Ankara’dan Antalya’ya sevgilisi Çilem Hülya B. ile tatile giden Abdurrahman Gazi Göçer, 26 Ağustos 2013’te dönüş yolunda kız arkadaşıyla tartıştı. Antalya-Burdur yolunda aracı durduran Göçer, kız arkadaşının üzerine benzin dökerek ateşe verdi. Çilem B, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.
Antalya 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davada sanık Abdurrahman Gazi Göçer, “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
Yerel Mahkeme, sanığın fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki olumlu davranışlarını dikkate alarak, cezasında indirim yaptı ve ağırlaştırılmış müebbetten, müebbet hapse düşürdü.
Temyiz üzerine hüküm, Yargıtay 1’inci Ceza Dairesince onandı.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı “canavarca his yok” dedi
Cezayı fazla bulan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, “Yerel mahkeme kararının bozulması yerine onanmasına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurdu.
İtiraz gerekçesinde, sanığın “maktulün alev almasından sonra yanmasını beklemediği, pişmanlık duyup sönmesi için çaba gösterdiği” gerekçesiyle “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” suçundan değil, kasten öldürme suçundan cezalandırılması gerektiği görüşüne yer verildi.
Başsavcılık, hükümlünün, maktulün alev almasından sonra, yanmasını beklemek, durup seyretmek veya maktulün kendi halinde bırakarak gitmek yerine, o anda pişmanlık duyup büyük çaba göstererek maktulü söndürmek ve sonrasında hastaneye götürüp tedavi ettirmeye çalışmak suretiyle yoğun çaba harcadığının anlaşılması karşısında, canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme kastıyla hareket ettiğinin kabulüne olanak bulunmadığını savundu.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu itirazı reddetti
Sanığın eylemiyle ilgili son sözü söyleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını reddetti.
Kurulun gerekçesinde, Türk Ceza Kanununun 82’inci maddesinin birinci fıkrasının “b” bendinde, kasten öldürme fiilinin, “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek” gerçekleştirilmesinin bu suçun nitelikli hali olarak düzenlendiği, faildeki ahlaki kötülüğün yoğunluğu ve insani duygulardan yoksunluğun, cezanın artırılmasını gerektirir hal kabul edildiği hatırlatıldı.
“Eziyet çektirerek öldürme”nin suçun bir işleniş şekli, “canavarca hisle öldürme”nin ise failin subjektif durumuyla ilgili bir konu olduğuna değinilen gerekçenin madde metninde, “canavarca his” kavramının tanımına yer verilmediği vurgulandı.
Kanunun madde gerekçesinde ise kişinin acıma hissi olmaksızın bir başkasını öldürmesi halinde “canavarca hisle öldürme”nin söz konusu olacağının belirtildiği kaydedildi. Madde gerekçesinde ayrıca, öldürmenin vahşi bir yöntemle gerçekleştirilmesinin, canavarca hisle öldürmenin arz ettiği özellik olduğu, kişinin yakılarak, uyurken kulağının içine kızgın yağ dökülerek ya da vücudu parçalanarak öldürülmesinin, canavarca hisle öldürmeye örnek olarak gösterildiği aktarıldı.
Öğretide canavarca hisle öldürmenin tanımı
Öğretide, canavarca hisle öldürmenin, “Bir insan yaşamının ortadan kaldırılmasından duyulan zevki tatmin etmek için öldürme”, “Kana susamışlık ve olağan dışı vahşi ve insafsız bir zihniyetin hakimiyeti altında öldürme”, “Acıma duygusu olmaksızın öldürme” , “Acıma, merhamet duygusu olmaksızın, mağduru fiziksel veya ruhsal acı yaşatarak, vahşice bir yöntemle öldürme” şeklinde tanımlanmaya çalışıldığı kaydedildi.
Gerekçede, çeşitli yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, sırf öldürmüş olmak için öldürmek, ölenin acı çekmesinden zevk duymak için öldürmek, silahı denemek maksadıyla öldürmek gibi hallerin sadist bir duygu ve düşüncenin eyleme egemen olması bakımından “canavarca his ile” öldürmeye örnek olarak gösterildiği belirtildi.
Ceza Genel Kurulunun gerekçesinde, benzer biçimde belli toplumsal sınıflara ya da farklı inanç veya mezhep gruplarına duyduğu hınç nedeniyle öldürmenin de canavarca his sevki ile öldürme suçunu oluşturduğuna dikkati çekildi.
“Her bir olay kendi koşulları içinde değerlendirilmeli”
Kanunda canavarca hissin tanımı yapılmamış ise de bu açıklamalar ışığında, bu sözcüklerin psikolojik bir olgu olduğu, bu olgunun her türlü bulgu ve kanıtla belirlenebileceği bildirildi.
