılan AB Liderler Zirvesi’nde Almanya’nın tezini gündeme getirdiğini ancak güçlü bir şekilde dillendirmediğini anımsatan Çelik, bu tez gündeme geldiğinde de “Türkiye ile müzakereler sürsün” şeklinde bir sonuca varıldığını kaydetti.
AB devletlerinin ve kurumlarının Türkiye’nin aday ülke olarak ortaya koyduğu kazanımları görmezden gelmemesi gerektiğini vurgulayan Çelik, özellikle AB Komisyonunun Genişleme Müzakerelerinden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn’ın bu ifadeleri kullandığını ve Türkiye ile ayrıcalıklı ortaklık konusunu gündeme getirmeye çalıştığını söyledi.
Çelik, “AB’nin bir kurumunu temsil eden bir kişi, Avrupa Komisyonu üyesi gibi davranmıyor, başka bir siyasi yapının üyesi gibi davranıyor. Gelinen nokta nedir? IPA yardımlarını kesmekten, azaltmaktan bahsediyorlar. Bu hiçbir şey ifade etmez. Bunun dillendirilmesi de AB’nin kredibilitesini geriye götüren bir şeydir.” dedi.
AB’nin istikrarlı olmasının Türkiye’nin milli çıkarları, Avrupa’daki soydaşları ve Balkanlar’daki istikrar açısından çok önemli olduğunu dile getiren Çelik, “Ben, artık bunu özellikle Avusturya’nın (Türkiye’ye karşı) takıntısını bir siyasi analiz biçimiyle açıklayamıyorum. Tamamen psikiyatrik bir takıntı haline gelmiş durumdadır.” dedi.
Çelik, Avrupa’da ideolojik duvarlar inşa edildiğine işaret ederek, “Güneyimizde istikrarsızlık yaratan DEAŞ ve PKK gibi terör örgütleri neyse, DEAŞ’in Avrupa’daki karşılığı, aşırılık bakımından aşırı sağ örgütlerdir. Zaten güneyimizdeki PKK/PYD’nin Avrupa’da yapılanması vardır. Dolayısıyla zorla bu istikrarsızlığı buraya taşımaya çalışıyorlar.” diye konuştu.
Bakan Çelik, Avrupa’nın krizinin Türkiye’ye yansımasıyla karşı karşıya olunduğunu bildirdi.
‘Buna tırnak içinde ahlaksız teklif diyoruz biz’
Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin tartışılan ayrıcalıklı ortaklık teklifine değinen Çelik, “Buna tırnak içinde ahlaksız teklif diyoruz biz.” diye konuştu.
Türkiye’nin aday ülke olma statüsünün bir kenara bırakıldığı, Türkiye’nin avantajlarından faydalanıp Türkiye’nin AB’den yararlanması gereken avantajları ise buzdolabına saklamak şeklinde bir tavır olduğunu söyleyen Çelik, bunun AB’nin doğusundaki ülkeleri göç ve terör konusunda iş birliği yapılacak bir ülke olarak görüp daha araçsalcı bakan siyasi oryantalist tavra çok oturduğunu ifade etti.
Türkiye’ye terörle mücadele söz konusu olduğunda “Buyurun, en ön sırada yerinizi ayırdık” ancak temel değerler konusunda iş birliği istediğinde “Kusura bakmayın, rezervasyon doldu” dendiğini anlatan Çelik, “Buradaki ahlaki iki yüzlülük taşınamaz hale gelmiştir.” şeklinde konuştu.
‘Referandum kararını dondursa ne olur, dondurmasa ne olur’
Çelik, Irak Başbakanı Haydar el-İbadi’nin Türkiye ziyareti ve Irak’ın kuzeyinde referandum kararının dondurulmasına yönelik son açıklamaları da değerlendirdi.
Bölgede Kürt halkının tarihlerinde çok büyük zulümlerle karşılaşarak bugünlere geldiğini söyleyen Çelik, “Türkiye, kuzey Irak’ta Kürtlere en büyük desteği vermişken Kürtlere en büyük zulmü Barzani bu referandum kararını vererek yapmıştır.” şeklinde konuştu
Barzani’nin facto başkanlık yaptığını dile getiren Çelik, “Barzani bu adımı Kürtler için atmadı. Bu adımı kendi başkanlık konumunu garanti altına almak için attı. Burada neye oynadı Barzani? Bölgedeki siyasi kaostan ben bir statü çıkarabilirim. İkincisi de siyasal Kürtçülük alanında oluşturulmuş bir mitolojiye oynadı, duyguyu istismar etti. Çok büyük bir zarar verdi. Oradaki Kürtlerin bütün kazanımlarını tehlikeye attı.” ifadelerini kullandı.
Çelik, şunları kaydetti:
“Barzani’nin açıklaması tamamen taktik amaçlı bir şey. Referandum kararını dondursa ne olur, dondurmasa ne olur, gayrimeşru bir adım attın kişisel olarak. Diyor ki açıklamasında, Irak merkezi güçleri ile peşmerge arasındaki savaşın ciddi bir şekilde Irak’ta büyük bir zarar ortaya çıkaracağını düşünmeye çalışıyor. Bir bakıma sanki bu referandum kararının öncesine hiçbir şey olmamış gibi dönme şeklinde bir yaklaşımı var. Açık bir şekilde ‘Bu yoktur’ demediği müddetçe, geri alınmadığı müddetçe bunun sonucu budur denilmesi gerekir.”
‘AB bu konuda verdiği sözleri tutmadı’
Türkiye ile AB arasındaki vize serbestisi süreci ve Geri Kabul Anlaşması’yla ilgili soru üzerine Çelik, AB’nin bu konuda verdiği sözleri tutmadığını vurguladı.
Son AB zirvesinde de Türkiye’nin birçok konuda eleştirildiğini, göç konusunda ise takdir edildiğini belirten Çelik, şunları kaydetti:
“Buradaki çifte standarda bakar mısınız? Bir anlaşma yapmışsınız. Bu anlaşmanın, Türkiye üzerine düşen tarafını yerine getirmiş ama siz hiç getirmemişsiniz. Sözünüzü tutmadığınız bir konuda Türkiye’ye karşı takdir ifadeleri kullanıyorsunuz. Fasılların açılmaması, vize serbestisi verilmemesi demek zaten AB’nin ‘Ben bu anlaşmaya uymuyorum.’ demesi anlamına gelir. Bana soruyorlar, ‘Anlaşmaya hala sadık mısınız?’ Biz sadece insani ve vicdani sebeplerle, Akdeniz’de bu kadar insan ölmesin diye şu anki statüyü sürdürüyoruz yoksa bizim bu anlaşmaya sadık kalmak ya da sürdürmek gibi herhangi bir mükellefiyet içerisinde olmamızı gerektirecek hiçbir şey yok.”
Türkiye ile AB ilişkileriyle ilgili olarak Çelik, “Aşırı sağın giderek yükseldiği, verilen sözlerin tutulmadığı, kendi reform sürecini tamamlayamayan, krizleri fırsata çevirmeyen bir AB tabii ki Türkiye için bir cazibe olamaz.” değerlendirmesinde bulundu.