ÜÇ HARF YALNIZCA
Biz aşktan südur ettik,
Aşk üzerine yaratıldık,
Aşka doğru yöneldik,
Aşka verdik gönlümüzü. (İbn Arabî)
Aşk kelimesi lügatte ‘Bir kimsenin kendini tamamen sevdiğine vermesi, sevdiğinden başka güzel görmeyecek kadar ona düşkün olması’ anlamına gelir. Her nereye baksa sevgiliyi görür; Züleyha’nın her şeyi Yusuf suretinde görmesi gibi.
Sarmaşık anlamına gelen ‘aşeka’ ile de yakından ilgilidir. Ağacı çepeçevre sarar, adeta onunla bir olur, fenâ bulur sevdiğinde.
Ayrıca hem tatlı hem ekşi olan meyveye de ‘uşuk’ denilir.
Hani şu nikâh masalarında ‘Acısıyla, tatlısıyla, her şeye rağmen, bütün zorluklara, katmerli çilelere rağmen vazgeçmeyeceğim’ diye söz vermek gibi aslında.
Yunus Emre’nin ‘Hoştur bana senden gelen; kahrın da hoş, lütfun da hoş’ dediği gibi.
Öyle bir duygu ki; gelen her ne ise, eğer ki sevgiliden gelmişse, onun mührü ile mühürlenmiş, onun ismi ile işlenmiş ise öpüp koklayıp “başım üstüne” diyebilmektir Aşk. Fedakârlık ister, sadakat ister en çok, adanmak ister sevdiğine.
Bundan mülhem değil midir ki; suyu, arşı, arzı ve insanı Aşk ile yaratan kendini el-Vedud olarak tanıtırken insanı da ‘Oku!’ emrine muhatap kılmıştır.
Yani aşk ile yaratılmış gözlerinle bir daha, bir daha bak kendine! Bul içinde saklı olan özü.
Aşk ile tekrar ve tekrar oku Sevgiliyi, yeri, göğü, kuşu, börtü böceği…
Bir çatlak bulamazsın. Göremezsin ne bir uyumsuzluk, ne bir aks-i seda.
Oku!
Muhammed’in muhabbetten hasıl olduğunu oku.
Doğan güneşi, baharda toprağa düşen cemreyi, bülbülün güle kasidesini, yağmurun pencerende süzülen tanelerini okurken, sana Sevgilinin aşkını fısıldıyorsa daha da dikkatle aç kulaklarını ve sinene dolmak isteyen duyguya müsaade et.
Müsaade et ki; ölmüş bir köpeğin beyaz dişleri, gecenin bir yarısında şiddetle irkildiğin şimşeğin sesi de aşkı fısıldasın usulca.
Üstesinden gelebileceğini hiç ümit etmediğin sıkıntıyı, derdi, kederi senin alnına yazan kalemin mürekkebinin sahibini hatırladığında izin ver aşka. Dolsun sinen, ona aşkı dolduranla.
Ve sonra o mürekkeple sen de doldur hokkanı.
Evvela sana aslını unutturacak olan nefsini sat pazarlarda.
Sonra yaz kalbine. Çok değil, sadece üç harf, beş nokta : قشع
Hem bilmez misin, mürekkep kadar kamışınının da vatanı aşktır.
Aşka daldır sen de kamışını ve sana kalem ile yazmayı öğreteni yaz, ondan bihaber gönüllere.
Sinan’ın Selimiye’ye yazdığı gibi yaz.
Yakub’un Yusuf’un gömleğine yazdığı gibi.
Ferhad’ın dağlara yazdığı gibi yaz.
Fatih’in İstanbul’ a yazdığı gibi.
Yeni doğmuş bir bebeğin gamzesine kondur şu üç kelimeyi; Ah minel aşk…
Hayy’dan gelip Hu’ya giderken her canlı; toprağına ilmek ilmek aşkı işleyeni, toprağın üstündeyken aşk ile hatırından çıkarmaz ise, yine aşk ile düşer toprağa. Hani dedik ya, çok değil; üç harf yalnızca.
Başta, ortada ve sonda.
‘Biri dedi, İlk nokta aşktır.
Ve öbürü dedi,
Aynı zamanda Son nokta…’ (S.Karakoç)
Rümeysa KUMAŞ
Nilüfer Müftülüğü
***
YUNUS MEKTEBİ
Bir garipsin şu dünyada
Bir garipsin şu dünyada
Gülme gülme ağla gönül
Derdin dahi çoktur senin
Gülme gülme ağla gönül
İşi gücü cevr-ü cefa
Dünya kime kalmış vefa
Hani Muhammed Mustafa
Gülme gülme Ağla gönül
Ebubekir Sıddık Veli
O’dur peygamberin yari
Hani Ömer, Osman, Ali
Gülme gülme ağla gönül
Aşık Yunus söyler sözün
Eğer yazın eğer güzün
Kanlı yaşlar döker gözün
Gülme gülme ağla gönül
***
KIRK AMBAR
DARI EKMEK!
