Başbakan Davutoğlu, televizyonlarda yayınlanan “Yeni Türkiye Yolunda” adlı ulusa sesleniş konuşmasında, gündemdeki konularla ilgili değerlendirmede bulundu.
Şubat ayının Türk siyasi tarihinde üzüntüyle hatırlanan olaylara sahne olduğunu belirten Davutoğlu, “28 Şubat 1997’de seçimle göreve gelmiş bir hükümet üzerinde MGK kararlarıyla baskı oluşturulduğunu, hükümetin istifaya zorlanmasına kadar giden bir vesayet düzeni kurulduğunu” ifade etti.
“O hükümetin başbakanı olan Profesör Doktor Necmettin Erbakan’ı yine bir şubat günü, 27 Şubat 2011’de kaybettik” ifadelerini kullanan Davutoğlu, kendisinin demokrasi için verdiği mücadeleyle bir dava insanı olarak her zaman hatırlanacağını kaydetti.
“28 Şubat tarihi maalesef inançlarını yaşamaya çalışan insanlarımız üzerinde büyük baskıların oluştuğu karanlık bir dönemin sembolü oldu” değerlendirmesinde bulunan Davutoğlu şunları söyledi:
“Yine bir başka şubat günü, 6-7 Şubat’ta devlet içinde paralel bir güç oluşturarak, seçilmiş bir hükümeti devirmek amacıyla bir yargı darbesi gerçekleştirilmek istendi. O hükümetin başbakanı, şimdi milletimizin oylarıyla seçildiği Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan Sayın Tayyip Erdoğan’ın ve başında bulunduğu Hükümetin dirayetiyle bu darbe aşıldı.
Türkiye bu acıları, bu demokrasi ayıplarını maalesef defalarca yaşadı. Demokrasimizi bu ayıplardan temizlemek üzere son 14 yılda büyük mücadeleler verdik. Allah’a şükürler olsun ki artık millet iradesinin, yegane karar mercii olduğu özgür bir ülke haline gelmiş durumdayız. Her türlü vesayetin, paralel yapının gündemden çıktığı ve demokrasinin, özgürlüklerin, milli iradenin tahkim edildiği bir ülkede yaşamak bu ülkenin her ferdinin, her vatandaşımızın hakkı. Türkiye bu karanlık dönemlere bir daha asla dönmeyecek ve millet iradesi üzerinde bir daha asla hiç kimse hiçbir vesayet kuramayacak.”
“Suriye’deki insani krize duyarsız kalmamız beklenemez”
“Son yıllarda bölgemiz kaos ve istikrarsızlıkla boğuşuyor” ifadelerini kullanan Davutoğlu, “Baskıcı rejimlerin utanç verici katliamları, göç krizi ve terörizm başta olmak üzere etkisi uluslararası düzeyde hissedilen gelişmeler maalesef ülkemizi de derinden etkiliyor. Yabancı devletlerin akıl dışı ve sorunları daha da büyüten müdahaleleri akan kanın artmasına ve yeni göç dalgalarının oluşmasına sebep oluyor” ifadelerini kullandı.
Suriye’deki çatışmaların beşinci yılını tamamlamak üzere olduğunu kaydeden Davutoğlu şunları söyledi:
“Ülkemiz başından beri bu çatışmaların siyasi bir dönüşümle sona erdirilebileceğini savunuyor. Bu çerçevede son dönemde çatışmaların durdurulmasına yönelik atılan adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak bu adımların olumlu sonuçlanması için Rusya’nın ve Esed rejiminin verdikleri sözleri tutması gerekir. Verilen sözler tutulmadığı takdirde bu çabaların sonuçsuz kalacağı açıktır. 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyanın gördüğü en büyük insani kriz ülkemizin yanı başında yaşanıyor. Türkiye olarak bizim bu zulüm ve haksızlıkları görmezden gelmemiz elbette beklenemez. Bizim, Suriye ile 911 kilometrelik bir sınırımız var. Burada yaşanan her olay, menfi ya da müspet her gelişme bizi doğrudan etkiliyor. Dolayısıyla bizim ülke olarak oradaki insani krize ve siyasi gelişmelere duyarsız kalmamız beklenemez.”
