Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Arınç, Konya’da düşen uçağa ilişkin,”Şu anda tahmini olarak varılan kanaat, uçağın teknik sebeplerle düşmediği konusunda düğümlenmektedir. Ama asıl sebebi soruşturmaların sonucunda hep birlikte göreceğiz” dedi.
Arınç, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılan ikinci Bakanlar Kurulu Toplantısı’nın ardından basın mensuplarına açıklamada bulundu, soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine Bakanlar Kurulunun Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplandığını, Erdoğan başkanlığındaki ilk toplantının 19 Ocak 2015’te gerçekleştirildiğini anımsatan Arınç, aradan geçen 50 günün ardından ikinci toplantının yapıldığını, toplantının açılışında Erdoğan’ın iç ve dış gelişmeler konusunda düşüncelerini, görüşlerini ifade ettiğini, seyahatleriyle ilgili bilgi verdiğini aktardı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da özellikle Portekiz ve ABD ziyaretlerine ilişkin Kurul’a bilgi sunduğunu belirten Arınç, “Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız yeni atanmış olan üç bakanımızı tebrik ettiler, görevlerinde başarılar dilediler. Bildiğiniz gibi Anayasa gereği Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanımız, Adalet Bakanımız ve İçişleri Bakanımız seçim kararı alındıktan sonra belli bir sürede istifa edip yerine bağımsız atamalar yapılıyor. Sayın bakanlarımız, bir ara Bakanlar Kurulu Toplantısı’ndan da ayrılarak Sayın Cumhurbaşkanımızın izniyle TBMM’ye gittiler, ant içme merasimini yerine getirdiler” diye konuştu.
Toplantıda İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk’ün “İç Güvenlik Reformu”nun içeriğiyle ilgili genel bilgilendirme yaptığını, TBMM’de kabul edilen hükümler ve bundan sonra görüşülecek konular hakkında bilgi sunduğunu kaydeden Arınç, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın da Çözüm Süreci konusunda bilgi verdiğini ifade etti.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk’ün toplantıya davet edildiğini hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:
“Kara Kuvvetleri Komutanımız adına Harekat Başkanımız, Sayın Korgeneral, Süleyman Şah Saygı Karakolu’nun nakli ve sonrasındaki gelişmeler konusunda Bakanlar Kurulumuzu bilgilendirmiş oldu. Hava Kuvvetleri Komutanımız da son günlerde maalesef üst üste meydana gelen müessir kazalardaki, bunlardan birisi Malatya’da birisi de Konya’da, birisinde iki uçağımızın birisinde bir uçağımızın düşmesi sonucunda yaşanan acı olaylar konusunda Bakanlar Kurulumuza teknik bilgiler sundu. Kaza ve kaza sebepleri konusunda bilgiler verdi. Biz bu vesileyle tekrar şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, ailelerine ve milletimize başsağlığı dileklerimizi ifade ediyoruz.”
“Cumhurbaşkanımızın bir Ukrayna ziyareti de olacak”
Arınç, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Suriye ve çevredeki gelişmeler ile Ukrayna’da yaşanalar konusunda bilgi aktardığını dile getirerek, “Önümüzdeki günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın bir Ukrayna ziyareti de olacak. Bu kapsamda, Ukrayna-Rusya ilişkileri, Ukrayna-Türkiye ve Kırım’daki gelişmeler mercek altına alındı ve üzerinde çalışmalar yapıldı” dedi.
“Küresel terörizm” konusunda da MİT Müsteşar Vekili İsmail Hakkı Musa’nın kapsamlı bir sunum yaptığını, hem bölgede hem dünyadaki terör örgütlerinin kaynakları, düşünceleri ve yapıları konusunda geniş kapsamlı ve ilginç bilgiler verdiğini söyleyen Arınç, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin genel konular üzerinde kapsamlı bilgi aktardığını, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın bilgi sunumuyla toplantının sona erdiğini kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Arınç, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın toplantının sonunda bir değerlendirme yaptığını bildirerek, “Verimli bir toplantı yaptığımızı, kapsamlı bir görüş alışverişinde bulunulduğunu, Bakanlar Kurulumuzda bakan arkadaşlarımızın sunumlarını genel planda çok iyi hazırladıklarını tespit etmiş olduk. Sayın Cumhurbaşkanımız teşekkürlerini ifade etti” diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, 11.Cumhurbaşkanı Gül ile görüşecek süreci değerlendirecek
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün milletvekili adaylığı tartışmalarıyla ilgili, “Sayın Başbakanımız parti ihtiyaçlarını, seçim öncesi çalışmaları, böyle bir şeye gerek olup olmadığını Sayın Abdullah Gül’ün de düşüncelerini almak suretiyle bunu herhalde önümüzdeki süreçte değerlendirecektir” dedi.
