Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, konuk olduğu AA Editör Masası’nda gündemi değerlendirdi.
Almanya’nın Türk bakanların etkinliklerini engellemesiyle ilgili soruya Çelik, “Bu engellemelerden hükümet sorumludur. ‘Yerel otoriteler sorumlular’ ifadesini kabul etmiyoruz. Doğru da değil. Sistematik engellemeler olduğunu biliyoruz.” yanıtını verdi.
Çelik, “Bildiğimiz şeyler de var. Sigorta şirketlerine baskı yapılıyor, salonların sigortasının yapılmaması için. 20 yıldır hizmet veren salonun ruhsatı iptal ediliyor. Gözümüzün önünde yapılıyor. Sistematik engelleme söz konusu.” dedi.
“Oradaki çifte standardı görüyorlar”
AB’deki aşırı sağın yükselişine dikkati çeken Çelik, “AB uzun zamandır yeni bir cazibe üretemiyor. İç sorunlara gömülmüş durumda.” dedi.
Türkiye olarak milli çıkarlara baktıklarını dile getiren Çelik, AB’de aşırı sağın ve ırkçılığın yükselmesinin, birliğin zayıflamasının, Avrupa’daki Türk ve Müslüman varlığını, son derece yaralayıcı ve zorlayıcı birtakım hareketlerle karşı karşıya bırakacağını belirtti.
Türkiye’nin bir Avrupa devleti olduğunu ifade eden Çelik, bunun tarihsel bir gerçek olduğunu kaydetti.
“Türk vatandaşlarına, ülkeleri AB’ye üye olsun mu?” diye sorduğunuzda çok yüksek oranda “olsun” cevabının çıktığını, ancak “Türkiye’nin AB üyesi olacağına inanıyor musunuz?” sorusuna net biçimde olumsuz yanıt geldiğini dile getiren Çelik, “Çünkü oradaki çifte standardı görüyorlar. Dolayısıyla bu bizden kaynaklanan, Türkiye Cumhuriyeti’nden kaynaklanan bir şey değil. Almanya’daki siyasi muhataplarımıza da söylüyorum. Eksiden Almanya milli takımı yabancı bir ülkeyle maç yaptığında Türkler otomatikman Almanya’yı tutardı. Şimdi ise otomatikman Almanya’nın karşısında kim varsa onu tutarlar. Bu kadar net. Ama bunu bu hale siz getirdiniz, siz soktunuz.” ifadelerini kullandı.
Brexit sonrasında ortaya çıkan, Fransa’nın Birlik’ten ayrılmasını öngören “Frexit” kavramını kimin öne sürdüğünü soran Çelik, “Irkçı, tüm değerlere düşman (Marine) Le Pen söylüyor. Bir bakıma mahalle karışmış durumda. Bunun derlenip toparlanması kolay olmayacak. Bu tartışmalar hala sürüyor. İngiltere gibi önemli bir ülkenin ayrılması demek, AB’nin artık eski AB olarak kalmayacağı, yeni bir forma döneceği demektir.” dedi.
“Türkiye’nin yörüngesini daha güçlü tutmalıyız”
Çelik, Avrupa’nın sığınmacılara yönelik politikasını da eleştirdi. Tüm dünyaya sığınmacılara sahip çıkmaları konusunda çağrıda bulunan Avrupa’nın kendisinin ise herhangi bir adım atmadığına işaret eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye Cumhuriyeti’ni yeni kaos, istikrarsızlıklar ortamında, tırnak içinde mahallenin karıştığı bu ortamda, daha güçlü şekilde bu tehlikeli sularda tutmalıyız. (Türkiye’nin) yörüngesini daha güçlü şekilde tutmalıyız. Devlet, hayatımızın daha kontrolünde olması lazım.”
AB’nin dağılma sürecine girip girmediğine yönelik bir soru üzerine Çelik, Avrupa’nın kurulduğu değerlere dikkati çekti.
Çelik, aşırı sağ dalganın şu anda Avrupa’yı kuşattığına değinerek, kendisine hala Türkiye’nin AB üyesi olmak isteyip istemediğinin sorulduğunu belirtti. Bu soruya ‘Hangi Avrupa’dan bahsediyorsunuz?’ diye karşılık verdiğini aktaran Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eğer kastettiğiniz şey, (Nicolas) Sarkozy’nin kafasındaki Avrupa ise, (Marine) Le Pen, (Geert) Wilders’in kafasındaki Avrupa ise, Türkiye böyle bir AB’nin içinde yer almaz. Böyle bir AB’yi meşru da görmez. Ancak Türkiye siyasi değerler temelinde entegre olmuş, insan hakları hakları ve demokrasi konusundaki çifte standartlardan arınmış, Avrupa’nın kurucu babalarının ortaya koyduğu çerçevede barış ve istikrar projesi bir Avrupa’dan bahsediyorsanız, Türkiye bunun zaten doğal bir parçası olmak ister.”