Doktor Hüseyin Şehristani, Irak’ın önde gelen bilim insanlarından biriydi. Nükleer enerji konusunda çalışıyordu. Saddam Hüseyin tarafından atom bombası geliştirmesi için seçildi.
Bu talebi reddetmesi hapse girmesine neden oldu ancak o bu kararından hiç pişmanlık duymadı.
Şehristani, Saddam Hüseyin’e “Hayır” demenin bedelini BBC’ye anlattı.
‘Bilgimin insanlara zarar vermek için kullanılmasına katlanamazdım’
İngiltere ve Kanada’da kimya eğitimi gördükten Irak’a dönen Şehristani, Irak Atom Enerjisi Komisyonu’na bilimsel araştırmacı olarak katıldı. Şehristani ardından yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Saddam Hüseyin 1979’da Irak Cumhurbaşkanı olduğunda, bize atom enerjisinin barışçıl amaçlar için kullanılması yönündeki bütün çabalarımız için teşekkür etti. Şimdi ülkeye yardımcı olmak için stratejik planlar üzerinde düşünmenin zamanıydı. ‘Stratejik planlar’ ile kastettiğinin, atom bilimini askeri amaçlar için kullanmak olduğu benim ve arkadaşlarım için gayet açıktı.
“Ben askeri amaçlar için çalışmayacağım konusunda nettim. Rejim için yapacağım herhangi bir şeyin Irak halkına ve komşularına karşı kullanılacağına inanıyordum ve bu konuda da haklı çıktım.
“Dindar bir ailede büyüdüm. Yetenek ve bilgimin diğer insanlara zarar vermek için kullanılmasına katlanamazdım.
“Bunun sonuçlarının olacağını biliyordum, daha sonra ödediğim bedel kadar kötü olacağını tahmin etmemiştim. Olabilecek en iyi şeyin bir üniversitede öğretim görevlisi yapılmak üzere görevlendirilmem olduğunu düşünüyordum. Olabilecek en kötü şeyin ise kovulmak olduğunu.”
Şehristani, birkaç ay sonra tutuklandı. O günü “Ofisime gelerek beni gözaltına aldılar, emniyet müdürlüğüne götürdüler, sorgulamaya ve hemen işkenceye başladılar” diyerek anlatıyor ve devam ediyor:
“Ellerim arkadan bağlı şekilde tavana asılmıştım. Uzun süre böyle kaldım ve bu gece-gündüz tekrarlandı. Gece uyumanıza bile izin vermiyorlar. Bu yaklaşık 22 gün böyle devam etti. Ta ki ben felç olana kadar. Vücudumu hareket ettiremiyordum.”
Şehristani, hayatını mahvedebileceklerini göstermek ve isteklerini kabul ettirmek için işkencenin yapıldığını düşünüyor.
İşkencenin ardından mahkemeye çıkarıldı, ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi.
Birkaç ay sonra hapishaneden çıkarılarak bilmediği bir yere götürüldü.
Saddam Hüseyin’in istihbarat şefi olan üvey kardeşi Barzan İbrahim Tikriti onu ziyarete gitti ve Şehristani’ye göre, şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanı tutuklandığını öğrendiğinde çok üzüldü. Sana bunların yapılmaması gerektiğini söyledi. İşine dönmeni istiyor ve Cumhurbaşkanlığında senin için bir yer ayarlandı, en iyi doktorlar seni tedavi edecek. Sana açık çek veriyor. İstediğin kadar para verilecek. Bir atom bombası yapmak için işine geri dönmeni istiyoruz.”
ABD, Saddam Hüseyin’in elinde kitle imha silahları bulunduğunu iddia ederek 2003’te ülkeyi işgal etmiş, iddialar daha sonra asılsız çıkmıştı.
‘Orta Doğu’yu şekillendireceğiz’
Tikriti, Şehristani’ye, bu silahla Orta Doğu haritasını şekillendirmeyi amaçladıklarını da söyledi.
Şehristani, atom enerjisi konusundaki eğitiminin tamamen barışçıl yöntemler üzerine olduğunu söyledi, atom bombası yapmayı bilmediğini sözlerine ekledi. Ancak “Doktor Hüseyin, kapasiteni biliyorsun, istersen bunu yapabilirsin. Bir kişinin görevi ülkesine hizmet etmektir. Ülkesine hizmet etmeyi reddeden kişiler hayatta kalmayı hak etmiyorlar” yanıtını aldı.
Şehristani bu arada yerde hareket edemez halde yatıyordu. “İstediğiniz şey ülkeme hizmet etmek değil” yanıtını verdi.
Tikriti, şaşırdı, gülümsüyormuş gibi yaptı. “Çok yorgunsun, bunu sonra konuşuruz” diyerek odayı terk etti.
Bunun üzerine Şehristani, tek kişilik hücreye kondu. Bu hücrede 10 yıl geçirdi.
‘Hücrede Kuran-ı Kerim’e bile izin vermediler’
Bu süreçte kendisinden çok Kanadalı eşi ve çocukları için endişelendiğini söylüyor. Ancak “Yapabileceğim bir şey yoktu” diyor. Yetenek ve bilgisini, onbinlerce kişinin ölümüne yol açacak kitle imha silahları yapmak için kullanmasının kendisi için mümkün olmadığını kaydediyor.