Bir hükümdar askerleriyle gezintiye çıkar. Çok yaşlı bir adamın tarlasına fidan dikmekle meşgul olduğunu görür. İhtiyara seslenir:
-Baba, sen ne diye fidan dikmeye uğraşıyorsun? Diktiğin fidanların meyvesinden yiyemeyebilirsin.
İhtiyar:
-Evlat! Bu diktiğim fidanların meyvesini bizim yememiz şart değil. Biz nasıl bizden öncekilerin diktiği fidanların meyvesinden yediysek, bizim diktiğimiz fidanların meyvesini de bizden sonrakiler yiyebilir.
Aldığı cevaptan hoşnut olan hükümdar, ihtiyara bir kese altın verilmesini emreder. İhtiyar bu ihsanı karşılıksız bırakmaz ve şöyle der:
-Gördün mü evlat, bizim diktiğimiz fidanlar şimdiden meyve verdi.
Bu cevap da hükümdarın hoşuna gider, bir kese daha altın verilmesini emreder. Yaşlı köylü sıradan biri değil, çarıklı erkânı harp diye nitelenen kişilerden biridir.
-Evlat, herkesin diktiği fidan yılda bir defa meyve verir; bizim diktiğimiz fidan yılda iki defa meyve verdi.
Bu cevap karşısında hükümdar bir kese daha altın verilmesini söyler. Bu defa vezir araya girer ve hükümdarı uyarır:
-Aman hükümdarım! Bir an önce buradan gidelim. İhtiyar bu gidişle tarlasına fidan dikmek yerine, devletin hazinesine darı ekecek.
***
ÇOCUK VE DEĞER
***
NE OKUYALIM?
MAVİ DEFTERİN GİZEMİ HZ. ENES’İN HAYATI
Biz. Hüzünlü bir mavilikten yola çıktık bugün. Ömer. Samet ve ben. Keçeden bir düş gemisi kurduk kendimize. Kardeşlerimiz için “biz de buradayız” demek için haydi, sen de bir düş kur kendine. İçinde büyüt güllerini. İyilik, sevgi, umut ve barışa dair elinden gelen ne varsa büyüt. Taşı onları mutlu sabahlara, akşamlara, maviliklere kırılsa da kalbimiz, dünya hep mavi kalsın diye düş kurmaya devam edeceğiz.
Fatma Çağdaş Börekçi kaleme aldığı, “Mavi Defterin Gizemi – Hz. Enes’in Hayatı” kitabı Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları’ndan çıkmış olup 94 sayfadır.
***
Bir Ayet
Göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin hükümranlığı kendisine ait olan Allah yücedir! Kıyametin bilgisi de yalnız O’nun katındadır ve yalnızca O’na döndürüleceksiniz. ﴾Zuhruf, 43/85﴿
***
Bir Hadis
“Ben Peygamber’i (sav) şöyle buyururken işittim: ‘Hıristiyanların Meryem oğlunu (İsa’yı) övmekte aşırı gittikleri gibi siz de beni övmede aşırılık göstermeyin. Şüphesiz ki ben Allah’ın kuluyum. Onun için bana ‘Allah’ın kulu ve rasûlü’ deyin. ” (B3445 Buhârî, Enbiyâ, 48)
***
Bir Dua
“Allah’ım! Bana kendi sevgini ve senin yanında sevgisi bana fayda verecek kimsenin sevgisini ver” (Tirmizi, Deavât, 73) Bir Öneri Bugün tanıdığınız, tanımadığınız herkese selam verip tebessüm edebilirsiniz!
***
Zekât vermenin belirli zamanı var mıdır?
Zekât vermenin belli bir zamanı yoktur. Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi nisap miktarı malın üzerinden sene geçmiş olması konusunda da kamerî ay hesabı uygulanır. Farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir kamerî ayı veya Ramazan’ı beklemeye gerek yoktur. Zekât vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri gerekir. Çünkü zekât bir kulluk borcudur, borç da bir an önce ödenmelidir.
***
30 Mayıs 2019 Perşembe- Hicrî 25 Ramazan 1440
İmsak: 03:39
Güneş: 05:31
Öğle: 13:06
İkindi: 17:03
Akşam: 20:32
Yatsı: 22:15
***
Bu sayfanın içeriği Bursa il Müftlüğü Gençlik koordinatörlüğü tarafından hazırlanmıştır.