Türkiye’nin, Suriye’de çatışmaların başladığı ilk günden beri zulme uğrayan Suriyelilerin yanında olduğunu ve olmaya da devam ettiğini belirten Davutoğlu, “Bugün itibariyle ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin sayısı 2,7 milyonu bulmuştur. Ülke olarak tüm dünyaya örnek olması gereken bir gönlü genişlik, bir misafirperverlik gösteriyoruz. İnsanlarımız evlerinden, yurtlarından edilmiş bu kardeşlerimize kucak açıyor. Her birine buradan tekrar tekrar teşekkür ediyorum. Aslında bütün toplumların yapması gereken budur. Bütün dünyayı ilgilendiren böyle bir meselede uluslararası toplum konuyu birçok yönüyle görmezden gelmeye devam ediyor. Türkiye olarak Suriye halkının yaşadığı acılara dikkat çekerek uluslararası toplumun bu meseleye hassasiyetini arttırmaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, bu hassasiyeti Londra’da katıldığı Donörler Konferansında yaptığı konuşmada en açık şekliyle ifade ettiğini belirterek, bu konferans vesilesiyle bir araya geldiği çeşitli ülke liderleriyle temaslarında da Türkiye’nin bu meseleye bakışını dile getirdiğini kaydetti.
“Duruşumuzu sonuna kadar koruyacağız”
Suriye konusunun, şubat ayı içinde Türkiye’yi ziyaret eden ve Londra’nın ardından ikinci kez bir araya geldiği Almanya Başbakanı Angela Merkel’le de bütün detaylarıyla görüşülüğünü belirten Davutoğlu şunları söyledi:
“Bizim duruşumuz baştan beri belli. Bu duruşumuzu sonuna kadar koruyacağız. Biz zorda kalmış, katliama tabi tutulan, tecavüze uğrayan bu kardeşlerimize yönelik açık kapı politikamızı sürdürmeye bundan sonra da devam edeceğiz. Uluslararası toplumun, başta ABD ve Rus yönetimlerinin artık samimi davranması, gerçeklerle yüzleşmesi lazım. Son dönemde özellikle Avrupa Birliği’nin mülteci krizinin kendilerini de etkilemesi ile beraber sergilemiş olduğu ortak tavır bizim için sevindirici bir gelişmedir. Umuyoruz ki Suriye halkının yaşadığı acılara son verecek hakkaniyetli bir çözüme en kısa zamanda ulaşılır. Beklentimiz bölgede zulmedenle zulme uğrayanın aynı kefeye konulmadığı, Suriye halkının iradesine uygun kalıcı bir çözüme bir an önce ulaşılmasıdır. Bu kargaşa halini fırsat bilerek bölgede hakimiyetini arttırmaya çalışan ve ne yazık ki bazı devletlerin desteğini alan terörist yapıların da bu süreçte önü alınmalıdır. Aksi halde, güney sınırımızda mevcut bulan her türlü tehdide karşı Türkiye kendini en güçlü şekilde savunmaya, nefsi müdafaa yapmaya devam edecektir. “
Ankara’daki terör saldırısı
Terörün kanlı yüzünü 17 Şubat günü akşam saatlerinde Ankara’da bir kez daha gösterdiğini ifade eden Davutoğlu, “29 canımızı teröre kurban verdik. Bir kez daha bu patlamada hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum” dedi.
Bu saldırının amacının Türkiye’nin terörle mücadele iradesini zayıflatmak olduğunu vurgulayan Davutoğlu, “Buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum ki, terörle mücadele azim ve kararlılığımızdan asla vazgeçmeyeceğiz. Terör bu ülkenin her karış toprağından temizleninceye kadar bu mücadelemiz aynı kararlılıkla sürecek” diye konuştu.