Şehristani, eşinin ziyaretlerinden birinde, tutuklanmasından hemen önce doğan bebeklerini getirdiğini, kollarını hareket ettiremediği için oğlunu kucağına alamadığını anlatıyor.
Eşi ve çocuğu odadan ayrıldıklarında ise onları bir daha görebilecek mi bilmiyormuş. Çünkü idam edileceğini sanmış.
Peki 10 yılı tek kişilik hücrede geçirmek nasıl bir şey?
“O hücredeyken gece mi gündüz mü bilmiyordum. Anlamak imkansızdı. Hücremdeki en işkencevari şey sessizlikti. Sesin ne kadar değerli olduğunu böyle bir tecrübe yaşayana kadar anlamıyorsun. Birkaç ay sonra neon ışık taktılar. Sinir bozucu bir cızırtı çıkardılar. Ama ben bu sesi duyduğumda o kadar mutlu oldum ki, ayağa kalkıp Allah’a dua ettim.”
Hücresinde Kuran-ı Kerim’e, kağıt kaleme, hatta Saddam yanlısı bir gazeteye bile izin verilmediğini anlatıyor Şehristani.
Mayıs 1990’a kadar tek kişilik hücrede tutuldu. Bu tarihten sonra koğuşa alındı, ailesinin kendisini ziyaret etmesine izin verildi.
Bu arada koğuş arkadaşları Saddam Hüseyin’in kimyasal silah saldırısı düzenlemesinden endişelendiklerini söylediler. Bunun üzerine, Şehristani mahkumlara kimyasal saldırı olursa etkilerinden nasıl korunabileceklerini öğretmeye başladı.
Ardındansa kaçışını planlamaya…
ABD askerleri 9 Nisan 2003’te Saddam’ın heykelini yıkıyor.
Tek kişilik hücredeyken yemeklerini getiren biri vardı. Bir gün gelip kendisine “Hepimiz seninle ilgili her şeyi biliyoruz. Kaçman için her türlü yardıma hazırız” dedi.
Şehristani ilk başta bu kişinin istihbarat görevlisi olduğunu düşündü, ancak daha sonra gerçeğin bu olmadığını anladı.
Bu kişi aslında Ali isminde başka bir mahkumdu. Yemek yapmak, çamaşır yıkamak, ütü yapmak gibi işler için görevlendirilmişti.
Şehristani bir gün Ali’ye “Ali, benim için elinden ne gelirse yapacağını söylemiştin hatırlıyor musun? Bir kaçış planı hazırlayalım” dedi.
Ali ona güvenlik görevlilerinin ceketini ve aracını ayarladı. Araçta yer olduğu için iki mahkumu daha yanlarına aldılar.
Şehristani o gün rahat olduğunu, hatta hapishane kapısından çıkarken görevliye “Çabuk ol, göreve gidiyorum” diye bağırdığını anlatıyor.
Ancak kaçışları yeni başlamıştı. Bağdat’ın da dışına çıkmaları gerekiyordu ve Bağdat’ın her yerinde kontrol noktaları vardı. Diğer bir sorun da eşi ve çocuklarını almaktı.
‘Eşime ve çocuklarıma sarılmak için bile vaktim yoktu’
Çocuklarının ve eşinin olduğu mahalleye geldiklerinde yolu bulamadılar, çünkü aradan 11 yıl geçmişti. Benzinleri de bitmek üzereydi.
Yakınlardaki bir araca yolu sormaya karar verdiler. Bu aracın istihbarat görevlilerine ait olduğunu anladıkları halde… Aracın yanında durdular, görevliyi çağırdılar ve daireye baskın düzenleyeceklerini söyleyerek yolu sordular.
Eşini ve çocuklarını alarak, yeğeninin hazır beklettiği arabayla kuzeydeki Kerkük’e doğru yola çıktılar.
Şehristani yıllar sonra eşini ve çocuklarını gördüğü anın oldukça duygusal olduğunu söylüyor. Ancak sarılmak ve sevinç gösterisinde bulunmak için vakitleri olmadığını, arabaya binip yola koyulduklarını anlatıyor.
Yolda geçen bir aydan sonra İran’a, ardından da İngiltere’ye gidiyorlar.
O sırada ülkesine bir daha dönebileceğini düşünmüyor.
Saddam Hüseyin Bağdat’taki mahkemede.
Irak’ın işgaline karşı çıkıyor, rejimin düşmesinden iki gün önce insani yardımda bulunmak için Bağdat’a gidiyor. Eski hapishanesini ziyaret ediyor, hapishaneyi terk edilmiş halde buluyor.
‘Irak yeterince acı çekti’
Şehristani, Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra Irak’ta kaldı. Siyasete atıldı. Irak Başbakan Yardımcılığı, Enerji Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı görevlerini yürüttü. Bu süreçte petrol yolsuzluğu skandalına karışmakla suçlandı ancak bu iddiaları reddetti.
Artık emekli. Ailesiyle birlikte Bağdat’ta yaşıyor.
“Irak Saddam yönetimi altında, teröristler altında, IŞİD altında yeterince acı çekti. Irak için dileğim şu: Halkın bir araya gelerek, özgür, refah bir demokratik toplum kurması” diyor.