Gerekçede, “(Canavarca his sevkinin) toplumun ortak bilincinin, duygusunun ve vicdanının hiçbir zaman onaylamayacağı, alçakça bir güdü/içtepi olduğunun gözden uzak tutulmaması gerekeceği, eylemin ağırlığı ile eyleme iten neden arasındaki oransızlık, failin tehlikeliliği ve kötülüğünü sergileyen ölçütlerle ortaya konulması gerekeceği, gibi ölçütler de göz önünde bulundurularak bir tanımlama yapmadan her bir olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmesi gerekir.” tespiti yapıldı.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde, evli ve bir çocuklu sanık ile maktulün Antalya’nın Kemer ilçesinden tatilden döndükleri sırada tartıştıkları, sanığın Antalya-Burdur kara yolunun 35’inci kilometresine geldiğinde aracı durdurarak yolun sağına park ettiği, araçtan inen sanıkla maktulün tartışmaya devam ettikleri anlatıldı.
Gerekçede, sanığın aracın bagajındaki bidonu alarak benzini maktulün üzerine boşalttığı, arkasından eline aldığı peçete veya bez benzeri bir nesneyi çakmakla tutuşturarak maktulün üzerine doğru attığı, maktulün, önüne düşen ve yanmakta olan bu nesneyi ayağıyla basarak söndürdüğü aktarıldı.
Sanığın tekrar eline aldığı peçete veya bez benzeri bir nesneyi yakarak maktulün üzerine attığı, bir anda alev topuna dönen maktulün başından aşağı tüm vücudunun yanmaya başladığı belirtildi.
Gerekçede, sanığın ateşi söndürmeye çalıştığı, arabanın plastik paspaslarını da kullanan sanığın maktulün üzerindeki alevleri söndürdüğü, üzerindeki tüm kıyafetleri yanan maktulü arabaya bindirerek hastaneye götürdüğü, maktulün, vücudunun yaklaşık yüzde 90’lık bölümünde oluşan 2 ve 3’üncü derecedeki yanıklar ve komplikasyonlar sonucunda öldüğü kaydedildi.
“Soğukkanlılığını yitirmeden, eylemine ısrarla devam ettiği…”
Kurul’un gerekçesinde, “canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” suçunun düzenlendiği TCK’nin 82/1-b maddesine ilişkin gerekçede, kanun koyucu tarafından kişinin “yakılarak” öldürülmesinin canavarca hisle öldürme suçuna örnek olarak gösterildiği hatırlatıldı.
Sanığın, elindeki benzin bidonunu o sırada ayakta duran maktulün başından aşağı döktükten sonra “soğukkanlılığını yitirmeden peçete veya bez benzeri bir nesneyi tutuşturarak maktulün üzerine attığı, maktulün üzerine atılan ilk nesneyi ayağıyla söndürmesine rağmen sanığın eylemine ısrarla devam ederek tekrar eline aldığı peçete veya bez benzeri bir nesneyi yaktıktan sonra acıma hissi olmaksızın maktulün üzerine atıp maktulün vücut yüzeyinin yüzde 90’lık bölümünde 2 ve 3’üncü derecede yanıklara neden olduğu” anlatılan gerekçede, şunlar kaydedildi:
“Sanığın maktulü yaktıktan sonra alevleri söndürüp maktulü arabaya bindirerek hastaneye götürdüğü anlaşılmış ise de olayın yoğun bir trafik akışının olduğu işlek kara yolunda meydana gelmesi, çevrede bulunan taş ocaklarında çalışan görevlilerce olayın görülmesi, olay yerine 235 metre mesafede bulunan insanların ‘yanıyor’ şeklinde bağırıp olay yerine koşmaya başlamaları, yoldan geçenlerin ellerindeki bidonlarla maktulün üzerine su dökmeleri karşısında yakalanacağını anlayan sanığın yaptığından pişman olmuş gibi görünmek için bu şekilde davranmış olması, maktulü yaktıktan sonra alevleri söndüren ve maktulü hastaneye götüren sanığın, ölüm neticesine engel olamaması, ayrıca Yerel Mahkemece sanığın fiilden sonraki davranışları takdiri indirim nedeni olarak kabul edilmiş olduğu göz önüne alındığında, sanığın fiilden sonraki davranışlarının saikini veya kendisini bu şekilde suç işlemeye iten hissini değiştirmeyecek oluşu, suç yoluna giren sanığın netice alıncaya kadar canavarca his saikinin devamının zorunlu olmayacağı, netice almaya elverişli hareketleri bu saikle işlemesinin yeterli olması, bu saiki netice alınmadan sona erse dahi TCK’nin 36’ncı maddesine benzer bir düzenleme bulunmadığı için burada sanığın canavarca saikle maktulü yakması sonucu gerçekleşen ölümden sorumlu tutulmasının hakkaniyete de uygun olacağı değerlendirilmiştir.”
Gerekçede, sanığın eyleminin toplumun ortak bilinci, duygusu ve vicdanınca hiçbir zaman onaylamayacak oluşu bir bütün olarak değerlendirildiğinde, maktulün üzerine benzin döküp tutuşturmak suretiyle vahşi bir yöntem kullanan sanığın, öldürme suçunu canavarca hisle işlediğinin kabul edilmesi gerektiği vurgulandı.