Terör saldırısının ardından soruşturmanın büyük bir titizlikle yürütülerek aydınlığa kavuşturulduğunu kaydeden Davutoğlu güvenlik toplantısında da Türkiye’yi hedef alan iç ve dış terör ile alınacak tedbirlerin bütün boyutlarıyla gözden geçirildiğini ifade etti.
Davutoğlu, “Türkiye genelinde yaptığımız güvenlik değerlendirmelerini bundan böyle her bir ilin özgün durumunu göz önünde bulundurarak il bazında da yapacağız. Terörle mücadele çok boyutlu olarak ele alınması gereken bir mesele. Emniyet birimlerimizin hızlı ve etkin çalışmaları sonrasında bu terör olayı bütün bağlantılarıyla açığa çıkarılmış ve YPG-PKK işbirliği açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu konuda olağanüstü çaba sarf eden Emniyet birimlerimize teşekkürü bir borç biliyorum” dedi.
Ankara’daki terör saldırısıyla ilgili kanıtların açık ve net olduğunu, saldırının PKK-YPG işbirliğiyle planlanıp gerçekleştirildiğini vurgulayan Davutoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalanmalarına yönelik mücadelemize karşı çıkanlar, herhalde Ankara’daki terör saldırısından sonra gerçeği görmüşlerdir. PKK’dan talimat ve destek alan bu terör örgütünün Türkiye’ye yönelik terör faaliyetleri bu olayla ayan beyan ortaya çıkmıştır.
“Terörün bu ülkede alabileceği herhangi bir yol, herhangi bir mesafe yoktur”
Davutoğlu bütün meselelerin hukuk ve demokrasi esasında çözüleceğini belirterek, “Türkiye demokrasiden, hukuktan, adaletten, refahtan hiçbir surette geri adım atmayacaktır. Türkiye, hakkında karanlık odalarda yazılan karamsar senaryolara hiçbir şekilde diz çökmeyecektir. Terörün bu ülkede alabileceği herhangi bir yol, herhangi bir mesafe yoktur” dedi.
7 Haziran’dan sonraki süreçte Doğu ve Güneydoğu’da halkın teröre ve terör örgütüne destek olmadığının açıkça ortaya çıktığını belirten Başbakan Davutoğlu, “Şehirlerde hayatın normal seyretmesine engel olmaya çalışan, çocuk, yaşlı demeden bölge halkına eziyet eden terör örgütünün bu topraklarda artık yeri yok. Camilere, okullara, hastanelere saldıracak, bomba atacak kadar gözü dönmüş bu canilerin bölge halkını asla temsil etmediği, edemeyeceği ortada” ifadelerini kullandı.
Mardin, Erzincan, Konya ve Bingöl’e giderek açılışlar yaptıklarını, milletle kucaklaştıklarını söyleyen Davutoğlu şunları söyledi:
“Milletimiz terörden ve terör örgütünden açık bir şekilde mustariptir. İnşallah devlet olarak, Hükümet olarak en kısa zamanda terörün yol açtığı her türlü sıkıntıyı ortadan kaldıracağız. Terörün mağdur ettiği bu insanlarımızın yanında olacağız, yaraları beraber saracağız. Bu doğrultuda hazırladığımız eylem planını Mardin ziyaretimiz sırasında bölgede bizzat açıkladım. Birlik, huzur ve demokrasi adını verdiğimiz bu eylem planıyla yeni bir dönem başlatıyoruz.
“Cesur dış politika anlayışımız devam edecek”
“Yeni Türkiye Yolunda” konuşmasında dış ziyaretlere de değinen Davutoğlu, Suudi Arabistan’a ocak sonunda yapılan ziyarette başta Kral Selman olmak üzere birçok Suudi yetkiliyle görüşme imkanı bulduklarını, bölge meselelerine ilave olarak iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi konusunda yararlı görüşmeler yapıldığını kaydetti.
