Özel bir şirkette çalışan M.L., bölge toplantısına katılmak üzere özel aracını kullandı. İşverenin bilgisi dahilinde aynı şehirde yaşayan mesai arkadaşlarını da aracına alan M.L., toplantı dönüşü trafik kazasına karıştı. Kazada sürücü yaralanırken araçta da büyük çapta maddi hasar meydana geldi. Mağdur işçinin iş kazası talebine Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) olumsuz cevap verdi. Mahkemenin yolunu tutan M.L., davalı iş yerinde mağaza sorumlusu olarak çalışırken toplantıya şirket bölge müdürü M. Y. tarafından aranarak toplantıya şahsi aracı ile bölgedeki mağaza sorumlularını diğer şubeye getirmesinin istediğini dile getirdi. Yakıt ve masrafların şirket tarafından karşılanacağını söylemesi üzerine davacı bu teklifi kabul ederek toplantıya gittiğini, dönüş yolunda ise davaya konu iş kazasının gerçekleştiğini ileri sürerek söz konusu kazanın iş kazası olduğunun tespitini talep etti. Davalı şirket avukatı ise davacının iddialarını kabul etmediklerini, davacının toplantıya davet edildiği ancak kaza geçirdiği aracın işveren tarafından temin edilmediği, söz konusu kazada davacının kırmızı ışıkta geçerek kural ihlali yaptığını beyanla davanın reddini istedi. Davalı SGK avukatı ise açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kuruma sunulan evraklarda birçok eksikliklerin olduğunu öne sürüp davanın reddini istedi. Mahkeme, emsal nitelikte bir karara imza attı.
Davacıya ait SGK hizmet dökümüne göre davacının kazanın meydana geldiği tarihte davalı şirket işçisi olduğu, kaza tarihinde ise mağaza sorumlusu olarak çalıştığı tespit edildiğine dikkat çekildi. Kararda; “Taraf beyanları, SGK kayıtları, tanık beyanları ve tüm dosya çerçevesinde göre göre davacı ile birlikte aynı araçta bulunan kimselerin kazanın meydana geldiği tarihte tüm mağaza sorumlularını kapsayan toplantının olduğu, davacının da içinde olduğu çalışanların bu toplantıya kazaya karışan araç ile gelinmesinin davalı tarafça istendiği anlaşılmaktadır. Aracın yol masraflarının ödeneceğinin davalı tarafça davacı da dahil araçta bulunan kişilere bildirildiği, toplantının sona ermesi üzerine şubelerine dönmek üzere mesai saatleri içerisinde yola çıktıkları ve kazanın meydana geldiği ortadadır. Davalı şirketin talimatlarının yerine getirilmesi neticesinde meydana gelen kaza ile zarar arasında sebeple ilgili bağının olduğu, 5510 sayılı Kanunun 11’inci maddesine göre araçların da işyeri sayıldığı, davacının kullandığı araç her ne kadar özel araç olsa da davalı şirkette çalışanların toplantıya gelebilmesi için bir aracın tahsis edilmediği, kaldı ki davacının yaptığı masrafların karşılanacağının belirtildiği, bu haliyle davacının aracının davalı işverence sağlandığı anlaşılmakla dava konusu olayın 5510 sayılı Kanun’un 13/e bendi gereğince iş kazası niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı.
Davalılar kararı istinafa götürdü. Bölge Adliye Mahkemesi, itirazları reddetti. Bunun üzerine davalı avukatları kararı temyiz edince devreye Yargıtay 10. Hukuk Dairesi girdi. Kararda şu ifadelere yer verildi:
“Davanın kabulüne dair verilen hükmün yerinde olduğu anlaşılmakla davalılar vekillerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir. Temyiz olunan kararın onanmasına oy birliği ile karar verilmiştir.”