DİLEK ATLI
Barış Çelimli’nin Uçuruma Düşen Serçe adlı şiir kitabı okurla buluştu. Kitap, şairin kurucusu olduğu Kuytu Yayınları’ndan çıktı. “Huzur deyince de aklıma gelen ilk şehir Bursa oldu” diyen Çelimli’yle görüştük…
Uçuruma Düşen Serçe adlı kitabınızın daha önceki şiir kitaplarından farkı nedir?
Bu kitap, daha önceki kitaplarımın bitmiş halidir aslında. Her kitaptan sonra “bir şeyler eksik” duygusu taşıyorum. Ne olduğunu bir türlü bulamadığım ve ömrüm oldukça da bulamayacağım bir eksiklik. Uçuruma Düşen Serçe ile yine o eksikliğin peşine düştüm. Şiir dili, duygu dili, yazdığım şiirin konusu ve biçimi gibi konularda, biraz daha yerine oturmuş ağırlığını hissettiren bir kitap oldu öncekilere göre.
Kitaptaki şiirleri ne kadar bir süre içinde tamamladınız?
Aslında öykü kitabımı çıkarmayı düşünüyordum. Uçuruma Düşen Serçe, sonraki yıllar için düşündüğüm bir kitaptı ama şiirler içten içe kalbimi ve aklımı didiklemeye başlamıştı. Çünkü hem toplumda hem kendi dünyamda acı veren, umut veren, öfkelendiren, coşturan, ağlatan güldüren birçok olay içimde birikenleri şiir olarak dışa vuruyordu.
Şiire olan ilginiz ne zaman başladı? Nasıl ilerledi?
Çok erken yaşlarda başladı diyebilirim. 15 – 16 yaşlarımdaydım, ailemin sürekli halk müziği dinliyor olması beni de etkiledi. Haliyle ve halk şiirini, halk kültürünü merak etmeye başladım. Yunus Emre, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal gibi ulu şairlerin eserlerini okumaya başladım. Bu merak beni bağlamayla tanıştırdı. Yine o yaşlarda bağlama çalmaya ve onlar gibi şiirler yazıp türküler söylemeye başladım. Hasan Hüseyin Korkmazgil, Şükrü Erbaş, Attila İlhan, Nazım Hikmet, Ahmet Telli gibi şairlerin şiirleriyle ufkum biraz daha genişledi. Ardından Cemal Süreya, İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar gibi daha farklı şiir tarzlarını keşfettim.
UMUT BİTMEZ…
Öykü de kaleme alan biri olarak şiir ve öykü ekseninde yazmak, sizde hangi duyguların yoğunlukla yaşanmasına neden oluyor?
Bendeki yoğunluklu duygular genellikle yaşanan toplumsal sorunlarla ilgili. Duyarsız kalmak mümkün olmuyor. Kırlara bayırlara şiirler öyküler yazmak değil ki şairin işi. “Özgecan”ın abisi olmam gerekmiyor onun çektiği acıyı yüreğimde hissetmem için, o acıyı çektikten sonra o benim kardeşim oluyor zaten. Dolayısıyla toplumun ortak acıları şiirde de öyküde de yazdıklarımın ana eksenini oluşturuyor. Acı ve umut paralel giden duygulardır benim yazdıklarımda. Acı hep vardır ama umut hiç bitmez.