Drina Nehri üzerine 1571-1577 yıllarında inşa edilen ve “Sokollu Mehmed Paşa Köprüsü” olarak da bilinen tarihi köprü, Mimar Sinan’ın Bosna Hersek’teki imzası olarak bugün de tüm ihtişamıyla dimdik ayakta duruyor.
Osmanlı’nın Balkanlar’da en çok eserinin bulunduğu ülkelerin başında gelen Bosna Hersek, tarihi boyunca yaşadığı birçok savaşa rağmen korumayı başardığı camiler, köprüler, han ve hamamlarla adeta açık hava müzesini andırıyor.
Osmanlı Devleti’nin bölgede hüküm sürdüğü dönemde inşa edilen ve bugüne kadar ayakta kalmayı başarmış en önemli tarihi miraslardan biri de Drina Köprüsü.
Osmanlı’nın en parlak döneminde üç padişaha sadrazamlık yapan Sokollu Mehmet Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılan bu köprü, hem teknoloji tarihi hem de dünya kültür tarihi açısından büyük önem taşıyor.
O dönem Bosna Vilayeti ile başkent İstanbul arasındaki anayol üzerinde inşa edilen köprü, etrafındaki köy ve şehirlerin gelişmesinde de anahtar rol üstlenmişti.
Drina Nehri üzerine dönemin koşullarında yaptırılan Visegrad şehrindeki bu tarihi köprü, gerek mimarisi gerekse heybetiyle görenleri adeta büyülüyor.
UNESCO tarafından 2007 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi’ne de alınan köprü, aynı zamanda dünya kültür mirası içinde yer alan 6 tarihi köprüden biri olarak biliniyor.
Sadece köprü ayakta kaldı
Yurt dışında Osmanlı dönemine ait 307 köprüden 121 tanesi Bosna Hersek’te bulunuyor. Bosna Hersek’teki tarihi Mostar Köprüsü ile Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü, dünya mimarisine damga vuran iki önemli eser olarak ön plana çıkıyor.
Osmanlı döneminde küçük bir kasaba olan Visegrad, İstanbul’dan Saraybosna’ya giden anayol üzerinde son derece önemli konuma sahip olduğundan, devletin özel ilgisini görmüş ve kısa zamanda gelişmişti. Sokollu Mehmet Paşa, memleketi Visegrad’da köprünün yanı sıra han, hamam, imaret, cami ve dükkan gibi eserler yaptırılsa da köprü dışındaki diğer eserler günümüze kadar ulaşamadı.
Köprüye bugünkü ününü kazandıran ise bölgede yaşayan farklı etnik gruplar arasındaki ilişkinin son 350 yılını Drina Köprüsü’nün tanıklığıyla aktaran ve yazarı İvo Andric’e Nobel Ödülü kazandıran “Drina Köprüsü” isimli roman oldu.
Tarihi köprüye TİKA dokunuşu
Drina Köprüsü’nde zaman içinde meydana gelen su taşkınları ve İkinci Dünya Savaşı’nda yaşadığı tahribatlar nedeniyle ağır hasarlar meydana geldi.
Köprü, 1949-1960 yıllarında köklü restorasyondan geçirilmiş, savaşlar sırasında yıkılan kısımlar Yugoslavya makamlarınca yaptırılmıştı.
Bunun yanında 1966 yılında köprünün mansap bölgesinde, 1989 yılında ise köprünün memba kısmında yapılan iki hidroelektrik santral, köprünün üzerinde bulunduğu akarsuyun taban rejiminin değişmesine ve köprü temellerinde ciddi hasarlar meydana gelmesine sebep oldu. Ayrıca baraj göllerinin köprü civarındaki su yüksekliğini artırması, köprünün estetik güzelliğini kaybetmesine yol açtı. Bu sıkıntıları aşmak ve köprünün rampasını yeniden inşa etmek amacıyla 1992 yılında başlayan çalışmalar ise ülkedeki savaş nedeniyle hiçbir zaman bitirilemedi.
Köprü Bosna’da 1992-1995 yıllarında yaşanan savaşta herhangi bir saldırıya maruz kalmadı ancak araç trafiğinin yoğunlaşmaya başladığı 1900’lü yılların başından araç trafiğinin yasaklandığı 2003 yılına kadar maruz kaldığı yoğun yüklenmeler köprüde ağır hasarlar oluşturdu.
Drina Köprüsü’nün, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından Karayolları Genel Müdürlüğü kontrolörlüğünde yürütülen restorasyon çalışmaları 15 Mayıs 2016’da tamamlandı. TİKA’nın Balkanlar’daki en büyük restorasyon projelerinden Tarihi Sokollu Mehmet Paşa Köprüsü Restorasyonu Projesi ile Bosna Hersek’teki ortak kültürel miras koruma altına alınarak köprünün gelecek nesillere aktarılmasına imkan sağlandı.
Köprü, taşıdığı tarihi, kültürel öneminden ve UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunmasından dolayı her yıl on binlerce turist tarafından ziyaret ediliyor. Hırvatistan ve Sırbistan gibi komşu ülkelerin yanı sıra Türkiye’den de buraya gelen turistler için bu tarihi köprü görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor.
Balkanlar’daki tarihi mirasa TİKA sahip çıkıyor
TİKA, tarihi mirasın korunması, yeniden ihyası, gelecek kuşaklara aktarılması, etnik ve dini zenginliğin olduğu bölgede birlikte yaşama kültürüne destek olmak amacıyla Osmanlı’nın 550 yıl hüküm sürdüğü Balkanlar’daki ecdat yadigarı eserlerin restorasyonuna ve bunların geleceğe taşınmasına büyük önem veriyor.
Bu kapsamda, Kosova’da Prizren Askeri Rüştiye Mektebi, Makedonya’da Sultan Murat Camisi, Romanya’da Mamut Yazıcı Camisi, Arnavutluk’ta Gjirokastra Saat Kulesi, Karadağ’da Ulçin Ali Paşa Hamamı, Bosna Hersek’te Karagözbey Medresesi, Macaristan’da Gül Baba Türbesi, Sırbistan’da Ram Kalesi başta olmak üzere 100’e yakın ecdat yadigarı eseri TİKA ayağa kaldırıyor.