Davutoğlu, bu ziyaretin ardından, şubat ayı içinde 4 ayrı ülkeye dış ziyaret gerçekleştirildiğini belirtti. 3 Şubat’ta “Suriye’ye ve Bölgesine Destek Konferansı”na katılmak ve ikili temaslarda bulunmak üzere gittikleri Londra’da, İngiltere Başbakanı Cameron, Almanya Başbakanı Merkel, Yunanistan Başbakanı Çipras, Norveç Başbakanı Solberg ve Kuveyt Emiri El-Sabah ile bir araya geldiklerini ifade eden Davutoğlu, gerek bu görüşmelerde, gerekse Donörler Konferansında Suriye’de yaşananlara ilişkin görüşlerini ifade etme imkanı bulduklarını söyledi.
Başbakan Davutoğlu Katar Emiri Al Sani’yi İstanbul’da misafir ettiklerini ve bölge meselelerini kapsamlı bir şekilde ele aldıklarını da belirterek şunları söyledi:
“Ülkemizin menfaatleri doğrultusunda yoğun dış temaslarımızı bundan sonra da kararlılıkla sürdüreceğiz. Biz dünya meselelerine gözünü kapatan, kapısına dayanmış meselelere gözünü yuman ve nihayet karar mekanizmalarının uzağında bir ülke olamayız. Aktif, sorunlarla yüzleşen, insanı ve vicdanı odağına alan ve inisiyatif kullanan cesur dış politika anlayışımızla, Türkiye dünyadaki etkinliğini ve ağırlığını arttırmaya devam edecek.”
“Demokratikleşme irademizden taviz vermemiz söz konusu olamaz”
Türkiye’nin son 14 yılda her alanda çok önemli ilerlemeler sağladığını ve bunlar arasında en önemlilerinden birinin demokratik kazanımlar olduğuna işaret eden Davutoğlu, “Şartlar ne olursa olsun demokratikleşme irademizden taviz vermemiz söz konusu olamaz. Her kesimden vatandaşımızın meşru hak ve taleplerine en geniş çerçevede cevap vermeye devam edeceğiz. Şiddeti dışlamak ve demokratik siyasi araçları benimsemek şartıyla, toplumsal taleplerin en geniş şekilde karşılanması temel amacımızdır” diye konuştu.
Davutoğlu, güvenlik olmadan özgürlüğün elde edilemeyeceğini, özgürlük olmadan da güvenliğin sağlanamayacağını bildiklerine değinerek, şunları söyledi:
“Ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak başlıca hedefimizdir. Bu kararlılığımızın temel göstergesi, Türkiye’nin sivil, medeni, insan onurunu öne çıkaran yeni bir anayasaya kavuşturulmasıdır. Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı açıktır. Türkiye, bir darbe anayasasıyla geçirdiği 34 yılın ayıbını gidermek zorundadır. İnşallah Türkiye hak ettiği anayasaya bu dönemde kavuşacaktır. İdeoloji dayatmayan, insan onurunu temel değer kabul eden, vatandaşı önceleyen, evrensel demokratik normlara dayalı bir anayasayı milletimize ve gelecek nesillere kazandıracağız. Meclis’teki hiçbir siyasi parti, bu sorumluluktan kaçamaz, kaçmamalıdır.
2016 bütçesi
Başbakan Davutoğlu, şubat ayının hem hükümet hem de Meclis gündemi açısından en önemli faaliyetlerinden birinin de 2016 bütçesinin Genel Kurul’da görüşülmeye başlanması olduğunun altını çizerek, “Bu vesileyle 2016 yılı merkezi yönetim bütçemizin şimdiden ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.
