Kapatılan Zaman gazetesinin eski çalışanlarına ve yöneticilerine yönelik Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında tutuklanan yazar Mümtazer Türköne ifadesinde, ”Fetulah Gülen örgütü ile herhangi bir bağlantım yoktur. En son darbe olayından sonra çoğunluk gibi ben de hayal kırıklığı yaşadım. Ve o camia ile birlikte olduğumdan dolayı pişman oldum.” dedi. Şüpheli Mümtazer Türköne ifadesinde, yayınlanmış 16 kitabının bulunduğunu, bunlardan ikisinin darbeler hakkında yazıldığını belirterek, şunları kaydetti:
”Bu uzmanlık birikimiyle darbe tehdidi konusunda toplumu cesaretlendirmek ve darbecileri caydırmak konusunda çok ciddi katkılarım olmuştur. Darbe günü Sayın Cumhurbaşkanı’nın halkı sokağa çağırması, hem gazetedeki köşemde ve televizyon programlarında defaatle dile getirdiğim ve patenti bana ait olan bir tezdir. Bunu darbe konusu gündeme geldiği zamanda dile getirmiş ve tavsiyelerde bulunmuşumdur.
Nitekim emniyette alınan ifademde kanıt dosyası olarak bana sunulan 5 makalenin hiç birinde teşbih, mecaz, metafor ve hatta ‘eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek’ kabilinden darbe iması addedilecek tek kelime yoktur. Tersine hükümeti eleştirirken, çözüm olarak dosyada yer alan her yazıda da demokratik çözümler, alternatifler, sandık ve seçim gösterilmiştir.”
Türköne, hükümete karşı eleştirilerinin olduğunu aktararak, eleştiri özgürlüğünün geniş tutulmasının darbe iklimini de yok edeceğini bildiği için eleştirilerini sürdürdüğünü iddia etti. Türköne, ifadesinde şunları anlattı:
“Ben radikal hatta keskin addedilecek, bir darbe karşıtıyım. Bunun tek bir istisnası yoktur. Nitekim darbe gecesi de meşru hükümetin yanında yer aldığımı belirten, akabinde darbenin ihanet ve şerefsizlik olduğunu belirten tweetler attım. Sonrasından darbe tehdidi devam ederken, hükümeti destekleyen darbeyi lanetleyen ve bütün toplumun dikkatini ve darbe sonrası toplumu restore edecek, bu travmanın geçmesini sağlayacak uyarılarda bulundum. Benim kadar radikal bir darbe karşıtının, darbeci ithamına maruz kalmasını gördüğüm muamelenin ötesinde çok onur kırıcı buluyorum. Özellikle darbe gündemi sonrasında ülkenin duyduğu birlik ve beraberlik için çaba harcama zamanı varken şahsımın bilhassa uluslararası camiada ‘İktidarı eleştirenler darbe karşıtı olarak tutuklanıyor.’ şeklinde aleyhe bir propagandaya konu edilmesinden ülkem ve milletim adına derin bir üzüntü duyuyorum.”
“Yazdığım yazılara müdahale edilmedi”
Şüpheli Türköne ifadesinde, Fetulah Gülen örgütü ile herhangi bir bağlantısı olmadığını iddia ederek, şunları aktardı:
“Kendisini (Fetullah Gülen) tanıyorum. Zaman gazetesinin onun kontrolünde olduğunu biliyorum. Kendisiyle 2006-2011 yıllarında iki defa görüştüm. Aramızda kayda değer bir görüşme olmadı. Yanımda AK Partili yöneticiler de mevcuttu. En son darbe olayından sonra çoğunluk gibi ben de hayal kırıklığı yaşadım. Ve o camia ile birlikte olduğumdan dolayı pişman oldum.”
Bir yazar olarak daha fazla okuyucuya ulaşmak amacıyla Türkiye’de tirajı en yüksek gazete olan Zaman gazetesinde yazmayı tercih ettiğini, esasında başka da yazı yazabileceği bir gazete olmadığını söyledi.
Gazetede çalıştığı süre boyunca hangi konularda yazı yazacağı konusunda açıktan bir müdahale olmadığını, ancak bazen farklı konularda yazması için güncel olayların hatırlatıldığını ve tavsiye edildiğini anlatan Türköne, şöyle devam etti:
“Yazdığım hiçbir yazıya müdahale edilmedi. Şahsen de gazetenin yayın politikasıyla kendimi bağlı hissetmedim. Zaman zaman manşetlerde savunulan görüşlere aykırı yazılar yazdım. 2004 yılındaki Gülen cemaatinin faaliyetlerinin sona erdirilmesine dair karar hakkında 2013’te aykırı görüşlerimi bildirdim. MGK’nın o anki şartlarına göre karar aldığını ve Gülen cemaatine herhangi bir olumsuz uygulamanın hükümet tarafından uygulanmadığını belirttim. Bu yazı gazetenin yayın politikasına aykırı bir yazıydı. Buna rağmen bu yazıya da müdahale edilmedi. 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimi hakkında bir aydın olarak, içimde derin bir yara hissediyorum ve ülkemin başına gelebileceklerden endişeleniyorum. Darbeciler için daha önce yazdığım yazı ve görüşleri aynen tekrar ederim. Darbecilerin idam edilmesi ve en ağır ceza ile cezalandırılmasının caydırıcılık manasında önemli olduğunu düşünüyorum.”