Suriye’de 33 askerin şehit olduğu saldırıyı değerlendiren Pirinççi, İdlib krizinde yeni bir dönüm noktasından geçildiğini, etkileri kısa ve orta vadede uzunca hissedileceğini belirtti. Türkiye’nin toplumsal hafızasında hatta devlet hafızasında travma niteliğinde olabilecek bir saldırıya maruz kalındığını anlatan Pirinççi, şöyle konuştu: ‘‘4 Temmuz 2003 tarihinde ABD’nin Irak’ta Türk askerini gözaltına alması ‘çuval hadisesi’ olarak bilinir. Dünden itibaren Türkiye-Rusya ilişkilerinde ve Türkiye’nin güvenlik politikalarında da bu İdlib saldırısı dönüm noktası olarak dikkate alınacaktır. Başlı başına hadisedir. Türkiye’nin oradaki misyonu ve bulunma sebebi bellidir. Rejimin siviller üzerinde katliamını engellemeye çalışması ve olası göç akınını engellemeye çalışmasıdır. Yani daha çok defansif bir hareketlenmedir. Ama buna mukabil, rejimin ve destekçilerinin Türkiye’nin öne sürdüğü ilkelere ve koşullara rağmen ısrarla üzerine gitmesi sonucu bu elim hadiseyle karşılaşıldı.”
REJİMİN SAHADA İLERLEMESİ RUS AKLIYLA ŞEKİL ALIYOR…
Rusya saldırıyı kendilerinin yapmadığını açıklamadı ama bu inandırıcı değil. Zira, rejimin sahadaki ilerlemesi Rusya’nın aklıyla şekil alıyor. Nereye, ne zaman, nasıl saldıracağı ve bu saldırı yapılırken, hava gücü açısından alanın açılması ve hava desteğinin sağlanması hep Rusya’nın sağladığı gelişmelerdir. Rusya’nın bu açıklaması doğrudan Türkiye ile karşı karşıya gelmek istememesinden kaynaklı. Rusya rejimin suç ortağıdır.
AB, TÜRKİYE’NİN SURİYE POLİTİKASINI DESTEKLER…
Avrupa ülkelerine gitmek isteyen Türkiye’deki mültecilere sınır kapıların açılmasıyla ilgili de konuşan Pirinççi, ‘‘Avrupa Birliği’nden tepkiler gelir. Muhtemelen bir gün içerisinde birkaç binlere ulaşmasının ardından AB baskı yapacaktır. İlk baştan Türkiye’yi durdurmaya yönelik tepkiler olur ama bunu başaramayınca Türkiye’nin Suriye politikasında daha hassas olacaklardır” diye konuştu.