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk’ün Bakanlar Kuruluna sunum yaptığının hatırlatılması ve “Kazanın nedeni konusunda, teknik bir arıza mıdır, yoksa pilotaj hatası mıdır? F-4’lerin envanterden kaldırılması söz konusu mu” diye sorulması üzerine Arınç, sunumun teknik bilgileri içerdiğini ifade etti.
Kaza sonrasında herkesin görüş bildirdiğini, bunun da bilgi karmaşasına yol açtığını belirten Arınç, sunumun bazı bölümlerini paylaşarak, şunları söyledi:
“Önce 24 Şubat 2015’te elim bir kaza neticesinde Malatya’da iki uçak kaybettik. Sonra 5 Mart tarihinde yine bir kaza neticesinde Konya’da uçağımız düştü, iki pilotumuz şehit oldu.
Özellikle bu uçakların birbirinden farklı uçaklar olduğunu tespit etmekte fayda var. 24 Şubat’ta Malatya’da kaybettiğimiz RF keşif uçaklarıdır. 5 Mart’ta Konya’da kaybettiğimiz diğer uçağımız F-4 bombardıman uçağıdır. Teknik açıdan ikisini ayrı ayrı tarif etmek gerekir. Hem taarruz hem hava savunmasında kullanılan F-4 uçakları epey bir yıldan beri Türkiye’de Hava Kuvvetlerinde kullanılmaktadır. Keşif maksadıyla kullanılan diğer uçaklarımız da yine hemen hemen 25-30 yıla yaklaşan bir zamandır envanterimize girmeye başlamıştır. Bugüne kadar bu uçaklar çeşitli aviyonik, motor ve yapısal iyileştirmeye tabi tutulmuştur ve rutin olarak da teknik kontrolleri her zaman yapılmaktadır.
Modernize edilen uçakların bir kısmının envanteri yıl olarak tespit edilmiştir. Mesela modernize edilen uçakların 2020 yılına kadar envanterde kalması planlandığından uçakların ismi F-4 E-2020 olarak güncellenmiştir. Yani en son 2020 yılına kadar uçakların kullanılması devam edecektir. Diğer çok teknik konular da var. Bu F-4 uçaklarının Hava Kuvvetleri envanterine girmesinden bugüne kadar geçen sürede elbette kaza kırımlar sonucu 60 uçak hizmet dışına çıkmıştır. Ancak bütün dünyada bu uçakların kullanıldığı ülkelerdeki istatistikler de ortaya koyuyor ki en az hizmet dışı kalan uçak ve en az kaza sayısı Türkiye’dedir. Buna Avrupa ülkeleri ile ABD ve Japonya da dahildir. Yani şükürler olsun ki Hava Kuvvetlerimizde bu uçakları kullanan personelimiz fevkalade deneyimli, başarılı pilotlardır. Bugüne kadar kaza kırım sonucu düşen uçaklarımızın sayısı, uçtukları saat sayısına göre ve envanterde kaldıkları süreye bakılırsa fevkalade düşük bir sayıdadır.”
Düşen uçaklara ilişkin yaklaşık 70 sayfalık bir kaza kırım raporu hazırlandığını bildiren Arınç, raporda uçakların düşme sebeplerinin tek tek tahlil edileceğini, çalışmanın adli ve idari soruşturma süreciyle eş zamanlı devam ettiğini aktardı. Arınç, “Zaten bu tür olaylar meydana geldiğinde adli yönden, ölümle sonuçlandığı için bir soruşturma, idari yönden de Hava Kuvvetlerimiz, Genelkurmay Başkanımızın talimatıyla kendi içinde bir soruşturma yapmaktadır” dedi.
