Olay Gazetesi Bursa

‘Şimdi Almanya’yı da göreceğiz’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurt dışına kaçan savcıların gittikleri Almanya'yı kırmızı bülten çıktıktan sonra göreceklerini belirterek, "Herkes uluslararası hukukun gereğini yerine getirecek" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yurt dışına kaçan savcıların gittikleri Almanya’yı kırmızı bülten çıktıktan sonra göreceklerini belirterek, “Herkes uluslararası hukukun gereği neyse yerine getirecek” dedi.

Erdoğan, Rize Valiliğince organize edilen sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı yemekte yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanlığı görevine seçildikten sonra Rize’ye 3’üncü defa geldiğini, imkanlar el verdiği sürece Rize’ye, Karadeniz’e her fırsatta gelmeye, tabiatının ve insanının güzelliklerini doyasıya yaşamaya devam edeceğini belirterek, “Biz, Karadeniz’i ne kadar seviyorsak, Karadeniz’in de bizi o kadar sevdiğini biliyoruz. Rize’mizle birlikte Karadeniz tüm mücadelelerimizde bizim yanımızda oldu, bize destek verdi, kadirşinaslık gösterdi” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 12 yılda yaşananları hatırlayınca yaşanan hadiselerin ne kadar tarihi, ne kadar önemli olduğunun görüleceğini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimi krizi, hemen arkasından gelen kapatma davası, daha sonraki dönemde yaşanan Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe girişimi çok önemlidir. Milletimizin bu girişimlere verdiği cevapları çok iyi hatırlıyoruz. Bugün burada Türkiye Cumhuriyeti devletinin doğrudan halkın oyuyla seçilmiş ilk cumhurbaşkanı olarak sizlerle birlikte olabilmem milletimizin bu süreçteki irfanı ve dirayeti sayesindedir. Türkiye üzerinde hesabı olanlar hiçbir fırsatı kaçırmıyor. Kafalardaki veya kalplerdeki kirlerin, niyetlerin tüm çıplaklığıyla ortaya çıktığı dönemi yaşıyoruz.

7 Haziran seçimlerinin ortaya çıkardığı tek parti iktidarına imkan vermeyen Meclis tablosu, Suriye’de yaşanan kaos ortamının derinleşmesiyle birleşince Türkiye yeni bir tehditle karşı karşıya kaldı. Paralel örgütüyle, bölücü örgütüyle, mezhepçi örgütüyle bu milletin değerlerine düşmanlığı bayrak edinmiş sözde aydınlarıyla, medyasıyla büyük bir ihanet şebekesinin koalisyonuna şahit oluyoruz. İşte görüyorsunuz, ne diyordu o paralel örgütün önde gelenleri, medyası ‘Hakimler, savcılar yurtdışına kaçar mı? Onlar için adli kontrolle serbest bırakılma gibi bir şey yakışır mı?’ Ne oldu, buyurun, kaçtılar mı? Kaçtılar. Ama burada bir şey çok anlamlıydı. Kaçmak suretiyle karakterlerinin, cibilliyetlerinin ne olduğu ortaya çıktı.”

“Bu kırmızı bültenle beraber Almanya’yı da göreceğiz”

Erdoğan, 17-25 Aralık darbe girişimi sürecinde, Cezayir’e yaptığı resmi ziyarette, kendisi hakkında “kaçıyor” denildiğini hatırlatarak, “Ne oldu? Ben buradayım. Geldiğim zaman havalimanında milletimle nasıl bütünleştiğimi, herhalde sadece Türkiye değil, tüm dünya biliyor, ama bak önce Gürcistan, sonra Ermenistan, şimdi de Almanya. Şimdi Almanya’yı da göreceğiz” dedi.

Yurtdışına kaçan eski savcılar hakkında büyük ihtimalle kırmızı bülten çıkarılacağını belirten Erdoğan, “Bu kırmızı bültenle beraber Almanya’yı da göreceğiz, bakalım ne yapacak? Oldu oldu, olmadığı takdirde Almanya, bizden herhangi bir suçluyu bundan sonra Tayyip Erdoğan imzasıyla isteyemez, alamaz, vermem. Herkes uluslararası hukukun gereği neyse bunu yerine getirecek, getirmediği takdirde biz de aynen mukabiliyle cevap veririz. Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir. Türkiye, topraklarında bir defa ayağa kalkışı farklı olan bir ülke olmuştur” değerlendirmesinde bulundu.

“Türkiye 10 Ağustos 2014’te yeni bir döneme girmiştir”

Erdoğan, Türkiye’de hala 10 Ağustos 2014 seçimlerinin ifade ettiği anlamı kavramayan bir kesimin bulunduğunu belirterek, salondakilere şöyle seslendi:

 “Beyler, Türkiye 10 Ağustos 2014 tarihinde milletin doğrudan cumhurbaşkanını seçmesiyle yeni bir döneme girmiştir. Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var. Cumhurbaşkanı elbetti anayasada sınırları çizilen yetkiler çerçevesinde ama doğrudan millete karşı sorumlu olarak görevini yürütmek durumundadır. Bu makamda kim oturursa otursun yapacağı budur. İster kabul edilsin, ister edilmesin. Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir. Hem buna engel olup hem de ‘Cumhurbaşkanı her şeye karışıyor’ demek yağmur altında yürürken ıslanmaktan şikayet etmekten farksızdır. Bunların durumu budur.”