Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlker Yağcı, kas iskelet sistemi sorunlarında uygulanan enjeksiyonların son yıllarda görüntüleme altında gerçekleştirilmesiyle başarı oranlarının yüzde 95’e kadar çıktığını belirtti.
Prof. Dr. Yağcı, “İşlemin tedavi edici özelliği artarken aynı zamanda istenmeyen durumların önlenmesi nedeniyle bu yöntemler ‘nokta atışı’ olarak adlandırılır. Nokta atışı enjeksiyonlar, yaşam kalitesini yükseltiyor.” dedi.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. İlker Yağcı, kas iskelet sistemi hastalıklarının büyük bölümünde ana şikayetin ağrı olduğunu belirterek, bu sorunun hastaların çoğunlukla ilk başvuru nedeni olduğunu aktardı.
Prof. Dr. Yağcı, ağrıyla başvuran hastalara yapılan muayene ve tetkiklerin sonucunda farklı hastalıkların tanısının da konulduğunu dile getirerek, ağrıya neden olan bu hastalıkların genellikle halk arasında romatizma olarak adlandırıldığını ifade etti.
Romatizmanın, eklem, bağ dokusu ve kasların dışında, birçok organ ve sistemi tutabilen hastalıkları içerdiğini belirten Yağcı, şu bilgileri verdi:
“Romatizma, 200’den fazla hastalığı kapsayan bir terimdir. Bu romatizmal hastalıkların çoğunda eklem, kas kirişi ve bağlarda ağrıya neden olan çeşitli durumlar vardır. Bunlar kişinin hayatını oldukça etkiler ve ağrıya yönelik çeşitli tedaviler uygulanır. Bu tedavi yöntemlerini sigarayı bırakma ve kilo verme gibi genel önlemler, ilaç tedavileri, egzersiz ve fizik tedavi uygulamaları, enjeksiyonlar ve cerrahi işlemler olarak sınıflandırabiliriz. Hastalığa ve hastanın durumuna göre pek çok tedavi yöntemi bir arada veya tek tek uygulanabilir. Enjeksiyonlar içerisinde uygulanan maddeye göre, ağrı kesici, iltihap azaltıcı ve onarıcı etkiye sahip olabilir. Enjeksiyon yaptığınız hastalığa özgü olarak verilecek karışımın içeriği belirlenir. En sık olarak ağrı ve iltihap nedeniyle enjeksiyon yapıldığından, beklenilen fayda, ağrının ve iltihabın süratle azalmasıdır.”
“Amaç, ağrının azaltılarak gerçek nedenin tedavisi için zaman oluşturmak”
Prof. Dr. İlker Yağcı, kas iskelet sistemi sorunlarında uygulanan enjeksiyonların, hastalığa ve uygulama yönteminin yeterliliğine göre oldukça faydalı olabildiğini belirterek, “Etkinin çabuk görülmesi, kişinin aktif yaşantısına daha çabuk dönebilmesi avantajları olarak karşımıza çıkıyor. Elbette bu, hastalığın bir iğne yapılarak geçmesi anlamına gelmiyor. Önemli olan hastanın ağrısının azaltılarak gerçekte o hastalığa neden olan tedavinin yapılabilmesi için bir dönem oluşturmak. Bu dönemde uygun egzersiz ve diğer tedavilerle hastalığın tekrarlamasının önüne geçmektir.” diye konuştu.
Enjeksiyonların risklerine de değinen Yağcı, şöyle devam etti:
“Riskleri 3 gruba ayırabiliriz. Bunu, hastalığa ait, enjeksiyon yöntemine ait ve enjekte edilen ilaca ait riskler şeklinde sıralayabiliriz. Hekim bu noktada risk, fayda oranını göz önünde bulundurarak hastaya durumu açıklar ve enjeksiyon tedavisi kararı beraber alınır. Doğru seçilmiş hastada ve iyi uygulamalar ile risk oldukça düşüktür. Önceden bu enjeksiyonlar anatomik belirteçler kullanılarak yapılıyordu. Ancak çoğu enjeksiyon işleminde iğnenin hedefe vardığı görülemediğinden işlem başarısı ortalama olarak yüzde 60 civarındaydı. Son yıllarda kas-iskelet sistemi sorunlarında uygulanan enjeksiyonların, görüntüleme altında yapılmasıyla başarı oranı yüzde 95’e kadar çıktı. İşlemin başarısı yanında iğnenin ucu işlem boyunca takip edildiğinden istenmeyen yaralanmaların da önüne geçilmesi söz konusudur. İşlemin tedavi edici özelliği artarken aynı zamanda istenmeyen durumların önlenmesi nedeniyle bu yöntemler ‘nokta atışı’ olarak adlandırılır. Nokta atışı enjeksiyonlar, yaşam kalitesini yükseltiyor.”
Prof. Dr. Yağcı, bu işlemlerin en sık floroskopi ve ultrason görüntüleri kılavuzluğunda yapıldığını, floroskopide X ışınları, ultrasonda ise ses dalgalarının kullanıldığını, floroskopiyle derin dokularda iğnenin görünebilirliğinin daha iyi olduğunu anlattı.
Floroskopinin büyük ve pahalı bir cihaz olmasının yanında X ışını içerdiğini, ultrasonun ise yaygın kullanılan, hem uygulayıcı hem de hasta için daha konforlu bir cihaz olduğunu ifade eden Yağcı, dezavantajının ise uygulama yapılacak yerin derin ve kemiğin altında olduğu durumlarda iğnenin bulunduğu yerin görülememesi olduğunu kaydetti.