Adana ve Hatay’da MİT TIR’larının yasa dışı yollarla durdurulmasına ilişkin tamamlanan soruşturmada, tutuklu Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ve emekli Albay Burhanettin Cihangiroğlu’nun, “darbeye teşebbüs etmek” suçundanağırlaştırılmış müebbet, “devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk maksadıyla açıklamak” suçundan müebbet, diğer suçlardan ise 30 yıldan 42 yıl 6’şar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan iddianamede, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden MİT TIR’larının durdurulmasına ilişkin yargılamayla ilgili ayrıntılı açıklamalar yapıldığı vurgulandı.
İddianamede, sözde “Kudüs ordusu terör örgütü” soruşturmasını yürüten ve davalarda sanık konumuna düşen kişilerin, soruşturma kılıfı altında uydurma gerekçe, sahte delil ve ihbarlarla Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yönetici ve mensupları ile sivil toplum kuruluşu mahiyetindeki İnsani Yardım Vakfı (İHH) yönetici ve çalışanlarının telefonlarını dinlemek suretiyle terörle irtibatlandırmaya çalıştıklarının tespit edildiği aktarıldı.
İddianamede, “soruşturmanın başlatılma sebebi; İHH’nın İsrail tarafından uygulanan abluka nedeniyle Gazze’ye Mavi Marmara adında yardım gemisi gönderme kararı alması, aynı tarihlerde Emre Taner’den boşalan MİT Müsteşarlığı’na Hakan Fidan’ın atanması ve siyasi irade tarafından ‘Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’ adı altında barış sürecini yürütmekle görevlendirilmesidir.” ifadeleri yer aldı.
“Sanıkların, FETÖ adına hükümeti ortadan kaldırmaya çalıştıkları anlaşıldı”
İddianamede, 3 yıl 7 ay süren sözde “Kudüs ordusu terör örgütü” soruşturmasını yürüten sanıkların, terörle ilgili hiçbir delil bulamayınca sahte gizli tanık, sahte ihbar ve istihbari yazışmalar yoluyla delil ürettikleri, bu kapsamda dosyaya bilinçli olarak PKK/KCK, El-Kaide, DHKP/C, MKP terör örgütleri ve uyuşturucu ticareti soruşturmalarıyla ilgili evraklarını koyarak, mağdur ve müştekileri bu örgütlerle irtibatlandırma yoluna gittikleri öne sürüldü.
Sanıkların amacının, planladıkları gözaltı işlemlerinden sonra irtibat bulunduğu gerekçesiyle bu terör örgütü ve uyuşturucu madde ticaretine ilişkin soruşturma dosyalarını sözde “Kudüs ordusu terör örgütü” soruşturma dosyasıyla birleştirme olduğunun ifade edildiği iddianamede, “MİT’in İHH aracılığıyla El-Kaide ve El-Nusra terör örgütlerini desteklediği, bu örgütlere silah yardımında bulunduğu” kurgusu üzerinden, “Türkiye Cumhuriyeti devletinin terör örgütlerine yardım ettiği” algısı oluşturmak maksadıyla 1 Ocak 2014’te Hatay’ın Kırıkhan ilçesinde, 19 Ocak 2014’te de Adana’nın Ceyhan ilçesinde MİT’e ait yardım TIR’larının aranması eylemlerinin, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) terör örgütü içinde yer aldığı tespit edilen sanıklar tarafından gerçekleştirildiği, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapamaz hale getirmeye çalıştıklarının anlaşıldığı dile getirildi.
Sözde “Kudüs ordusu terör örgütü” soruşturması kapsamında başta Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve dışişleri bakanı başdanışmanları olmak üzere, üst düzey devlet yetkililerinin resmi ve özel telefonlarının dinlenildiği, Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken nitelikteki görüşmelerinin kayıt altına alındığı, bu görüşmelerin bir kısmının hiçbir suç unsuru içermemesine rağmen iletişim tespit tutanağı haline getirilerek, devlet yetkililerinin sözde “Kudüs ordusu terör örgütü” ile irtibatlandırılmaya çalışıldığının tespit edildiği belirtilen iddianamede, “Soruşturma işlemleri sonucunda sanık Fetullah Gülen liderliğindeki FETÖ/PDY yöneticisi ve üyesi konumundaki sanıkların, uydurma bir soruşturma ile devlet kurumlarını ve üst düzey devlet yetkililerini terörle irtibatlandırmaya çalıştıkları, 17 Aralık 2013 tarihi öncesinde soruşturmayı operasyonel sürece hazırlamak için gazete haberleri, köşe yazıları ve dizi senaryoları ile kamuoyunu istedikleri doğrultuda yönlendirmeye çalıştıkları tespit edilmiştir.” değerlendirmesi yer aldı.
“TIR’ların durdurulması süreci belirli bir plan dahilinde yürütüldü”
İddianamede, MİT TIR’larının durdurulması eylemlerinde de, eylem öncesi ve sonrasında örgüt güdümündeki yazar ve basın yayın kuruluşları aracılığıyla kamuoyu oluşturma girişiminde bulunulduğu, eylemlerle ilgili her iki ihbarın da isimsiz veya sahte isimlerle yapıldığı ve daha sonra her iki ihbarı yapan kişinin de jandarma istihbarat görevlisi olduğunun anlaşıldığı anlatıldı.
İddianamede, “Bununla beraber 17-25 Aralık süreci olarak bilinen girişimin ardından devlet kurumları içinde yapılanan örgüt elemanlarının tasfiye edilmesi amacıyla özellikle emniyet teşkilatında birçok atamanın yapılması göz önünde bulundurulduğunda, ihbara konu TIR’ların polis ve emniyet bölgelerinden geçmelerine rağmen ihbarın ısrarla jandarma ihbar hattına yapılması, TIR’ların durdurulması eylemlerinden il emniyet müdürlüklerinin bilgisinin olmaması, jandarma birimlerinin ihbarla ilgili diğer birimlere paylaşımda bulunmaması, 19 Ocak 2014’teki eylemde Ankara’dan Ceyhan’a kadar TIR’lara müdahale edilmemesinin belli bir amaca yönelik olduğu, belirli bir plan dahilinde sürecin yürütüldüğü tespit edilmiştir.” denildi.
Ceza ve tutuklama istemi
İddianamede, soruşturma kapsamında 29 Kasım 2015’de tutuklanmalarına karar verilen şüpheliler Hamza Celepoğlu ve Burhanettin Cihangiroğlu’nun, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet, “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklamak” suçundan ise müebbet hapis cezasına çarptırılması talep edildi.
Şüphelilerin ayrıca “silahlı örgüt kurmak veya yönetmek” suçundan 15 yıldan 22,5 yıla ve “devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibarıyla, gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askerî casusluk maksadıyla temin etmek” suçundan da 15 yıldan 20 yıla olmak üzere toplam 30 yıldan 42 yıl 6’şar aya kadar hapis cezasına çarptırılması da istenen iddianamede, şüphelilerin istenen cezalar nedeniyle tutuklanmalarına karar verilmesi de talep edildi.
Yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından ifadeleri alındıktan sonra mahkemeye sevk edilen Celepoğlu ve Cihangiroğlu ile dönemin Ankara Jandarma Bölge Komutanı Tümgeneral İbrahim Aydın, mahkeme sorgularının ardından tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
Başsavcılığın, İbrahim Aydın ile ilgili soruşturmaya devam ettiği öğrenildi.