Ehliyetli bir heyet tarafından kaza kırım sonucunun hazırlanmasının kazalara ışık tutacağını dile getiren Arınç, pilotaj eğitiminin hayati bir şekilde devam ettiğini anlattı. Arınç, “Rahmetli pilotlarımızın bulundukları rütbeler ve uçuş saatleri de fevkalade önemlidir. Şu anda tahmini olarak varılan kanaat yani teknik sebeplerle uçağın düşmediği konusunda düğümlenmektedir. Ama asıl sebebi veya sonucu bu soruşturmaların sonucunda hep birlikte öğrenmiş olacağız” değerlendirmesini yaptı.
“Cumhurbaşkanımızın herhangi bir eleştirisi ya da önerisi olmamıştır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ile yapacağı görüşmenin ne zaman gerçekleşeceği ve hükümetin doları düşürmek için ilave bir tedbir alıp almayacağının sorulması üzerine Arınç, şu yanıtı verdi:
“Böyle bir görüşmenin ne zaman yapılacağı gündeme gelmedi. Sayın Cumhurbaşkanımız ne zaman arzu ederlerse ilgili arkadaşları çağırır ve bilgi alır. Sayın Babacan’ın ekonomi konularındaki açıklamaları da bugün Merkez Bankasının yaptığı bu faiz indirimleri elbette piyasalara bir rahatlık vermiştir. Bunun devam etmesi de şüphesiz uygun görülür veya beklenir ama Sayın Babacan’a bugüne kadarki Merkez Bankasının çalışmalarından dolayı Sayın Cumhurbaşkanımızın herhangi bir eleştirisi ya da önerisi olmamıştır. Sayın Babacan, düz bir sunumda bulunmuştur.”
“AK Parti’de herkes elbette bundan büyük bir memnuniyet duyar”
Arınç, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün AK Parti’den milletvekilliği adaylığı konusunda yaşanan tartışmaları anımsatılması ve Gül’e adaylık daveti yapılıp yapılmayacağı yönündeki bir soru üzerine, şu yanıtı verdi:
“Ben ‘bir davet gereklidir’ deyince Sayın Davutoğlu’nun da ‘davete gerek yoktur’ sözünü yan yana getirirseniz ondan kötü bir anlam çıkar. Yani bir algı olarak ‘ne lüzum var davete’ denebilir. Halbuki Sayın Başbakan öyle demedi. ‘Burası kendi evidir dedi. Bu partiyi o kurmuştur’ dedi. Bu partinin ilk başbakanı odur, ilk cumhurbaşkanımız da odur. Davet dışarıdan gelecek olana yapılır, kapı dışarıdan gelecek olana açılır’ dedi. Bunun anlamı ilk sözünden daha farklıdır.”
Abdullah Gül’ün AK Parti’nin kurucusu, başarılı bir siyasetçi olduğunu ve çok başarılı bir cumhurbaşkanlığı dönemi geçirdiğini dile getiren Arınç, şöyle devam etti:
“Elbette AK Parti kendisinden yaralanmak isteyebilir, ona ihtiyaç olduğunu düşünebilir. Bizim söylediğimiz konu, bu isteğin, bu talebin kendisinden gelmesi değil, partinin eğer böyle bir ihtiyaç görüyorsa başbakan düzeyinde veya bir başka düzeyde kendisini partiye davet etmesi. Adaylık müracaatına da gerek yok. Her şeyi rahatlıkla yapabilmesidir. Bu konuda Sayın Cumhurbaşkanımız ‘iyi olur faydalı olur’ dediğine göre, Sayın Başbakanımız da çok saygılı bir ifadeyle ‘davete ne gerek var burası zaten onun kendi evidir, ne zaman isterse başımızın üstünde yeri var’ dediğine göre arada çetrefilli bir iş yok demektir. Dolayısıyla Sayın Başbakanımızın parti ihtiyaçlarını, seçim öncesi çalışmaları, böyle bir şeye gerek olup olmadığını Sayın Abdullah Gül’ün de düşüncelerini almak suretiyle bunu herhalde önümüzdeki süreçte değerlendirecektir. AK Parti’de herkes elbette bundan büyük bir memnuniyet duyar ama kendi iradeleri şimdilik siyasetin dışında kalmaksa buna da herkesin saygı duyması gerekir. Bugünkü görüşmelerimizin hiçbirinde bu konu geçmemiştir. Bu konu Sayın Başbakanımızın takdirlerindedir. Belki parti içi dinamiklerle bu konuyu görüşebilir.”