“2016 bütçemiz, 2002 bütçemizin neredeyse 5 misline yakın büyüklüktedir”
Davutoğlu, 2016 bütçesine dair rakamların mali disiplinin düzeldiğini ve devlet imkanlarının büyüdüğünü açık bir şekilde gösterdiğine vurgu yaparak, “2002 yılında yüzde 11’in üzerinde devraldığımız bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının 2016 yılında yüzde 1,3 seviyesinde olmasını öngörüyoruz. 2002 yılında 119,6 milyar olan merkezi yönetim bütçe giderlerinin 2016 yılında 570,5 milyar Türk Lirası olmasını öngörüyoruz. Aradaki fark neredeyse 5 misline yakın. Benzer şekilde 2002 yılında 79,4 milyar Türk Lirası olan bütçe gelirlerinin, 2016 yılında 540,8 milyar Türk Lirası olmasını planlıyoruz. 2016 bütçemiz, 2002 bütçemizin neredeyse 5 misline yakın tam 4,7 katı büyüklüktedir” dedi.
“Yine eğitime öncelik veriyoruz”
Başbakan Davutoğlu, 2016 bütçesinde insan kaynağının en önemli sermayeleri olduğu bilinciyle yine eğitime öncelik verdiklerini aktararak, şu ifadeleri kullandı:
“En büyük payı yine genç kuşaklarımıza, yani eğitime ayırıyoruz. 2002’de 11,3 milyar Türk Lirası olan eğitim bütçesini, 2016’da 109,3 milyar Türk Lirasına çıkartıyoruz, neredeyse 10 misli. Böylece eğitime ayrılan kaynağın bütçe giderleri içerisindeki payı 2002 yılında yüzde 9,4’ten, 2016 yılında yüzde 19,2’ye ulaşıyor, yani eğitimin bütçe içindeki payı iki katına yükselmiş durumda. Şu hususa da dikkatinizi çekiyorum, 2002 yılında toplam bütçe büyüklüğü 119,6 milyar lira iken, bu sene sadece eğitim bütçemiz için ayırdığımız kaynak 109,3 milyar lira.
Eğitim ve sağlığın bütçe içindeki payını yüzde 36 seviyesine yükselttik. Bugün Türkiye, bütçesinin 3’te 1’inden fazlasını sadece eğitime ve sağlığa ayırabilen güçlü bir ülkedir.”
“Sosyal yardım programlarını çeşitlendirdik”
Davutoğlu, iktidara geldikleri günden bu yana sosyal yardımlar alanında reform olarak nitelendirebilecekleri birçok yeni uygulamayı hayata geçirdiklerini, sosyal yardım programlarını çeşitlendirdiklerini anlatarak, “Sosyal yardımlar alanında yaptığımız çalışmalarla sosyal yardıma ve korunmaya ihtiyacı olan kesimlerimize yardım ve hizmetler sunduk. Kimsesiz çocuklarımızın koruyucu, önleyici, eğitici hizmetlere ve aile sıcaklığını hissettirecek ortamlara kavuşmasını hedefledik. Kurduğumuz, geliştirdiğimiz sevgi evleri bunların en güzel örneği” değerlendirmesinde bulundu.
“Gençlerimizin barikat arkalarında, dağlarda heba edilmelerini istemiyoruz”
Davutoğlu, çocukların hep böyle güzel şartlarda yetişmesini istediklerinin altını çizerek, “Biz gençlerimizi kampuslerde, kütüphanelerde, satranç tahtası başlarında, kayak tesislerinde görmek istiyoruz, spor tesislerinde görmek istiyoruz, barikat arkalarında, dağlarda heba edilmelerini istemiyoruz. Bütün vatandaşlarımıza bir kez daha özellikle çocuklarımıza sahip çıkma çağrısında bulunuyorum. Çocuklarımıza, gençlerimize sahip çıkmak, ülkemizin geleceğine sahip çıkmaktır. Bütün çocuklarımız bilsinler ki her birini birer anne, birer baba gibi seviyoruz ve her birinin geleceğini kendi evlatlarımızın geleceğinden ayırt etmiyoruz. Nice güzel günlerde hep çocuklarımızla birlikte olacağız” ifadesini kullandı.
