Memur-Sen’e bağlı diğer Sendika Temsilcilerinin de katıldığı toplantıda konuşan Sofuoğlu, “Çanakkale Zaferi, milletimiz için bir varlık ve yokluk savaşı, imkansızın başarıldığı, Kurtuluş Savaşı’na giden yolda çok önemli bir kilometre taşı, tarihte eşine az rastlanan kahramanlık destanlarından biridir.” dedi. Çanakkale Zaferiyle Anadolu’nun bu milletin ebedî vatanı olduğunun bir kez daha tescillendiğini vurgulayan Sofuoğlu, “‘Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor/Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!..’ Mehmet Akif Ersoy’un bu dizeleri, Çanakkale’nin ruhunu çok güzel özetlemekte ve yansıtmaktadır. İşgal ve yağma heveslisi devletler, Osmanlı’nın bu muazzam silah gücü karşısında hiçbir varlık gösteremeyeceği, bir iki hafta içinde emellerine ulaşacakları zannıyla saldırıya geçmiş, milletimizin, çelik kafesleri parçalayacak iman gücünün, imkansızı başaracak yücelikte kararlı, insanımızın zilleti kabul etmeyecek kadar izzetli olduğunu hesap edememişlerdi. Bu, hakla batılın, insanlıkla vahşetin, adaletle zulmün, zorbalıkla merhametin, nefretle sevginin, kibirle tevazunun, İslâm’la küfrün ve Mehmet Akif’in benzetmesiyle haç ile hilalin savaşıydı. Şahadetleri dinin temeli olan ezanın ve Kur’an’ın, hilal sembolüyle birlikte ilelebet bu gök kubbede yansıması, yankılanması için yüz binlerce can verilmiştir. O nedenle, Çanakkale, beşer idrakiyle tahayyül edilecek tüm amaçları, anlamları aşan, geride bırakan, önemsizleştiren bir diriliş ve direniş destanıdır; mukaddes değerlerle kaynaşmış, bütünleşmiş varlığımızı yok etmeyi amaçlayan devletler açısından ise müthiş bir hezimettir; ölmekten korkmayan bir ruh yüceliğinin, öldürmekten çekinmeyen sefil ruhları bozguna uğratmasıdır. Çanakkale, insanlık onurunun, İslam kardeşliğinin, emperyalist zorbalara karşı dayanışmanın aşılmazlığı, geçilmezliği, yenilmezliğidir.” dedi. “Her toplumun tarihsel serüvenlerinde milat sayılacak önemli kırılma ve geçiş anları vardır.” diyen Sofuoğlu şunları söyledi: “Bu anlamda Çanakkale önemli bir aşamadır. Çanakkale, bu topraklar üzerinde yaşayan halkların gerçek anlamda ‘millet’ ve Anadolu’nun bu milletin ebedî vatanı olduğunun bir kez daha tescili, kanıtıdır. Bayrak nöbeti gibi nesilden nesile emanet edilen Çanakkale ve İstiklal ruhu, sırası gelene verdiği namus vazifesinde bir adım geri atmamakla hayatiyet kazanır. Var oluş özgürlüğünü muhkem duyguya dönüştüren bilincin bir anlık gevşekliği ve gafleti, bizim ve sonraki nesillerin hayattan nasipsiz kalmasına sebep olabilir. Yerine göre hiç düşünmeden ölümün üzerine atılmak da bugünü ve yarınıyla bir milletin hayatını kurtarmak olur. Çanakkale’de böyle olmuştur. Ecdadımız bugünü kurtarmak için yaşadıkları dünü feda; kendi ölümleriyle bize bu hayatı, çektikleri darlıklarıyla bolluğu, bize inancı, onuru, özgürlüğü armağan etmişlerdir. Burada arkalarına bakmadan ve geri gelmemek üzere gitmişler, şuradan hiç kararmayacak ufukların aydınlığı olarak gelmişlerdir. Çanakkale’de; Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i’ ile milletimiz bir bütün olarak mücadele vermiş, vatan söz konusu olduğunda aidiyetlerin hiçbir önemi olmadığının en güzel örneğini sergilemiş; din, vatan, namus tehlikeye girdiğinde canın, malın hiç düşünülmeden verilebileceğini de cesurca ortaya koymuştur. Nifak tohumlarının içimizde yeşermemesi, ancak Çanakkale’deki birlik ve beraberlik ruhuyla mümkün olacaktır. Çanakkale, destan olmanın yanı sıra istikbalimiz için de bir yol haritası olmalıdır. Birçok açıdan incelenmesi gereken Çanakkale Zaferi, nesilden nesile aktarılmalı; istiklal uğruna verilen mücadele unutturulmamalıdır. Aydınlık dimağı, pırıl pırıl bakış ve ilgileriyle yeni nesiller, bu ruh ve duyguyu ilham kaynağı bilmeli, tarihi şuurla hep yaşanır kılmalıdır. Eğitim-Bir-Sen olarak, teslimiyeti zillet sayan yüce bir ruhla, kıyameti andıran bir savaşta mütecaviz, işgalci düşmana geçit vermeyen, yaşadığımız hayatı ve ülkeyi canları pahasına bize armağan eden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz.”