“Türkiye 5 milyar dolar civarında masraf yaptı”
Birleşmiş Milletler’in Suriyeli mülteciler için yapılan gıda fonunu askıya almasını nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine Arınç, “Bunun cevabı çok basit. Birleşmiş Milletler’in ne kadar güçsüz olduğunu, temel konularda hiçbir şey yapamadığını, çözüm üretemediğini, hani ‘dünya 5’ten büyüktür’ diyor ya Sayın Cumhurbaşkanımız bunun ne kadar gerçek olduğunu ortaya koyuyor. BM Genel Sekreteri iyi niyetli bir insan olabilir ama BM bünyesi bu şekilde devam ettiği sürece elbette çözümsüzlük içerinde çabalayan bir kurum olmaktan öteye geçemeyecek” diye yanıt verdi.
Suriye’de yaşanan trajedi sebebiyle binlerce insanın hayatını kaybettiği, milyonlarcasının topraklarına yabancı düştüğü bir zamanda Türkiye’nin insanlara kucak açtığını ifade eden Arınç, şunları söyledi:
“1 milyon 600 bin civarında insanın olduğu biliniyor. Bunlardan özellikle sığınma yerlerinde, konteynerlerde ve diğer yerlerde kalanların sayısı 250-300 bin civarında. Bunların her gün yemek, barınma, eğitim ihtiyaçları da karşılanıyor. Türkiye 5 milyar dolar civarında bir masraf yapmıştır. Bu masrafın yüzde 1’ini bile diğer kuruluşlar sağlamamıştır. BM fon yetersizliği sebebiyle dünya gıda programı çerçevesinden Türkiye’ye yaptığı katkıyı kesmek zorunda kalmıştır. Bu katkıyı kestiğini ifade edip, ‘yeni kaynaklar siz de arayın biz de arayalım’ deme noktasına gelmiştir. AFAD o günden itibaren bunu biz üstlenebiliriz. Hiçbir ihtiyacımız yok. Madem fonunuz kalmadı, madem bir bedel ödeyemeyeceksiniz Türkiye bunu kendisi de karşılar noktasına gelmiştir. Yani sığınmacılar açısından fevkalade olumsuz bir şart meydana gelmemiştir. Utanması sıkılması gereken bir yer varsa o da BM’dir. Çünkü bir gıda yardımına bile destek olamayacak kadar bir acizlik içerisine düştülerse bu bizim değil onların utancı olmalıdır diye düşünüyoruz. Türkiye yardımlarına devam edecektir.”
“Çözüm Süreci konusunda samimi irademiz, güçlü bir şekilde devam ediyor”
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, “Çözüm Süreci konusunda samimi irademiz, güçlü bir şekilde devam ediyor. Bize düşeni biz yapıyoruz, yapacağız. Üzerine görev düşenlerin de bu işi geciktirmeden yapmasını takip edeceğiz” dedi.
Bir gazetecinin, “Musul’a yönelik bir operasyonda koalisyon güçleriyle Türkiye’nin işbirliği içinde yardım yapacağı yansıdı kamuoyuna. Bu konu Bakanlar Kurulunda detaylı bir şekilde ele alındı mı? Bahsedilen yardımların ötesinde Türkiye’nin daha geniş bir noktasında yer alması söz konusu olur mu” sorusu üzerine Arınç, Musul konusunda özellikle koalisyonun DAİŞ’e (IŞİD) karşı yürüttüğü mücadele kapsamında neler yapılabileceğinin Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun hem ABD ziyareti sırasında hem de Türkiye’deki konuşmalarında yer verdiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da bazı konuşmalarında yer verdiğini belirten Arınç, “Milli Savunma Bakanımız da geçtiğimiz günlerde merkezi Irak hükumetiyle Kuzey Irak’taki yerel bölgesel yönetimi ziyaret etti. Orada da bazı açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalara ilave edilecek bir husus yoktur ve bu konu bugünkü Bakanlar Kurulunun gündemine gelmemiştir” diye konuştu.
