Yılmazel, 1950’de ailesiyle Bulgaristan’dan Sındırgı’ya göçtüğünü söyledi.
İlçede 1952’de saraç dükkanı açtıklarını belirten Yılmazel, ‘Ata mesleğini sürdürüyorum. O yıldan bu yana çok işler yaptık. Pazarları gezip Sındırgı, Bigadiç hatta Akhisar’ın işlerini gördük’ dedi.
Sındırgı’da o yıllarda 4 saraç dükkanı olduğunu anlatan Yılmazel, diğer 3’ünün ustalar vefat ettiği için kapandığını ve kendisinin bu işi yürüten tek kişi olarak kaldığını dile getirdi.
Saraçlıktan kazandığı paralarla çocuklarını okuttuğunu, mal mülk edindiğini ifade eden Yılmazel, ‘Bu mesleğimiz bereketli bir meslek. Deri işi bereketlidir. Türkiye’nin her yerinde saraçlar dürüst insanlardır, ben öyle gördüm. Ben de öyle yaşayıp dünyadan öyle göç etmeyi düşünüyorum’ diye konuştu.
TEKNOLOJİ YAYGINLAŞTI
Yılmazel, teknolojinin yaygınlaşmasıyla işlerinin azaldığını vurguladı. Neredeyse iş yapamaz duruma geldiklerini aktaran Yılmazel, şunları kaydetti:
‘Mesleğimiz, hayvanlar üzerine kurulmuş. Saraç, hayvanlara koşum takımı, hamut, kayış, başlık, çobanların çantasını, koyunların çanlarına kayış, tasma, kemer ve eyer yapar. Saracın yapacağı çok iş var ama bu işleri yapacak hayvan bulamıyorum. Hayvancılık bitti, at kalmadı, araba kalmadı, öküz kalmadı, şimdi her şey teknolojiye döndü. Teknolojiye döndüğü için bizim de işimiz azaldı. Biz de artık zincirin son halkası olduğumuz için, yaşımız da ilerlediği için çalışmak zorundayız. Örneğin bir dostumuzun kemerini delmek, tokasını takmak bana zevk veriyor.’
Nurettin Yılmazel, kaybolmaya yüz tutmuş mesleklerin yaşatılması gerektiğini sözlerine ekledi.