“İktidarlarımız döneminde asgari ücreti yüzde 606 oranında artırdık”
Hükümet olarak Türkiye’nin gelişiminden bütün kesimlerin yararlanmasını ve herkesin eşit oranda istifade etmesini temin etmek için de büyük bir hassasiyet gösterdiklerini anlatan Davutoğlu, şunları söyledi:
“İktidarlarımız döneminde asgari ücreti yüzde 606 oranında artırdık ve 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren net bin 300 Türk Lirası olarak belirledik. Böylece asgari ücretin 2002’den bu yana reel olarak yüzde 126,3 oranında artmasını sağladık. Dikkat ediniz, enflasyondan arındırılmış haliyle yüzde 126,3 arttı. Diğer bir ifadeyle, asgari ücretle çalışan bir kişinin alım gücü 14 yılda 2,26 katına ulaştı. Biz refahı tabana yaymak derken işte tam da bunu kastediyoruz. Bu kazanımları memur maaşlarında da görüyoruz. Aynı dönemde aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşını yüzde 503,5 artırarak 2 bin 365 Türk Lirasına yükselttik. Böylece en düşük memur maaşlarında reel olarak yüzde 93,5 artış sağladık. Aile yardımı ödeneği dahil ortalama memur maaşını ise yüzde 389,3 artırarak 2 bin 828 Türk Lirasına yükselttik, reel olarak yüzde 56,9 artırdık.”
“Emeklilerimizi de ihmal etmedik”
Davutoğlu, emeklileri de ihmal etmediklerini belirterek, “AK Parti iktidarının ilk yılında, emeklilerimizi enflasyona ezdirmemek amacıyla aylıklarına 75 lira ile 100 lira arası seyyanen zam yaparak göreve başlamıştık. Son olarak 2015 Temmuz ayında SSK ve BAĞKUR emeklilerimize 1000 liranın altında aylık alanlara 100 lira, 1000 liranın üstünde aylık alanlara da 1100 lirayı geçmeyecek şekilde seyyanen zam yaptık. 2016 yılında ise ayrıca SSK ve BAĞKUR emeklilerinin tamamına 100 lira seyyanen zam yaptık. Bu artışla birlikte, 2002 yılında 257 lira olan en düşük SSK işçi emekli aylığını yüzde 402,6 artırarak 2016 yılında 1292 liraya yükselttik, reel olarak yüzde 61,1 artırdık” diye konuştu.
Hükümet olarak toplumun bütün kesimlerini dengeli biçimde kalkındıracak bir program çerçevesinde hareket ettiklerine işaret eden Davutoğlu, “64. Hükümetin kurulmasından bu yana geçen sadece 3 aylık zaman içinde gerçekleştirdiğimiz icraatlar da bunun bariz bir göstergesidir” ifadesini kullandı.
Turizm Eylem Planı
Başbakan Davutoğlu, Türkiye’nin her alanda topyekun büyümesi ve kalkınması adına bütün sektörleri rahatlatacak tedbirler de aldıklarını anlatarak, “Bu doğrultuda şubat ayı içinde turizm sektörümüze güzel haberler verdik ve Turizm Eylem Planımızı açıkladık. Hükümet olarak turizm sektörünün bu yaşanan olumsuzluklardan zarar görmemesi için büyük gayret gösteriyoruz” diye konuştu.
Davutoğlu, “Şundan emin olunuz ki Türkiye doğru bir yolda adım adım hedeflerine ilerliyor. Sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz ama bu sıkıntıları aşacak güce, tecrübeye ve özgüvene sahibiz. Milletin sesi olarak, millet iradesinin temsilcisi olarak ülkemizi emin adımlarla geleceğe taşımak üzere gece-gündüz çalışıyoruz; sizler buna şahitsiniz. Allah bizi sizlere mahcup etmesin, Türkiye’nin yolunu açık etsin, önümüzü, günümüzü, geleceğimizi aydınlık eylesin. Allah’a emanet olun” ifadeleriyle sözlerini tamamladı.