“Meclis gündemini oyalamaya çalışıyorlar”
İç Güvenlik Paketi ile yeni bir durumun söz konusu olup olmadığı, itiraz edilen bazı maddelerin gözden geçirilmesi ya da paketin geri çekilmesinin söz konusu olup olamayacağına ilişkin bir soru üzerine de Arınç, şunları kaydetti:
“Hayır. Bugünkü sunumda Bakanlar Kurulunda bir bakan arkadaşımızın İç Güvenlik Paketi’ni değerlendirmesi istenmiştir. O da emniyetle ilgili kısım ne getiriyor, jandarma ile ilgili kısım ne getiriyor, bugüne kadar Meclis’te kabul edilen hükümlerdeki ceza kanunu, diğer kanunlar, molotofkokteyli atmaktan tutun, yanıcı parlayıcı cisimler, polis tarafından gözaltına alınacağı süre, toplu olaylardaki gözaltı süresi gibi bunların hepsi tekrar gündeme getirilmiştir.
Esasen Sayın Cumhurbaşkanına bir yerde sorulduğunda ‘ben inceledim, eksiği var fazlası yok’ demişti. Yani, onun da onayladığı, tasvip ettiği bir pakettir bu. Bizim de özellikle Kobani olayları çerçevesinde Türkiye’de insanların öldürüldüğü, sokakların işgal edildiği, can ve mal güvenliğinin kalmadığı bir ortamı yeniden yaşamamak için almamız gereken tedbirler, sadece Türkiye şartları içerisinde değerlendirilmemiştir. AB Müktesebatı konusunda hem AB Bakanlığı uzmanlarımız hem de Brüksel’deki yetkililer nezdinde paketin getirdiği yeniliklerin müktesebata aykırı olmadığı konusu da bir görüş olarak ifade edilmiştir. Süreç içerisinde, bildiğiniz gibi herhalde 2 bölüm bitmişti, üçüncü bölüm başlayacak.”
Geçen hafta çıkan bazı tartışmalar sebebiyle Meclis’in çalışmalarına devam edemediğini dile getiren Arınç, “Ama şu anda Meclis’in açık olduğunu zannediyorum. Biz içerideydik, tam bilemiyorum. Bazı gensorular vermek suretiyle Meclis gündemini oyalamaya çalışıyorlar ama AK Parti grubu da büyük bir sabırla bu paketin çıkması için tüm gücünü kullanıyor. Yapılan iş, doğrudur, yerindedir ve haklıdır. Buna yönelik itirazların da aslında temel olarak da sağlam bir noktası bulunmamaktadır” diye konuştu.
“Geri dönmek isteyeni mutlaka karşılamak zorundayız”
Bir başka gazetecinin, “Eski MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın milletvekili aday adaylığını geri çekmesi sonrasında muhalefetin ‘bir partiye üye olan kişi, MİT Müsteşarı olamaz’ şeklinde yaptığı açıklaması oldu. Bunu değerlendirir misiniz” sorusu üzerine de Arınç, bunu kimin söylediğini az çok tahmin ettiğini söyledi.
Arınç, “Kimin söylediğini söylemene gerek yok. Çünkü, çok konuşan ama boş konuşan insanlar üç dört tanedir. Bunlardan bir tanesi de o kişidir. Soyadının öyle çok iddialı olduğuna da bakmayın. Aslında boş konuşan, sinirli konuşan, ağzına geleni söyleyen, hakaretten başka bir şey bilmeyen bir garip siyasetçidir. Siyasette en sevilmeyen insanlar, çok konuşan, çok boş konuşanlardır. Bunları her zaman da tespit edebilirsiniz” ifadesini kullandı.
Her işin sağlam yapıldığını vurgulayan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Milletvekili seçimi kanunu, seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanun, Yüksek Seçim Kurulu kararları, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığının kararları ve bununla ilgili tüm mevzuatı içeren konular önümde. Bunun bir özetini söyleyeyim.
Her kamu görevlisi, milletvekili aday adayı olmak için görevinden ayrılabilir, geri dönüşleri de mümkündür. Sadece, bazı görevlerde bulunanlar istifadan sonra geri dönemezler. Subaylar, astsubaylar, TSK mensupları, yargı mensuplarıdır ve çok seçilmiş, sayılmış insanlardır. Bütün bu istisnaları dikkate aldığımız zaman, MİT Müsteşarının aday adaylığından sonra geriye dönemeyeceğini, bir partiye üye olmakla da zaten alakası yok. Aday adaylığını koyan bir insan, otomatikman partiye üye olmak durumda değil. Hiçbir kanun, ‘Partiye üye olduktan sonra aday adayı olur’ demiyor. ‘Ben, görevimden 25. dönem milletvekilliği için aday adaylığı için istifa ediyorum’ diye bir talepte bulunur, başındaki amir de ona kabul edildiğine dair bir belge verir, o belge seçim kuruluna verilir ve o kişi artık görevinden ayrılmış ve aday adayı olmuş sayılır.
Bunun geriye dönüşleri şöyle olur: Elimdeki belgelere göre ve ben de biliyorum ki yıllardan beri seçimin içinde yaşayan bir insanım. Bir insan, aday adayı olmuştur. Bu seçim için 7 Nisan tarihi önemlidir. Bu tarihte siyasi partiler, adaylarını geçici olarak Yüksek Seçim Kuruluna verirler. Bir insan, baktı ki listede ismi yok, yani adaylığa geçememiş. Hemen ertesi günü müracaat ederse eski görevine veya eş değer bir göreve hemen dönebilir veya orada ismini gördü, aday oldu, seçimlere girdi ama milletvekili olamadı. O zaman da geri dönmek isterse, geri dönmesi mümkün olabilir.”
Dün görevinden istifa ederek aday adaylığı için müracaat eden birinin bugün bir dilekçe vererek aday adaylığından vazgeçerek eski görevine dönmek istemesi halinde bunun da “mümkün olduğunu” ifade eden Arınç, sadece yargı mensupları ile Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının bunun dışında olduğunu tekrarladı. Arınç, “Ne MİT’in kendi özel kanununda ne milletvekili seçimi kanununda ne de seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkındaki kanunda ne Yüksek Seçim Kurulunun kararlarında aday adaylığı için müracaat etmiş birisinin, daha o noktaya bile gelmeden geri dönmek isteyeni mutlaka karşılamak zorundayız” diye konuştu.
Arınç, şunları kaydetti:
“Burada olan şudur: MİT Müsteşarımız, aday adayı olacağını ifade ederek görevinden ayrılmıştır. Bu görevinden ayrılmadan Sayın Başbakan bizzat ona bağlı olduğu için söylüyorum, başka bir kurumda olsaydı ‘ilgili Bakan’ diyor. O’nun onayıyla da aday adaylığının yolu açılmıştır.
Bugün şimdi tersine bir prosedür uygulanacaktır. O kişi, ‘ben aday adaylığımdan vazgeçiyorum’ diyecektir. Ona onay veren makam da eski görevine iade edecektir. Bu işlem de tamamlanmıştır. Şimdi o konuşan kişi, ‘Bu adam aday adayı oldu, o partiye de üye oldu, artık geri dönemez’ derse cehaletini ortaya koyar. Bu kadar cehalet de ancak ilim tahsiliyle mümkündür.”
“Çözüm Süreci konusunda samimi irademiz, güçlü bir şekilde devam ediyor”
Süleyman Şah Türbesi’nin yeni yeri ve nakledileceği tarih ile ilgili bir soru üzerine Arınç, bu konuda yapılan açıklamaların dışında bir şey olmadığını belirterek, “Yer, hazırlanıyor, çalışmalar devam ediyor. Nakil işlemleri de en kısa zamanda gerçekleştirilecek. Onun da basın yoluyla duyurusu yapılacak” dedi.
Arınç, Çözüm Süreci’nde de olumlu bir noktaya gelindiğini düşündüklerinin altını çizerek, şu değerlendirmede bulundu:
“Orada, en önemli konu bahar aylarında, örgütün kongrede toplaması ve bu kongrede ‘silah bırak’ kararını almasıdır. Bu bahar ayları dendiğine göre, geçtiğimiz günlerde bir televizyonda da ifade etmiştim. Bugün konuşulmadığı için kendi düşüncelerimi söylüyorum. Şüphesiz 2013 Nevruz’da böyle bir çağrı yapılmıştı. ‘Acaba, Nevruz öncesi olabilir mi’ diye bakıyoruz. Zaman çok dar, olması herhalde mümkün görülmüyor. Ama Nisan ayında böyle bir kongrenin toplanacağını ve bu 10 madde içinde yer alan hususun gerçekleştirileceğini düşünüyoruz.
Çözüm Süreci konusunda samimi irademiz, güçlü bir şekilde devam ediyor. Bize düşeni biz yapıyoruz, yapacağız. Üzerine görev düşenlerin de bu işi geciktirmeden yapmasını takip edeceğiz.”